Geçen hafta yazımı Lozan Anlaşması üzerine yazacaktım. Ancak, maalesef, dondurmacı fesli kadire yapılan resmi elbiseli Diyanet başkanı(!) ziyareti planlı yazımın önüne geçtiği için bu haftaya erteledim.
Neden Lozan Anlaşması? Çünkü, 20 Kasım 1922’de başladı ve geçen hafta bu anlaşmanın yıldönümü idi de onun için.
Bu tarih de çok ilginç. Çünkü, taraflara bildirilen tarih aslında 13 Kasım idi. Ancak, Türk Heyeti Lozan’a 13 Kasım’a göre vardığında, kimseyi bulamadı. İngiliz Temsilcisi Lord Kürzon’un seçim çalışmaları yapmak üzere İngiltere’ye gitmesi gerekmiş ve bu yüzden görüşmeler bir hafta ertelenmiş. Anlaşılıyor ki, Türk tarafının haberi yok. Çünkü, diğer ülke temsilcileri de ülkelerine dönmüş. Sadece bir yetkili bırakılıp, Türklere haber verecek! Lozan’a vardıklarında şaşkınlık içinde kalan Türk Heyeti ne yapacağını bilemez bir halde. Üzgün, kızgın, ama, sabır etmek gerektiği bilincinde! Fransa yakın olduğu için oraya giderek gayri resmi görüşmeler yapıp zaman kazanma ve mümkünse bilgi alma çabası içerisinde!
Kepazelik, rezalet bu kadarla da kalmıyor elbette!
20 Kasım Lozan Anlaşması için ilk oturum açılıyor. Ancak, bu ilk gün, taraflar arası görüşmelere geçilmeyip, açış konuşmasa yapılarak dünyaya başlandığının ilanı gerçekleştirilecek! Bunun için kimlerin bu konuşmada yer alması gerekir?
Önce, ev sahibi olarak Lozan şehrinin ülkesi olan İsviçre’nin ve sonra da tarafların yetkililerinin açılış konuşması yapması gerekmez mi?
Bu soruya cevap, herhalde hiç tereddüt etmeden EVET! Olması beklenir. Ancak, hayır, gerçek öyle olmuyor. Resmî açıklama şöyle! Önce ev sahibi açış konuşması yapacak ve sonra da İngiliz temsilcisi Lord Kürzon konuşma yapacak! Nasıl beğendiniz mi? Peki, tarafların en önemlisi olan Türkiye ne yapacak? Herkes gibi konuşmaları dinleyip kös kös ayrılıp oteline gidecek! Ama, iş öyle olmuyor, Lord Kürzon’un konuşmasından sonra, gündemde olmadığı halde, Türk Heyeti, aralarında aldıkları acil bir kararla İsmet Paşa’nın zoraki kürsüye çıkıp konuşmasını istiyor ve İsmet Paşa kürsüye zorla çıkıp çok güzel bir konuşma yapıyor. Hatta, Fransız delegesi, İsmet Paşa ayağa kalktığında konuşmaması için uyarıyor. Fakat, Paşa, onu dinlemeyip kürsüye çıkıp Türk Milleti adına sert konuşmasını gerçekleştiriyor.
Peki, bunları ne için anlatıyorum? Konuları bu gerçekleş ışığında görelim ve anlayalım diye anlatıyorum. Yani, dikensiz gül bahçesinde gezilmediğini mutlaka anlamalıyız diye anlatıyorum. Bir TARİHÇİ olarak, bizlerin görevinin insanımıza, tarihin aynasını tutmak olduğuna inandığım için anlatıyorum.
Şimdi esas soru şu: Lozan’da sadece başlangıçta yaşanan bu olayların nedeni nedir, İngiltere ve onun etkilediği diğer ülkeler neden bu şekilde davranıyorlar, tarafların bir tarafı Türkler ve diğer tarafı hepsi olduğu halde neden böyle ezme gayretindeler?
Çünkü, Lozan’da Türkler galip ve karşı taraf mağlup olarak masaya oturulmadı. Masaya, Yunan hariç, diğerleri I. Dünya Savaşı’nın galipleri ve Türkler de Yunan Savaşı’nın galibi olarak oturdu. Yani, karşı taraf Sevr’de sorduğu hesabı yenilemek üzere oturdu ve birkaç değişiklikle bunu gerçekleştirmek düşüncesi ile masa kuruldu. Bunu göz ardı etmeden Lozan anlaşılamaz.
Lozan’a gelecek hafta devam edeceğiz. Çünkü, ülkemizde, bir süreden beri Lozan haftası yapılmıyor. Biz yapılmasını sağlamaya çalışalım bari.