( Meğerse
neler değişmiş ülkemizde, neleri unutmuşuz zamanla! )
Değerli Okur bu yazım;
Milenyumlu yılları yaşayan dünyamızda pek çok
ülke bilişim çağının tüm teknolojik gelişmelerini yaşarken; günümüz
Türkiye’sinden çok değil bundan 60 yıl öncesine baktığımızda, ülkemizin ardında
kalan yaşam biçiminin ne olduğunu bilmeyen genç kuşaklara, mazide kalan
Türkiye’nin neleri nasıl yaşadığını anlatmak için kaleme alınmıştır.
İşte o dönemde yaşananlar,
yaşayanların hayatına renk katanların öne çıkanları:
“Hippiler (Çiçek çocukları):
60’lı yılların Türkiye’sinde hayatımıza renk katan en fantastik
olay; dünyada esen serbestlik rüzgârının temsilcileri olan “Hippiler
(Hippy)”, Uzakdoğu merkezli olarak dünya gezilerine çıkmaları ve bu arada
gezi güzergâhları içerisine Türkiye’yi de almış olmalarıdır.
Kendilerine “Çiçek çocukları”, “Barış
elçileri” gibi ilginç isimler veren Batı Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın
işsiz ve parasız gençleri, Volkswagen marka minibüslere doluşarak İstanbul’a
geldiler ve uzun yıllar Sultanahmet’i kendilerine buluşma yeri olarak
seçtiler.
Uzun yıllar burada ucuza konaklamanın avantajını kullanan, genelde
uyuşturucu kullanımı ağırlıklı bir yaşam tarzı sürelerken; garip giysileri,
saç modelleri, sürekli şarkı söyleyen, çalışmayan ve üretmeyen bu insanlara,
İstanbul halkı tarafından kendilerine ikinci bir isim daha takıldı; ‘Bitli
turist’… Sultanahmet semti de bundan nasibini aldı, uzun yıllar ‘Bitli
Sultanahmet’ olarak anıldı!
O dönemde, benim de oturduğum semt, Hippilere çok yakın
olduğundan; zaman, zaman bu Çiçek Çocuklarını izlemeye gider, onların garip
giysiler içerisinde, gitarlar eşliğinde söyledikleri ilginç şarkıları
dinlerdim. Onlara göre hayatın içinde önemli olan bir tek şey vardı:
“Savaşma seviş…”
Hippilik akımı, 80’li yılların başında yok oluş sürecine girince,
hippiler de İstanbul’u terk etmişlerdir.
68 Kuşağı:
1960’lı yıllarda kapitalist birçok ülkede ve özellikle ABD’de
yönetime ve sisteme karşı hareketleriyle öne çıkan, daha çok özgürlüğü,
eşitliği ve savaş karşıtlığını benimsemiş ve genel de o ülkelerde yaşayan
üniversite gençliği arasında akımlar oluşmuştu.
68 kuşağını dünyaya tanıtan ilk olay; Fransa’da Sorbonne
Üniversitesinde meydan gelen öğrenci isyanıdır.
Ayrıca Latin Amerikalı Devrimci Ernesto Che Guevera’nın
(kapitalizme karşı bayrak açmış dünya gençliğinin efsanevi devrimci lideri…)
yakalanıp, 9 Ekim 1967 tarihinde Bolivya Ordusunun elinde öldürülmüş olması, bu
olayların başlangıcı olarak gösterilir. İşte o dönemde tüm dünyayı etkisi altın
alan bu devrimci olaylar, Türkiye’de de etkisini gösterdi. Özellikle üniversite
gençliğimizin sol görüşlü öğrencileri arasında destek bulan bu akım, giderek
yaygınlaşarak, ülke çapında gösterilere ve silahlı eylemlere sebep oldu.
68 Kuşağının Türkiye’deki uzantısını ise Deniz Gezmiş, Mahir
Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan gibi sol görüş içerisinde
fraksiyonlara ayrılan devrimciler ve öğrenciler oluşturmuştur. Deniz Geçmiş ve
Mahir Çayan’ın önderliğini yaptığı iki fraksiyon o dönemde hedef seçilmiş.
Bunun üzerine Mahir Çayan önderliğindeki THKP/C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/
Cephesi) silahlı mücadele kararı almıştır. Deniz Geçmiş önderliğindeki THKO
(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) ise silahlı mücadeleden uzak kalmıştır. Ancak
dönemin emniyet güçlerinin yakalanan devrimcilere şiddet uygulaması, bu grupta
da anarşizm hareketini ateşlemiştir.
1971 yılında verilen askeri muhtıra sonrasında devrimci gençler
öldürülmüş, yakalananlar ise idam edilmişlerdir.
– Devamı Sa: 3 Sü: 5’DE
O dönemde yayınlanan gazetelerin ilk sayfalarında yer alan
haberler şimdiki gibi özet olarak sunulmaz, direkt konuya girilerek, makale
tarzında anlatılmaya başlanırdı. Haber nerede kaldıysa (çoğu zaman cümlenin ve
hatta kelimenin ortasında) orada kesilir, altındaki satıra da koyu harflerle:
‘devamı sa: 3 sü:5’de’ gibi ilginç bir ibare konulurdu. Bu uygulama ile haberin
orada bitmediğini; devamının gazetenin 3’ncü sayfasının, 5’nci sütununda devam
ettiği ifade edilmiş olurdu!
Gazetelerin bu uygulaması 80’li yılların sonuna kadar sürdü. Artık
günümüzde, ilk sayfada kısa bir özet ile verilen haberin altına; ‘devamı 3’de’
gibi ibareler konulmamaktadır.
– Lütfen sayfayı çeviriniz:
Yine o dönemde yayınlanan dergilerin sağ sayfalarının en altında,
işaret parmağı ileriye doğru uzanmış küçük bir el işaretinin yanında, sayfayı
çevirmemiz gereken uyarıcı (!) bir yazı olurdu. Yazının devamının nerede
olacağını bilemeyip de, muhtemelen bocalayacak zekâ düzeyinde olacak okurlar
için hazırlanmış olan bu uygulama, artık okurların herhangi bir yardım
gerekmeksizin sayfa çevirme yetenekleri gelişmiş olacak ki, günümüzde dergiler
ve gazetelerde bu tür ibarelerin konulması gerekliliği hissedilmemektedir!
O dönemde yayınlanan ‘Hayat’ ve ‘Ses’ mecmualarında (dergilerinde)
böylesi işaret yönlendirmeleri olduğunu dün gibi hatırlıyorum…
Devam Edecek