Küheylana Binmek

107

Vicdanın dini yoktur; insan olmak yeterli. Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Ban Ki-mun dünyadaki açlığa dikkat çekmek için yirmi dört saat oruç tutacakmış. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı Jacques Diouf da aynı amaçla oruç tutmuş.

Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre dünya nüfusunun sadece üçte biri yeterince beslenebiliyormuş. Üçte biri yetersiz beslenirken, kalan kısım ise tamamen açmış . Öte yandan her 3,6 saniyede 1 insan açlıktan hayatını kaybediyormuş. Dünyada yedi yüz elli milyon obez (aşırı şişman) varmış. Obezlerin fazlalıkları dünyadaki açların tamamını doyurabilirmiş. Zenginlerin bulunduğu kuzey yarımküre ile yoksulların yaşadığı güney yarımküre arasındaki uçurum gittikçe artıyormuş. Geçtiğimiz yıl, silahlanmaya 1 trilyon dolar harcanmış.

Daha fazla istatistik bilgiler vererek içinizi karartmak niyetinde değilim. Ancak, dünya bir çelişkiler yumağı. Dünyanın bir bölgesinde insanlar açlıktan inim inim inlerken, ölürken öbür yarımküresinde alabildiğine şımarıkça bir hayat sürülüyor. Akan her gözyaşından, ölen her insandan, hepimiz sorumluyuz. Gözlerimizi kapatarak, kulaklarımız tıkayarak bu sorumluluktan kurtulamayız. Dünyada açlar varken tok yatanlar, ne bizdendir, ne insandır.

Vicdan sahibi iki insan çıkmış, insanların dikkatini çekmek için oruç tutmuş. Kutlamak lazım onları. Empati yapmışlar. Açlık nasıl bir şey, demişler. Anlamaya çalışmışlar aç insanları. Onların empatisinin açlarda bir sempati oluşturacağından eminim. Yetmez yapılanlar. Eylem daha ileriye götürülmeli. Her din, vicdan üzerine tesis edilmiştir. Her dinin kanaat önderlerinden yardım istenmeli. Bu amaçla sivil toplum örgütleri kurulmalı, var olanlar desteklenmeli. Siyasiler harekete geçirilmeli. Bizim inancımızda, eylemler toplumsaldır, sorumluluk bireyseldir. Her birey, “Midenizin üçte birini yiyecekle, üçte birini suyla doldurunuz; üçte birini de aç bırakınız.” önerisine sıkıca sarılmalı. İbadet aşkıyla uygulayacağı üçte bir oranını hayatının her eylemine yansıtmalı. Sözgelimi, giyeceklerinin üçte birini kısmalı, zamanının üçte birini yoksula ayırmalı. Kazancının üçte birini karşılık gözetmeksizin vermeli, aktif ömrünün üçte birini insanlık adına kullanmalı. Bu üçte birlik oran yapabileceklerinin asgarisi olmalı. Böylece alan el, sıkıntıdan kurtulacak, veren el de insan olmanın hazzını duyacaktır.

Dünyevi değerler insanileşmedikçe insanlık huzura ermez. İnsanları birbirine tanıtırken ya da överken hep dünyevi değerleri öne çıkarıyoruz. Onun kariyerinden, servetinden, zenginliğinden söz ediyoruz. Kişilerin insanlık adına yaptıkları hizmetleri, bir yetim adına ürettiği güzellikleri görmezden geliyoruz. Birbirimizi dünyaya bağlamada yarış halindeyiz. Dünyevi takva, ilahi takvanın önüne geçiyor. Araçlar amaç haline gelince, dünyadaki varlık amacımız unutuluyor. Bu bağlamda ilahi yardımdan yoksun kalmaya mahkum vicdanların tepkileri de saman alevi gibi parlayıp geçecektir.

İnsanlığa yardım, erdemdir, ilahi emirdir. Maddi kazanç, kişinin yükünü artırır, manevi kazanç yükünü azaltır. Yüklü nice insan, ölümle, o yükü dünyada bıraktı. Diğer yük sahiplerinin birikimleri, onların biniti oldu.

Küheylana (soylu Arap atı) binmek varken hamal olmak akıl işi değil! Bugün insanlık için ne yaptınız?