Kutlu Doğum 2010

101

Allah (cc) merhametine bakınız ki;

Bizi yoktan var etti.

Yaşamamız için dünyayı yarattı.

Hayatın devamı için gerekli olan alt ve üst yapıyı hazırladı.

Ömür verdi rızık verdi.

Kendini tanıttı.

Ahretten, Cennet ve Cehennemden onlara giden yollardan Şeytanın her türlü hile ve tuzaklarından insanları haberdar etti.

Sonra insanları kararlarında ve tercihlerinde serbest bıraktı

Ahirette önlerine çıkacak faturayı da bildirerek tercihini yap dedi

Bu haber verme işini Peygamberler aracılığıyla yaptı.

İşte o habercilerin yani peygamberlerin sonuncusuda Hz. Muhammed (sav)dır.

Bu yazı kutlu doğum münasebetiyle Peygamberimizi konu almaktadır.

Bunun için kısa hayat hikâyesinden bahsedip tanıtıcı bilgi vermekte fayda vardır.

Peygamberimiz 20 Nisan 571 yılında dünyaya geldi.

Doğumundan iki ay önce babası Abdullah vefat etmişti, yani yetim olarak doğdu

Dört yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında kaldı.

Sonra annesine verildi.

Altı yaşında iken annesi Amine’yi kaybetti.

Yetim olarak doğan peygamberimiz böylece öksüzde kalmış oldu

Dedesi Abdulmuttalip O’nu yanına aldı

Sekiz yaşına geldiğinde dedesi de vefat etti.

Çile bülbülüm çile

Hikmeti Hüda

Sonra amcası Ebu Talip kendisine kol kanat gerdi.

Ticaretle uğraşıyordu

Dürüstlüğü ve ticari ahlakıyla kısa zamanda göz doldurmaya başlamıştı

O’nun bu başarısı zamanın iş kadınlarından (Saygı için bundan sonra Hz. kullanacağız) Hz. Hatice’nin dikkatini çekti.

Bir müddet Hz. Hatice’nin ticari kervanlarında çalıştı

Sonra Hz. Hatice peygamberimize ortaklık teklif etti

Peygamberimiz 25 yaşına geldiğinde O’nun dürüst ve güvenilirliğine yakından şahit olduğu için Peygamberimize evlilik teklif etti.

Hz. Hatice bu esnada 40 yaşında dul bir kadın olmasına rağmen Mekke’nin zenginlerinden ve kabile reislerin den çokça evlilik teklifi alıyordu.

 Bu evlilikten peygamberimizin Kasım ve Abdullah adında iki oğlu Fatma, Zeynep Rukiye, Ümmügülsüm adında dört kızı dünyaya gelmişti.

Hz Hatice’nin vefatından sonra Medine döneminde Mısırlı Maria’dan İbrahim isminde bir oğlu daha dünyaya gelmiştir.

Hikmet-i Hüda hiçbir erkek evladı uzun ömürlü olmamıştır.

Son oğlu İbrahim’de vefat edince çok üzülmüştü.

Onu mezara koyarken gözlerinden ip gibi yaş akmıştı.

Peygamberimizin soyu kızlarından Hz Fatma(r anha) ile evlenen Hz. Ali(ra) den olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den devam etmiştir.

Hz. Hasan (ra) ın soyundan gelenlere Şerif Hz. Hüseyin (ra) in soyundan gelenlere seyit denir.

Hz Muhammet henüz peygamber olmadan önce,

Dürüstlüğü ve güvenilirliği ile Mekke’de ün salmış ve parmakla gösteriliyordu.

Bunun için ona Muhammed-ül Emin denilmişti.

Ümmeti olarak biz ne kadar güveniliriz o da başka bir mesele.

610 yılında 40 yaşına geldiğinde ilk vahiy geldi ve peygamberlik görevi verildi.

Durumu önce eşi Hz. Hatice’ye bildirdi.

Kendisine ilk inanan ve destek veren eşidir ve ilk müslümandır.

Sonra arkadaşı Hz. Ebubekir, azatlı kölesi Zeyd, çocuk olmasına rağmen Hz. Ali.

Bunlar ilk Müslümanlardır.

Herkesin takdir ettiği Hz Muhammed(sav) peygamberliğini ilan ettikten sonra başta amcası Ebu Lehep olmak üzere Mekke’nin kabile reisleri ve zenginleri tarafından hakarete uğradı tukaka edilmeye, aşağılanmaya, alay edilmeye başlandı.

Oysaki o insanların hemen hemen hepsi son bir peygamberin geleceğini biliyorlardı.

Peki, bu şiddet bu celal niye?

Kendileri gibi kabile reisi, zengin varlıklı insanlar dururken Muhammed gibi dürüstlüğünden başka bir şeyi olmayan birisi nasıl olur da peygamber olurdu?

Hz. Yusuf(as) kıssasında olduğu gibi haset, kıskançlık, çekememezlik işin temelini oluşturuyordu.

Bizim gibi zenginler dururken böyle önemli bir görev sıradan birine nasıl verilirdi?

Bize değil de niye ona peygamberlik verilmişti.

Burada şuna dikkat çekmek gerekir ki

O’na karşı çıkanlar Muhammet şimdiye kadar yalan söylememiştir ama artık yalan söylüyor demiyorlardı.

Doğru söylediğini biliyorlardı ama kabullenemiyorlardı

Bizden biri değilde niye O

Günümüzde de öyle değil mi?

Artık işler karışmış, her şey tersine dönmüştü.

Baskı zulüm ve işkencelerin bini bir paraydı.

Ne oldu bu Mekkelilere bunlar düne kadar dost ve ahbaptılar.

Bunlar aynı millet, aynı ırktan, aynı renkten, aynı dili konuşan insanlar değil miydi,?

 Ne oldu bunlara böyle?

Niye bu kadar çirkefleştiler?

                                                                            Devamı var