26 Ocak 1299’da Osmanlı devleti kuruldu ve bugün bu devletin kuruluşunun 711. yıldönümü münasebetiyle ecdadımızı yâd ediyoruz.
“Bizlere bu toprakları vatan yapan Müslüman bir beldede, Müslüman bir anne-babadan dünyaya gelmemizi sağlayan bil cümle ecdadımızın ruhları şad olsun”
İbni Haldun, birçok filozof ve tarihçiler devlet hayatını insan hayatına benzetirler.
İnsanlar nasıl doğar, büyür, yaşlanır, yaşar ve ölürlerse devletlerde aynı şekilde yaşar ve ölür.
İnsanların gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık çağları vardır ve bu çağlar birbirine benzemez.
İnsan gençlik çağında daha güçlü, kuvvetli ve ataktır.
Olgunluk çağında ise tecrübeli, kararlı ve planlıdır.
İhtiyarlık çağında ise unutkan, güçsüz ve kuvvetsizdir.
İnsanların hayatında görülen bu haller dikkatle bakılırsa devletlerin hayatlarında da görülür.
Devlet ve milletler de kuruluş ve yükseliş devirlerinde heyecanlı, güçlü ve kuvvetli olurlar.
Duraklama devirlerinde daha dengeli, hesaplı ve durgun olurlar.
Gerileme ve parçalanma devirlerinde ise mütereddit, güçsüz ve kuvvetsizdir.
İnsanların vücutlarına arıza olan mikrobik hastalıklar tedavi edilmediği takdirde nasıl insanın ölümüne sebep olursa, devlet ve milletlerin bünyesine musallat olan, tedavi edilmediği zaman onu ölüme götürecek, ekonomik, ruhi, ahlaki ve içtimai hastalıklar vardır.
Sosyal olaylarda aynı sebepler aynı neticeleri doğurur.
Tarihte insanlar ayni sebeplerle devlet kurmuş yine aynı sebeplerle yıkılmışlardır.
Osmanlı’nın kuruluş ve yükseliş devirlerinde köylüsünden padişahına, askerinden kumandanına, amirinden memuruna kadar toplumu teşkil eden insanların kahir ekseriyeti dürüst, namuslu, kahraman, iffetli, cesaretli, helale harama riayet eden, komşu hakkı, kul hakkı gözeten insanlardı.
Size Fatih Sultan Mehmet’in iki hatırasını anlatayım:
-İstanbul’u fethetmeden önce tebdili kıyafet ederek esnafı dolaşması ve karşılaştığı manzara üzerine
Bu halk ile ben değil İstanbul’u Dünyayı bile fethederim sözü insan unsurunu en iyi anlatan ifadedir-
-Rum inşaat ustası İspilanti ile olan mahkemesine yazının ilerleyen bölümlerinde bu değinmeye çalışacağım
Duraklama ve gerileme dönemlerinde bu meziyetlerin azaldığı, toplumu yıkacak olan hastalıkların çoğaldığı, imparatorluğu idare eden ehliyetli ve liyakatli insanların gerilere itildiği,
-Ehliyetsiz, liyakatsiz, cahil insanların gününü gün etmeye çalışan insanların çoğalarak ön plana geçtiği görülmektedir.
-Milletler meziyetler ile yaşamakta, rezaletler ile yıkılmaktadır.
Devleti “Tırnakları sökülmüş bir aslana benzeten” koca Ragıp Paşa ile devleti “Batan gemiye” benzeten Mütercim Rüştü Paşa devirlerinin tipik örnekleridir.
-Osmanlı Devletinin kuruluşunda kurucularında bir ruh vardı.
Osman Gazi, Şeyh Edip Ali ile tanıştıktan sonra zaman zaman onu ziyaret eder ve bazen evinde misafir olurdu.
Bir gün şeyhe misafir olmuştu.
Herkes yatınca, Osman Gazi yatmamıştı odanın rafında duran K.Kerim’i alarak gece boyunca saygıdan ayakta okumuş sabah namazını kıldıktan sonra yatmıştı yarı uyur, yarı uyanık halde iken gaipten bir sesin;
Ey Osman! Madem sen benim Kuran’ıma bu kadar hürmet edip ayakta okudun, bende seni ve senin evladını itibar edilir bir nesil yaptım.
Sen ve senin neslin bir devlet kuracak onlar da Kuran’a senin kadar hürmet ve itibar ettikleri, Kuran’ın içindekilerle amel ettikleri müddetçe şerefle yaşayacaktırlar.
“Biz istediğimizi yükseltir, istemediğimizi alçaltırız.”
Yükseliş Kuran’a sarılış, çöküş ise ondan ayrılıştır.
Osmanlı Kuran’a saygılı olduğu zaman Fırat’tan Dicle’ye Nil’den Tuna’ya Hilal üç kıtaya yayılmıştı
Böylece Osman Gazinin rüyası Edebilinin yorumu gerçekleşmiştir
Osman Gazi ölüm yatağında iken oğlu Orhan Gazi’ye vasiyeti şu oldu;
Allah’ı tanımayan,
Kazancını şaraba veren,
Fuhuş eden,
Helal haram gözetmeyen insanlara
Devlet işlerinde vazife verme
VERİRSEN YÜZÜN KARA OLARAK AHİRETE GELESİN.
Zira bu tip insanlar Allah’ın gazabına müstahak oldukları için işlerinde hayır ve başarı olmaz.
Bunlar halka hüsnü muamele etmezler.
Rüşvete meyyal olurlar.
Memleket ve millet bunlardan zarar görür.
Bilmediğini bilene sor.
İşte Kur’ana sarılış budur
İmparatorluğun yolunu açan anlayışta budur.
Balyozsuz günler dileğiyle…
Devamı var…