· Irak ve Suriye’de süper güçlerin müdahalesinin bahanesi ne idi?
IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) terör örgütü denilen, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen derleme bir terör örgütünü yok etmekti.
“Bu örgüte karşı mücadele eden” devletlerin başını güya ABD çekiyordu. Oysaki ABD’nin izni olmadan bu organizasyonun yapılması ve neredeyse Irak ve Suriye’nin yarısında hâkimiyet sağlaması mümkün değildi.
Sonunda Trump, “IŞİD’i, Obama ve Hillary Clinton kurdu” demese IŞİD’i ABD’nin kurdurduğu ve yönlendirdiğine inandırmak kolay olmuyordu.
· ABD’nin bahanesi IŞİD idi ama esas hedef (BOP kapsamında) Ortadoğu’da sınırların ve yönetimlerin yeniden düzenlenmesi idi.
· Vekâlet savaşları denilen yeni modelin uygulandığı Suriye’de olaylar o kadar karıştı ki… Kimin eli kimin cebinde çoğu zaman anlaşılamadı.
Türkiye bazen ABD ile birlikte hareket etmeye çalıştı, bazen Rusya/İran/Suriye kanadına yakınlaştı. S-400 olayında ABD ile ipleri kopardık. Şimdi yeniden Rusya ve Suriye ile savaşın eşiğine geldik, ABD ile flörte başladık.
· Türkiye Suriye meselesine müdahil olma ihtiyacını neye hissetti?
ABD İsrail’in güvenliği ve petrolün Akdeniz’e taşınması için Suriye’nin kuzeyinde bir “Kürt Koridoru” oluşturmak istiyordu. Bu proje Türkiye için çok tehlikeli idi.
Türkiye ve Esad rejimi arasında düşmanlık sebebiyle Esad bu alanı PKK/PYD güçlerine bıraktı.
Türkiye bu defa Cerablus, Afrin ve Barış Pınarı harekâtları ile “terör koridorunu” parçaladı.
Bu süreçte ABD ile aramız açılırken, Rusya ve İran ile yakınlaştık.
· Barış Pınarı Harekâtımız ABD ve Rusya’nın anlaşmasıyla yarıda kesildi.
AKP iktidarı PKK/PYD devletine koruma sağlayacak bir “güvenli bölge” oluşturulmasına destek verdi. Bu suretle “dört parçalı Kürdistan’ın Suriye ayağını kendi ellerimizle yarattık.” PKK/PYD artık sınırımızın 32 km güneyinde Suriye’nin en önemli petrol ve tarım bölgesini kontrol ediyor.
· IŞİD tasfiye edildi, PKK/PYD devleti için “güvenli bölge” kuruldu. Sonra neler oldu?
Rusya ve Suriye, PKK/PYD bölgesi hariç, Suriye topraklarından vekil olarak savaşan örgütleri ve paralı askerlerin tamamını çıkarmaya başladı. Önce diğer yerleşim yerlerindeki “terör örgütü üyelerinin” İdlib’e süpürülmesini sağladılar.
İdlib’te bulunan (daha önce IŞİD çatısı altındaki) “selefi cihatçı” İslami görünümlü örgütler Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adı altında birleştiler. ABD, HTŞ’yi de (IŞİD gibi) terör örgütü olarak tanıdığını açıkladı.
ABD nedense (!) bu “terör örgütü” elemanlarının zarar görmesini istemiyor. Nejat Eslen’in analizine göre, “Rusya ve Türkiye’nin HTŞ konusunda uzlaşmasını ve HTŞ’ye dokunulmamasını istiyor. HTŞ üzerinden ABD’nin gizli projeleri var.”
· ABD de, Rusya da İdlib’te bulunan ve sayısı en az 30-50 bin civarında radikal savaşçılar ile ailelerinin bütün riskini ve yükünü Türkiye’ye yıkmaya niyetli.
Rusya HTŞ’lileri Türkiye’ye alıp, bölgeden çekilmemizi istiyor.
ABD ve Türkiye ise ateşkes yapılsın, HTŞ’liler güvenli bir şekilde bölgeden çıkarılsın istiyor, fakat gönderilecek yer konusunda farklı düşünüyorlar.
*************************************
Suriye’de Ne Yaptık, Ne Kazandık?
Bu aşamada “olayları sonuçları ile değerlendirin” hadisine uyarak Suriye’deki gelişmeleri değerlendirmeye çalışalım.
· Bugüne kadar Suriye’de 125 (son bir ayda 16) şehit verdik.
· Milyarlarca dolarlık savaş harcamaları yaptık. Suriye’de ÖSO denilen 50 bin kişilik paralı asker gücünü besliyoruz. Asker başına aylık 300 dolar maaş veriyoruz.
· Türkiye’ye sığınan 5 milyondan fazla Suriyeliye 40 milyar dolardan fazla harcama yaptık. CB Erdoğan’ın açıklamasına göre, “İdlib’den 4 milyona yakın insan ülkemize gelme arzusunda. İdlib’de güvenli bölge oluşturuyoruz. Yoğun bir şekilde briket barınaklar yapıyoruz.”
· Terör devleti kurulmasının önünü kapatamadık. PKK/PYD/YPG devlet kurmak için büyük mesafe aldı.
· Tek kazancımız şimdilik terör koridorunu üç bölgede kopardık. Esad rejimi ile düşman olmasak muhtemelen bu terör koridoru oluşumuna zaten izin verilmezdi.
· Fakat Esad rejimi ile düşmanlığımız bir savaşa dönüşürse, güneyimiz PKK/PYD devleti (terör koridoru) kadar zararlı bir düşman hattına dönüşecek.
· Birleşmiş Milletlerde temsil edilen “meşru Suriye devleti” ile savaş yapmak zorunda kalırsak uluslararası hukuk açısından meşruiyet sorunu yaşarız ve dünyada yalnızlaşırız.
*************************************
Suriye Ordusu ile Neden Çatışıyoruz?
Türkiye, Suriye (Rejim) ordusunun son zamanlarda İdlib bölgesinde ele geçirdiği yerlerden çekilmesini şart koşuyor. Bunu Soçi anlaşmasına aykırı buluyor.
Türkiye, Esad güçleri İdlib bölgesinde ele geçirdiği yerlerden çekilmezse karada ve havada, topyekûn bir harekâta girişeceğini ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır” dedi.
Rusya ve Suriye ise Türkiye’yi Soçi Anlaşmasıyla taahhüt ettiği “İdlib’teki radikal cihatçıları tasfiye etmek ve stratejik açıdan önemli M4 ve M5 karayollarını ulaşıma açma” sorumluluğunu yerine getirmediğini iddia ediyor.
Rusya güdümündeki Suriye güçleri, Türkiye’yi “HTŞ’yi de al git” diye zorlamak için, sivil alanlar üzerine attığı bombalarla milyonlarca insanı Türkiye’ye doğru süpürüyor. Bir yandan da Türkiye’nin kontrol noktalarına saldırıyor. Bu saldırılarda son bir ayda 16 askerimiz şehit oldu.
Erdoğan’ın hedefi “Suriye’yi Esad’ın zulmünden kurtarmaktır” ve “TSK için Suriye’de harekât alanı ‘her yerdir’, yani tüm ülkedir.” Bir saldırı halinde, TSK’nın terör örgütlerine karşı bir harekâtı değil, Suriye devletine karşı geniş çaplı bir karşı taarruzu söz konusu olacak.
Bu sözler savaştan önceki son sözlerdir. Tek ümidimiz, bu kritik aşamada Putin’in Esad’ı dizginlemesi.
Ama Putin güvenilir bir dost değildir ve siyaset satrancını en iyi oynayan liderlerden biridir.
Ortak aklı kullanmanın ve Türk devlet tecrübesinden yararlanmanın tam zamanıdır.