M ü t e f e r r i k

84

Konular gerçeğe birer eşik,

     Müteferrik, farklı
ve değişik.

 

     İkiyüzlü
şövalyeler denen Batı;

     Sürdükçe sürüyor
üstümüze atı!

 

     Ne teslimiyet
dinler, ne gönül ne hatır.

     Çünkü, almıştır
gizli yerden emri: “Batır!”

 

     Bütün iyi niyet,
tüm çaba, alttan alma hep nafile,

     Bunca taviz
yetmez, AB denen doymaz Fil’e!

 

     Her şeye rağmen,
Aç Canavar’a gösterilen sevgiyle,

     İştahı daha da
artıyor! Yarabbi bu nasıl çile?

 

     “Ver!” dedi:
Verdikçe verdik, onulmadı hiç yarası!

     Üstümüzde yer
etti, çıkmadı bir türlü karası.

 

     Ege dediler, olur
oturun hele anlaşırız dedik.

     “Kıbrıs’ı verin!”
dediler. Masadan kalksınlar istemedik.

 

     Azınlıklar, azın
azın azsınlar dediler!

     Yavaş yavaş,
kuyunuzu kazsınlar dediler!

 

     Her köşede
açsınlar birer kilise!

     Hristiyanı dert
etmeyin yok ise!

 

     Hele bir yer
edinelim, bakın neymişiz biz!

     Size neler
edermişiz, o gün gösteririz.

 

     Fener Rum
Patrikhanesini tanıyın, olsun Ekümen!

     Sakın ha, bu da
nerden çıktı edemeyiz kabul demen!

 

     Durun durduğunuz
yerde, bakmayın sağa sola.

     Gerekmez yol
bulmak için, kendinize pusula.

 

     Ne demek yönelmek
Rusya ve İran’a?

     Yönünüzü dönmek
isteyiş Turana!

 

     Sorar ABD, ne
demek kardeş ülke İran, Irak, Suriye?

     Olmuşken ta
ötelerden çıka gelip aranızda devriye!

 

     Güçlüyüm, öyleyse
haklıyım, herkes olmalı yanımda!

     Çıkarım için,
hâkimiyet kurmak akıyor kanımda!

 

     Mutlaka,
Türkiyenin ipleri; olmalı daim bende!

     Türkiye yaparsa
da, Türkiyesiz yapamaz ABD(e).

 

 

     Bir gariplik sezer
ve düşünmeye başlar hükûmet;

     Demek ki der içten
içe, bizde değilmiş keramet.

 

     Öyleyse der, var
bu işte, ince mi ince bir hikmet.

     Olanlar, sırf
bizden kaynaklanmaktan değil ibaret;

 

     Dışardan üfleyip,
içerde oynatması var!

     Batının
kafasında,Türkiyenin batması var!

 

     “Böl parçala yut!”
Batının alâmeti fârikası.

     Bundan kurtulamıyor
hiç, ne Asyası ne Afrikası.

 

     Aynı oyun, ne
bitmez tükenmez bir hazine.

     Ne acı ki,
düşüyoruz bu tuzağa yine.

 

     Demek ki, hangi
iktidar olsa Batı için hedef.

     Çare; hain ikiyüzlüleri
etmek vatandan def’.

 

     İşte, ABD’nin ve AB’nin
budur hep huyu.

     Kazmak kendi
içimizde, kuyu üstüne kuyu!

 

     Sureti Haktan
görünerek insanımıza dıştan,

     Dem vurur
hukuktan, demokratik eşit yaşayıştan.

 

     Ama, bunun altında
yok işlemediği hiçbir denaet!

     Sen cancağızım,
körü körüne durma ona sena et!

 

     Ne yaparsak
yapalım, onların nazarında biz;

     Olamayız asla bir
tanem, kabul gören aziz.

 

     AB’nin eşitlikten
anladığı, çifte standart!

     Sen Avrupa
resmiyetini; sadece bununla tart.

 

     Polis her şey
demek Avrupada, bunu bilmeyen mi var.

     Türk polisi sırf
asâyişi koruyor, değil canavar.

 

     Karşıysa Kahraman
Rauf Denktaşa içten dıştan çok herze-gular:

     AB muhibleri,
Washington patronları, AB gibi olgular.

 

     Hayır gelir mi
hiç, böyle bir gecenin sabâhından?

     Gökte, melekler
titremez mi, mazlumların âhından?

 

     Yunanistan
onaylıyorsa dış politikamızı!

     Ters yöne
çevirmeli dış siyaset patikamızı.

 

     Ismarlanmış Kıbrıs
politikası İngilize!

     Vuracak hâl mi
kaldı kardaş artık dizimize?

 

     Maliye, IMF,
Kıbrıs BM’ye emanet!

     Kuzum, sen ne güne
duruyorsun biraz gayret.

 

 

     Üstüne ölü toprağı
mı serpildi, artık uyan.

     Kulak kabartsın
hemen sesimi duyan.

 

     Gidecek vatandır,
inecek bayrak, düşecek olan sancak!

     Sen ben sahip çıkarsak,
son bulur bütün bunlar ancak.

 

     Ağızlarından
çıkarttılar sonunda baklayı.

     Tarihte geldik,
böyleleri haklayı haklayı.

 

     “Türkiye Avrupanın
hasta adamı!”

     Deniyor, acaba
batacak ada mı?

 

     İçleri vurdu dışa,
olduğu gibi nihayet.

     Allah bizimledir,
bekliyoruz Haktan inayet.

 

     Çünkü, kimmiş
hasta adam, zaman onu gösterecek.

     Dünya âlem, asıl
barışı kuzum, bizden görecek.

Önceki İçerikYolsuzluk Kültürü Okulda Kopya ile Başlıyor
Sonraki İçerikRamazan: İsyanın Tam Zamanı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.