ABD ve AB’nin endişeleri var. Başta Türkiye ve İslâm Âleminin kendine gelmesinden korkuyorlar.
İlerlemesinden, teknik açığını kapatmasından, ekonomide düze çıkmasından, borç yükü altında ezilmekten yakasını kurtarmasından korkuyorlar!
Gittikçe idarecilerin tasaffî ederek / seçime tâbi tutularak, gerçek halk mümessil ve temsilcilerinin işbaşına gelmesinden korkuyorlar!
Sadece görünüşte değil, kafa yapılarıyla da bağlı olduğu milletin niteliklerini taşıyan kimselerin gittikçe işbaşına gelmesinden korkuyorlar!
Memleketin kendi gerçeklerinden hareket edecek yöneticilerin, mevki ve makamlara yükselmesinden korkuyorlar.
Artık onlara eskisi gibi yön veremeyeceklerinden korkuyorlar!
Eskisi gibi bu toprakları sömüremeyeceklerinden korkuyorlar!
Söz geçiremeyeceklerinden korkuyorlar!
Nitekim, Ortadoğu’ya gelişleri bu yüzden.
Irak’ı işgalleri bu sebepten.
Suriye’yi tehditleri bundan dolayı.
İran’a gözdağı vermeleri hep bundan ötürü.
Öyleyse Ortadoğu karışmalı!
Kardeşler arasına fitne fesat girmeli!
Birbirlerine düşman olmalılar ki, huzurları devam etsin. Sömürmeleri sürsün. Saltanatları son bulmasın.
Öyleyse sınırları yerinden oynatmalı! Yeni sınırlar çizmeli! Ortadoğu’da yeni kukla devletçikler kurmalı! Kurmalı ki, “Parçala, böl ve yönet!” daha da perçinleşsin!
Bir de aralarına yapay ve sanal sorunlar koyunca:
Değmeyin keyiflerine sen sağ ben selâmet,
Ortadoğu olacak onlara emanet!
Evet yeni sınırlar çizmek, yeni halefler / ardıllar tespit etmek, aramak, yeni sorunlar çıkarmak demek; ellerine yeni oyuncaklar vermek demektir.
Türkiye ve İslâm âlemi bir arayış, bir beklenti içinde. ABD; eyalet denen elli küsur devletçikten ibaretken; birlik ve beraberliğine toz kondurmaz; ayrılığın lâfını bile ettirmezken, AB; ABD gibi ekonomik birlikten, siyasî birliğe ve onu daha da sağlam temellere oturtmak için, ordu kurma teşebbüsünde ve bunun peşindeyken; Türkiye ve İslâm âlemi boş oturacak değiller ya!
ABD ve AB gibi, Türkiye’nin de; kalpte, ruhta, mânâda ve gayede bir araya gelmemesi; önce hayalî, sonra bunu hayata geçirme düşüncesini taşımaması mümkün mü? Tabii bunun arkasından işi fiiliyat ve eyleme dökerek, bunu gerçekleştirmek istememesi, olacak şey mi?
İşte buna başta ABD ve AB fırsat veremezdi! Ne yapıp edip bunun önüne geçmeliydiler. Nitekim ABD geçmek için düğmeye bastı. Irak’ı işgal etti. Bununla yetinmeyip, Suriye ve İran’a yöneleceğini belirtti.
Asıl hedef ise, Türkiye! Onu en sona bırakmış durumdalar. Şu anda Türkiye’nin etrafını boşaltmaya, Türkiye’yi tampon ülkelerden mahrum ve yoksun etmeye çalışıyorlar.
Zaten Türkiye’yi altüst edecek, altını üstüne getirecek, kaos ve karışıklığa sürükleyecek tüm düğmeler; “AB’ye uyum paketleri” halinde birer birer hazırlatıldı. İş sadece düğmelere basmaya kaldı. Tabii bunda ne kadar başarılı olurlar, o başka bir mes’ele. Çünkü gün doğmadan kimbilir neler doğar be dostlar.
ABD ve AB özellikle Türkiye üstünde hesap yapadursunlar!
Bırakın üstündekileri, altındaki sahiplerinin de bir hesabı var!
Unutmasınlar ki, bizleri asıl idare edenler; toprağın üstündekilerden ziyade altındakilerdir.
Üstelik bu azgın şer kuvvetlerin gemlenmeyen tasallutları karşısında; bu devletin, bu milletin ve bu vatanın Allah indinde / Allah katında apayrı bir yeri ve değeri var.
İşte o asıl Mâlikü’l-Mülk’ün de bir hesabı var. Elbette milyonlarca şehit ve gazinin -indallah- sözü geçer niyazı var.
Ve Türkiye’nin bu şuur içinde, azimle vatanı koruyacak şanlı ordusu var.
Allahın sevgili kulu Muhammed’le aynı adı taşıyan ve “Muhammedçik” anlamına gelen -Türkçe deyişle- Mehmetçiği var.
Elbette Yüce Allah “Ordum.” dediği Türk Ordusu’nu, savaşmak zorunda kalırsa, inanıyoruz ki, -inşallah- yalnız bırakmayacak.
Hasım gördükleri milletin, şayet Allah ise asıl yâri,
Mümkün mü demek onlar için, yeri uçurum olmasa bari.