Bazı anket kurumları yaptıkları araştırmaları kamuoyuna sunarken,
Türkiye deki muhafazakârlığın geldiği durumu şüpheler uyandıracak
sonuçlarla değerlendirmeye çalış-maktadırlar. Açıkladıkları sonuçlara
bakıldığında hiç de samimi olmadıkları kolayca anlaşılıyor. Bu
çevrelerin kamuoyunda bir tehlike izlenimi uyandırma çabasında
olduklarını anlamak için çok saf olmak gerek.
Yaptıkları anketler islami yaşantı içinde olanların sayısında
artışların olduğu ifade ediyor. Bunu yaparken tek yönlü hareket
ettikleri gün gibi aşikar. Camiye gidenlere dikkat çekilirken plajlara
mayo ile gidenlerin sayısını araştırmak niye akıllarına gelmiyor acaba!
Ülkemizde bir zamanlar dinini yaşayanlara ve dindarlığı savunanlara
özellikle siyasilere din istismarcısı din taciri diye
tanımlanıyorlardı. Şimdi devir değişti, bu kez dini yaşamak isteyenleri
kendini mesele edinenler çoğaldı ve şimdi bunlar laiklik ticareti
yapıyorlar. Münferit bazı olaylar gündeme taşınıp flash haberler haline
getirilerek büyük bir tehlike varmış gibi ortalığı velveleye
veriyorlar.
Bu öylesine bir hale geldi ki bu işi yapanlar gülünç duruma düşmeye
başladılar. Cumhurbaşkanının tercih edip onayladığı rektörler ile
ilgili olarak yaptıkları çirkin yakıştırma dinsizlik tacirlerinin ne
denli insafsız olduklarını gösteriyor. Cumhurbaşkanının onayladığı
rektörün eşinin başının çarşaflı olduğu yazarlarken, rektörün henüz
bekar olduğu hiç evlenmediği açıklanınca gülünç duruma düşen bu zevatın
ne yapmak istedikleri bir kez daha görüldü.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde göremediğiniz dindarı,
potansiyel tehlike görme anlayışı ne yazık ki ülkemizde halen devam
ediyor. İşte yapılmak istenenlerde bu düşüncenin bir ürünü önümüzdeki
günlerde yenilenmesi planlanan anayasaya koyması düşünülen özgürlükleri
özellikle üniversitelere öğrencilerin baş örtüsü ile gidebilmelerini
önlemek için bu oyunları tezgâhlıyorlar.