Maymuncuktan Müslümancığa Teoteknik Gelişim

100

 

Takvimlerin yaprak düşmesi her zaman iyiye alamet değildir. Bazı ilerleyişler zaman şeridi de dairesel olduğu için başadır. Bazen sesler, şekiller tebeddül eder; yüzdeler kesrete inkılâb eder; boşadır.

Tıpkı İslâmiyet ve Türklük için derin bir dondurucu (deep freze) olan Osmanlı gibi. Ritüeller, törenler tastamam; ambians ve konsept harik’ul-âde; ya netâyiç? Netice en koyusundan arabesk bir şarkı; seç, beğen, al!

Ben diyeyim 17.yy, siz deyin Tanzimat (165 yıldır) sadece Türk Milletinin değil İslâm Ümmetinin kalp ve kafa damarlarının önemli bir kısmı uzun zamandır tıkalı. Ama hasta “ben iyiyim, başkaları hasta” nutukları çekmede. Evet, Rusların tespit ettiği ve İngilizlerin onay verdiği “Hasta Adam”lığımız Devr-i Atatürk hariç hâlen devam etmede.

Bir Trabzon türküsünde dendiği üzre “Bu ne şenlik, donanma / Öyle bir zamana geldik / Babana da inanma!” Bu nasıl bir zamandır, bu sahne Kur’anda anlatılan hangi zamanın öyküsüdür? Ve soru: Zaman mı kötüdür yoksa insanlar mı?

Ticarette, komşulukta ve aile yaşantısında ahlâksızlığın ahlâk olarak yaşaması bizi hangi dine has kılar? Haram-helâl ayrımının kalmadığı, sağcı-solcu-ortayolcu-dinci-milliyetçi-lâdinî herkesin toplumsal tefessühte cem olduğu ve banka reklamları gibi dejenerasyonda sınır tanınmayan bir iklimde değil miyiz?

Her şeye rağmen sosyal çekirdeği bozulmayan ve dinini öz olarak doğru anlamayı devam ettiren milletimiz bir; Siyasal İslâm, iki; Ortadoğu Sermayesi’nden sonra bir başkalaşım geçirmeye başlamıştır. Molla Kasım’lık pozları dindarlık ve mütedeyyinlik sayılmaya durmuştur. Arap eşkâli Türk düşüncesini setretmiştir.

Malûm maymuncuğun maymunla bir ilgisi yok ama çok işe yarıyor. Basit ve fakat hünerli bir âlet olarak kilitleri anahtarsız açabiliyor. Aynı öyle Müslümancık da Müslümanlıkla doğrudan ilgili olmasa bile maymuncuk kadar hünerli. Devletin makamlarında, milletin ortak malında ve ortada ne kadar kapalı kapı, anahtarsız kasa varsa hepsini açmaya bir şey bulabiliyor. Buna bazen fetva, ruhsat yada ihale deniyor.

Nakil – şekil Müslümanlığını yaşadığı ve yaşattığı sürece her kendi yaptığını meşrulaştıran, Hz.Musa’ya inen 10 Emir’in tamamına maymuncuk-müslümancık marifetiyle dalış yapabilen tufeyli zihniyet Türkiye’de de, İslâm Dünyası’nda da cirit atıyor. Peygamber kabirlerini yıkan lejyonerler Allah’ın Beytini yıkmaktan bahsediyor. ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in ve – biz dâhil – bir kısım İslâm ülkelerinin paralı askerleri hem her türlü haltı işliyor hem de arpası fazla kaçmış kişilerce “fetva” adı altındaki herzelerle dinle dalga geçiyor. Henüz bu ipten, elekten kaçmış kişilerin “katli caiz, kanı ve malı helâl” fetvasını veren dinini seven biri de çıkmadı.

Maymuncuğun bir de üzüm bağlarını yiyip bitiren kın kanatlı, parlak siyah renkli böcek çeşidi var. Maksat üzüm yemekse bizim kımıl zararlılarımız kim? Ve bu toprakların bağcısı kim; Batı medeniyeti mi, Doğu uygarlığı mı?

Kimin ne anlayacağından çok kimin ne kadar yanlış anlayacağını ölçeceğimiz yazıda son son Muallim Naci gibi diyeyim: “Ben ne yazdım, sen ne fehmettin, bir garip efsanedir.”