Machiavelli, Nietzsche ve Ahlak

232

Tarih boyunca toplumlar, yaşam tarzları ile kendi kültürlerini oluşturmuşlardır.

 

Kültür, “bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil, sanat, yaşayış unsurlarının tümü, belli bir konuda edinilmiş, geniş ve sistemli bilgi” şeklinde tarif edilmektedir.

 

Ahlak ise:Belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının, ilkelerinin toplamı.” Olarak tanımlanmaktadır.

 

Sokrates (İ.Ö. 469- 399) ‘in ahlak öğretisinde; İnsanın temel amacı erdeme ulaşmak olmalıdır. Erdem ancak bilgelikle mümkündür.” Şeklinde ifade etmektedir.

Aristo (İ.Ö. 385- 322) :“Toplumda yönetenler ile yönetilenler arasında bir ayrım yapılması ahlakidir.” “Yani toplumda her zaman üsttekiler ve güçlüler yönetir, alttakiler ve güçsüzler ise yönetilir.” Demektedir.

 

Yine haz ahlakı (hedonizm) olarak bilinen Kirene Ahlakı Aristippos (İ.Ö. 435- 355) öğretisinde;İnsanın amacı en yüksek hazza ulaşmaktır. İnsan kendisine haz vermeyen şeylerden uzak durmalıdır.”Denilmektedir.

 

Protagoras (İ.Ö. 482- 323)’a göre ise ahlak; “Her şeyin ölçüsü insandır. Genel geçerliliğe sahip doğrular yoktur. Doğrular ve yanlışlar insandan insana değişir.”Şeklinde tanımlanmaktadır.

 

Machiavelli (1469- 1527) öğretisindeki ahlak anlayışı ise;“Amaca ulaşmak için her araç meşrudur.”şeklinde ifade edilmektedir.

Nietzsche (1844- 1900)  ise;“Erdem kadar erdemsizlik de normalkarşılanmalıdır. Ahlaki ölçüler ve normlar koymak saçma ve gereksizdir.”Demektedir.

Görüleceği üzere,çağlar boyu düşünürler öğretilerinde, ahlakla ilgili farklı yargılarda bulunmuşlardır. Ancak bu görüşlerden,toplumların yaşam tarzına ters düşenler; “kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri veya kurallar bütünü” olamamıştır.

 

Çünkü genel anlamda kabul gören ahlak; bir toplumun, iyi ya da kötü kabul edilen davranışları belirleyen, yazısız kurallar bütünüdür. Ahlak kelimesi, insanın doğru ve yanlış, olumlu ve olumsuz, iyi ve kötü olarak nitelendirdiği davranışlarıyla ilgilidir.

 

Bir toplumda düzenin sağlanabilmesi için, insanların belli kurallara uygun davranması gerekir. Bu kuralların bir bölümü ahlak kurallarıdır. Görenek, gelenek, töre ve adetler ahlakınbir bölümünü oluştururlar.

 

Ahlak, insanların birbirleriyle veyadevletle olan ilişkilerinde, kendilerinden yapmaları istenen davranışlarla, toplum düzeninisağlayan bir kurallar ve normlar bütünüdür. Yani toplumsal bir olgudur. Kişi vicdanının, belirli hareketleri “doğru” ve “iyi” olarak vasıflandırmasıdır.

 

Toplum içinde de ahlak, kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri veya kurallar bütünüdür.

 

Ahlak en iyi yaşama şeklinin ne olduğunu saptamayaçalışır. Toplumsal yaşamda bazı hareketlerin ve düşüncelerin iyi, bazılarının da kötü oluğunuifade eder.

 

Ahlak, bir insan topluluğunun asgari düzeydeki ortak paydasını oluşturur. Her zamanortaklaşa sahiplenilmesi gerekir. Ahlak herkesin onayını almış, uzlaşılmış bir çerçevedir. Kimse kendini bu çerçevenin dışında tanımlamaya kalkamaz.

 

Görüleceği üzere ahlak, kişilerin görüşlerinden ziyade, toplumların konsensüsleri ile ortaya çıkan davranış biçimleri veya kurallar bütünüdür. O yüzden ahlaki kurallar, kişisel çıkarlardan öte, toplumsal menfaatleri ön planda tutarlar:

 

“Merhamet duygusu, adalet,bütün insanlara karşı güler yüzlü, şefkatliolmak, tüm canlılara, doğaya hoş görü ve sevgiyle bakmak, zarar vermemek.”

“Güvenilir olmak, affetmek, sözünde durmak, kimsenin malına, canına, hakkına, namusuna göz dikmemek, riyakârlık, yapmamak, insanlığa, milletine, ülkesine faydalı işler yapmak, zararlı, çirkin şeylerden sakınmak.”

“Doğru konuşmak ve davranmak, herkesle güzel geçinmek, fedakâr, vefakâr ve çalışkan olmak, vatandaşlık görevlerini yerine getirmek, dürüst, görgülü, nazik, olgun, sabırlı, yardımsever olmak vb.”

Böylesi özellikler “ben” duygusundan öte, toplumların daha iyi yaşamasına, huzurlu olmasına katkı sağlayan argümanlardır. Böyle bir toplumda elbette ki kişiler de mutlu olacaklardır.

 

Bu değerler; gelişmişliği, demokrasiyi, barışı mutluluğu beraberinde getirir. Böylesi toplumların kurduğu kültürler büyür gelişir, uzun süre yaşar, tarih sayfasında şerefli ve hak ettiği yeri alır. İnsanlık tarihi, bu medeniyetlerin izlerini ve gurur veren yaşantılarını paylaşmakta, nesillere örnek göstermektedir.

 

Bencil, çirkin ve sefil hayat tarzlarının, kendilerine ve insanlığa hiçbir zaman yararı olmamıştır.  Kokuşarak kısa sürede yok olan böylesi toplulukların, bıraktıkları enkazları tarih sayfalarında hep birlikte ibretle izlemekteyiz.

 

Diyebiliriz ki ahlak, birinsan topluluğunun asgari düzeydeki ortak paydasını oluşturur. Ahlak herkesin onayını almış, uzlaşılmış bir çerçevedir. Kimse kendini bu çerçevenin dışında tanımlamayakalkamaz.

 

Ahlakla benzerlik gösteren bilimlerden biri de hukuktur. Hukuk; yazılı emir veyasaklardır. Ahlak ise, yazılı emredici özelliği olmayan, toplum tarafından kabul görmüş kurallar bütünüdür.

 

Ahlaki değerlerden yoksun bir hukuk düşünülemeyeceği gibi, ahlakideğerler ile çatışan bir hukuk da işlevsel olmaktan uzaklaşır.

 

Sevgiyle kalın…