Bu başlık altında 62 sene önce Osman Yüksel Serdengeçti (SERDEN GEÇTİ) dergisinde 1949 Ekim ayı sayısında bir yazı yayınlanmış ve 62 sene önce rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin gördüğünü 62 sene sonra göremeyenlere ithaf olunur.
Türkiye’de Türkçülüğü müsaade etmeyenler, Kürtçülüğü nasıl görmemezlikten gelebiliyorlar?
Konya Cezaevinde bazı Kürt delikanlıları ile görüşmüştüm. Bunlar cahil olmalarına rağmen, hoş çocuklardı. Birçok şeylere akılları eriyordu. Kendileri ile konuşurduk, beni çok sever dinlerlerdi. Fakat 15-20 seneye mahkûm bu köylü çocuklarında dahi bir Kürtçülük sevdası vardı. Kendilerini bizden ayrı görüyorlardı. Birbirlerini her şeyde destekliyorlar. Adeta ayrı bir grup teşkil ediyorlardı.
Onların bu hali nazarı dikkatimi çekti kendileriyle daha fazla meşgul olmaya başladım. Onları ikna etmeye çalıştım.
Aynı toprağın çocukları olduğumuzu Türk – Kürt diye bir ikiliğin mevcut olmadığını, bunlar aynı ırkın iki kolu olduğunu, dillerimiz arasındaki ayrılığın Arap, Acem lisanlarının tesiri ile meydana geldiğini anlatmaya çalıştım. Nafile…
Her şeyde beni ve sözlerimi tasdik etmeyi adeta bir vazife bilen bu gençler, bu meselede bana karşı geldiler, baş kaldırdılar siz ne derseniz deyin biz kürdüz kürdüz vesselam. Sonra Türklerin, bizim kendilerine karşı yaptığımız zulümlerden bahsettiler. İstiklali, Bayrağı olmayan millet millet değildir dediler. Hapishanelere kadar yayılan bu Kürtçülük hareketinden Milli Birliğimiz adına ürktüm. Sonradan öğrendim ki, Suriye, Irak’ta, İran’da ve nihayet Türkiye’de kuvvetli bir Kürtçülük hareketi varmış. Bütün bu hareketleri körükleyen de Ruslarmış.
Böyle düşüncelere, şarklı münevver gençler arasında da rastladım. Bu gençler, şarkı kalkındırma programını, şarkı ayaklandırma programı gibi anlıyorlar. Ayrı bir Kürdistan devletinden bahsediyorlar.
Hatta bu devletin siyasi hudutlarını şimdiden çizmeye yeltenenler var. Bu arkadaşların iddiasına göre Rusya nasıl olsa bu cahil insanları tahrik ede ede ayrı bir Kürdistan devleti kuracak.
İyisi mi bu işte biz daha evvel davranarak bu devleti biz kuralım. Kürtleri bu şekilde hem tatmin hem de kendimize bağlamış oluruz.
Sonra birçok genç hapishanedekiler gibi, Kürtlere yapılan mezalimden şark vilayetlerinin bir üvey evlat muamelesi gördüğünden dem vuruyordu. Onlara şöyle bir mukabele ettik:
-Siz kürt müsünüz?
-Evet
-Delilleriniz?
-Adımız ayrı, dilimiz ayrı ve ayrı muamele görüyoruz.
-İsim ayrılığı bir şey ifade etmez nitekim isimleri başka başka olan birçok Türk kabileleri vardır. Dil meselesine gelince, esasen müstakil ve muntazam Kürtçe diye bir dil yoktur. Yarı Acem, yarı Türk, yarı Arap karma karışık bir şey ayrı muamele gördüğünüz bahsinde de haksızsınız. Mesela hükümet sizin okumanıza mani oldu mu?
-Biz kendimiz okuduk.
-Müsaade etmese nasıl okurdunuz?
Sizi ayrı tutan kim hakkına bakacak olursa bu idare Ermeni’yi, Yahudi’yi, Rum’u bile kendi ırkdaşlarıyla bir tutuyor. Kaldı ki sizi yalnız bu gayrimüslimlerden memur olmuyor.
Hâlbuki sizden en yüksek mevkilere kadar çıkmış adamlarınız var, mebuslarınız var. Milli mücadeleyi beraber yaptık. Esaretlerimiz bir kuruluş ve kurtuluşlarımız bir her bakımdan biriz ve beraberiz. Coğrafya, tarih, din kültür birliği bir millet olabilmek için bütün unsurlar var aramızdaki fark T.K dan ibaret
Bir itiraz daha yükseldi.
-Yapılan kıtallere işlenen cinayetlere sürgünlere ne dersiniz?
-Evet, anlıyorum isyan hareketlerinden bahsediyorsunuz. Seyh Said isyanı, Dersim isyanı v.s hepsini biliyorsunuz. Bu isyan şarkta, Dersimde değil de memleketin herhangi bir köşesinde olsaydı hükümet aynı şekilde hareket ederdi. Menemen hadiselerini bilmiyor musunuz?
Menemende olan bir hadisenin tahkikatı Konya ya hatta ta gerilere kadar uzandı. Yalnız sizin Şeyhlerinizi mi astılar? Ya bizimkiler? Evet yağlının yanında yağsızda yandı. Bizde bu türlü şiddet ve sürgün hareketlerini doğru bulmuyorduk. Bizlerde bu gün bu türlü zihniyetlere kanunsuz hareketlere karşı mücadele ediyoruz. Geçmişte yapılan haklı, haksız hareketlerden dolayı Türk Milletini itham edemezsiniz. Ancak o zaman ki idareyi itham edebilirsiniz.
Millet başka idare başka şurada kala kala küçük bir vatanımız ve 18 milyon milletimiz kaldı. Bu bir parça vatanın şarkı, garbımı olur? Bu bir avuç milletin Türk’ü, Kürdü mü olur?
Şark yok garp yok sadece bir vatan ve sadece bir millet var.
Osman Yüksel Serden geçti 62 sene önce böyle bir tespit yapmış, bu tespitten 40 sene sonra bu günden 25 sene önce yaşanmış bir olay Osman Yüksel’i nasılda haklı çıkartıyor.
Siirt vilayetimizde Kürtçülük yapan bir imamı Rize’nin ÇAYELİ ilçesine tayin etmişler. Çayeli müftülüğü de bu imamı bizim mahalle camiinde görevlendirmiş. (ÇATAKLI HOCA MAHALLESİ) imam uzak bir yerden geldiği için Türk örf ve adetlerine göre, rahmetli Anam hoş geldiniz ziyaretine gitmiş birazda yiyecek götürmüş. Hoş beş ve sohbetten sonra imamın karısı Anneme hitaben “bizim Cumhurbaşkanımız, Bakanlarımız hazır her şeyimiz hazır devletimizi kuracağız” deyince, Annem imamın karısına ” buralarda bir daha böyle konuşma sizi keserler” demiş ve imamda bu sözü karısından öğrenince, hemen bizim mahalle Camiinden tayinini istemiş ve İstanbul’a tayin edilmiştir.