Manevi Emperyalizm

95

Derler ki “kaleler dıştan değil, ekseriya içten yıkılır” bu sözler her yerde her zaman doğrudur. Gerçekten tarih sayfaları dış istilalardan dış zorlamalardan çok, bu istilaları ve zorlayışları hazırlayan dahili kargaşalar, isyanlar, içtimai sarsıntılarla doludur. Osmanlı İmparatorluğu hep bu iç kargaşa isyanlar neticesinde yıkılmıştır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu istikrarlı, devamlı sağlam bir iç bünyeden mahrumdur.

Muhtelif, ırk, dil dinden olan halk yığınları aynı padişahın aynı kanunların idaresi altında asırlarca yan yana yaşadılar. Fakat birbirleriyle kaynaşamadılar. Bilakis kendi içlerine kapandılar millet ve milliyetlerine sımsıkı sarıldılar. İlk fırsatta mensup oldukları siyasi birliğe isyan ederek hür ve müstakil milletler haline geldiler. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor ki milletler kılınç kuvvetiyle, silah kuvvetiyle zorla yok edilemezler. Milletleri ayakta tutan onları birbiriyle kaynaştıran manevi kıymetlere dediğimiz müşterek duygu ve kıymetleri yaratan amillerin başında şüphesiz milli kültür gelir.

Birinci Dünya Harbinin sonunda Osmanlı İmparatorluğu tasfiye edilmiş, bizden olmayanlar milli sınırlarımız dışında bırakılmıştır. Büyük harpten bu yana milletimizin giriştiği her hareketi şu tek bir kelime ile milli kelimesiyle hülasa edebiliriz.

Milli misak, milli mücadele, milli tarih, milli dil, milli edebiyat kısaca milli kültür. Bu her sahada millileşme kendine gelme kendine dönme hareketinin yanında bir yerde batıya dönme, batılılaşma hareketi zaruri olarak kendisini gösterdi. 

Geri kalmıştık, Avrupalılaşmak lazımdı. Bunun için Avrupa’dan ilim, teknik metot alacaktık. Çünkü bunların milleti, milliyeti vatanı yoktu. Bütün beşeriyetin malıydı. Maalesef böyle olmadı. Siyasi müstevlilere karşı sımsıkı kapadığımız kapıları manevi emperyalistler, kültür istismarcılarına karşı arkasına kadar müsamahasızca açtık şaşırdık. Kendimizden geçtik, eskiden çöllerden gelen fellahın önünde eğildikse şimdi de Avrupa’dan gelen her nursuzun önünde öylece eğildik.  

Eskiden bir tane, “kavmi necibimiz” vardı. Şimdi bunu birkaç düzineye çıkardık. Düşman Çanakkale’yi geçemedi. Fakat başka kanallardan, başka yollardan sessizce pekala geçmesini bildi.  

Beyoğlu’na çıkıyorum Beyoğlu’ndan Kasımpaşa’ya doğru birbirine kucak açan evlerin arasında dar sokaklardan geçiyorum. Bir ses ” I Love you” kulaklarımı tırmalıyor. Bu çok önceden tanıdığım bakkal Ali’nin kızının sesi irkiliyorum. Sağıma bakıyorum cami, soluma bakıyorum, talimhane birde bu şehre Rize’nin köylerinden gelen Ali’nin kızına bakıyorum.

Bir daha irkiliyor bir daha düşünüyorum. Yabancı kültür, yabancı zevk ve türküler ta buralara arka sokaklara kadar yayılmış.

Bu gelen düşmandır. Bu sefer topu ile tüfeğiyle gelmiyor. Elinde renkli ucuz propaganda dergileri var üstün kültür, ileri fikir güzel oyuncaklarıyla geliyor. Bu geliş öyle bir geliştir ki hiç geri dönmemesiye bu giriş öyle bir giriştir ki bir daha çıkmamasıya giriyor.

Beyoğlu’ndan Taksime doğru yürüyünüz kitapçı dükkânlarının önünde durunuz Türkçe kitaplardan çok yabancı kitaplar, yabancı dergiler işin daha kötüsü yabancıların çıkardığı Türkçe dergiler.

Bir milleti temsil etmenin onu içten sessizce ustaca fethetmenin kafalara gönüllere yerleşmenin en güzel en kolay yolları.   

Anadolu bozkırının ortasında milli mücadelenin, milli destanların şehri Ankara’nın herhangi bir caddesinin “kitabı mukaddes” şirketinin bedava kitaplar dağıtıldığı Beyoğlu Caddelerine dönsün ister misiniz?   

Türkiye’de solcular ve sosyalist geçinenler Rus havyarı yiyip, İngiliz viskisi içerek Amerikan musikisi ile dans edip gençlerimize sosyalist nutuklar atarlardı.            

Radyolarınızı, televizyonlarınızı açtığınızda hemen çılgın ve zevksiz Avrupa’nın musikisinin istilasına uğrarsınız. Gençler çıldırmışçasına yırtınışlar, haykırışlar, tepinişlerle etrafı gürültü kirliliğine boğarlar.            

Bizce ileri geri eski yeni diye bir şey yoktur. İyi, kötü faydalı, faydasız vardır. Bir ses fikir bir hareket vatan denilen varlığı, millet denilen birliği parçalıyor, yıkıyor, bozuyorsa o fikir, o ses, o hareket bizden değildir. Milli değildir.            

Biz Türk Milleti, Türk Gençleri aşınmış vicdanların gür sesleri bu türlü zevk ve ses aristokratlarını susturacağız. Bu topraklar üzerinde ve bu millet için de hakkın ve halkın sesini hakim kılacağız.            

Mehmetçik vatan sınırlarını yabancı istilalara, siyasi emperyalizme karşı nasıl müdafaa ediyorsa bizde kafalarımızı, gönüllerimizi, fikirlerimizi seferber edip milli kültür sınırlarına bir Mehmetçik gibi dikileceğiz. Manevi emperyalizme bütün varlığımızla karşı koyacağız. Ülkeler ve asırlar dolusu eserler bırakan bir millet yok edilemez. Asla buna müsaade etmeyeceğiz.  

Türküz, Türk doğduk, Türk kalacağız.