CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar‘ın Yüksek Seçim Kurulu‘ndan (YSK’den) aldığı bilgilere göre, 2007 yılından beri Türkiye nüfusunun yaklaşık 5 milyon, seçmen sayısının ise 12 milyon arttığı ortaya çıktı.
Buna dair haberi sosyal medyada “NÜFUS 5 MİLYON ARTARKEN, SEÇMEN SAYISI 12 MİLYON ARTAR MI?” başlığıyla paylaştım. Bu paylaşıma Kosova’dan dostumuz Cengiz Curciali,”bizde Kosova’da nüfus sayısı 1 milyon 800 bin, seçmen sayısı 1.779.357. Bu nasıl olur bilmiyorum ama oluyor bi çeşit” diyerek yorum yapmış.
Hadise o kadar önemli ve o kadar dramatik ki, ağırlığını hafifletmek için mizahi bir yaklaşımla şöyle düşündüm:
Kosova’da doğan her bebek seçmen olacak akıl ve iradeye sahip olarak doğuyor olmalı. Hani “büyümüş de küçülmüş” derler ya galiba öyle.
Bu durumda Türkiyeli bebeklerin Kosovalı bebeklerden geri kalmaması için, birilerinin atağa kalktıkları ve açığı kapatmak için yapılan yoğun çalışmalarla hızla olgunlaştırılarak seçmen yapıldıkları sonucunu çıkarttım.
Her beş senede (18 yaşını yeni dolduranların dışında) yedi milyon bebeğimiz/ çocuğumuz seçmen olacak olgunluğa erişirse, bu hızla yaklaşık 15 senede Kosova’nın durumuna erişiriz. (Seçmen olmayan nüfusumuz yaklaşık 20,5 milyon olduğuna göre her beş senede 7 milyonunu seçmen yaparız ve 15 yıllık dönemde bu açığı kapatırız.)
Böylece alimallah 15 sene sonra, nüfusumuz ile seçmen sayımız -Kosova’daki gibi- birbirine eşitlenir.
*****
SEÇİMLERİN MEŞRUİYETİ
“Nüfus 5 milyon artarken nüfusun içindeki seçmenlerin sayısının 12 milyon artmasının mümkün olmadığını” belirten CHP Milletvekili Gürkut Acar, “Açık ve kesin olan şey, seçim hilesi olduğudur” diye “münafıkça” açıklamalar yapmış.
YSK‘nin Acar’a verdiği bilgiye göre, 2002 yılı genel seçiminde toplam seçmen sayısı 41 milyon 407 bin, 2007 yılında 42 milyon 799 binken, 2011 yılında 52 milyon 806 bine yükseldi.
YSK, 24 Ekim 2013 itibarıyla toplam seçmen sayısının ise 54 milyon 971 bin olduğunu açıkladı.
Demek ki 2002-2007 arası beş senede 1,3 milyon artan seçmen sayısı, 2007-2013 arası her sene 2 milyon artmış.
Yani seçmen sayısı artışı yıllık 278 binden, 2 milyona (7 katına) çıkmış.
Acar haklı olarak 2007-2012 dönemindeki bu artışın “somut şekilde açıklanması gereken bir rakam” olduğunu söylüyor.
Gürkut Acar’ın iddiası şöyle: “Açık ve kesin olan şey, seçim hilesi olduğudur. Mezardakilere bile oy kullandırarak seçim kazanmaktadırlar. AKP, hukuku ihlal eden uygulamaların ve hilelerinin hesabını mutlaka verecektir.”
Bu iddialara ilgililerin cevabını merak ediyoruz.
*****
DİYARBAKIR’DA OLANLAR
AKP ve Hükümet, Gürkut Acar’ın suçlamalarını haklı kılacak böylesine hukuk dışı ve yanlış işleri yapar mı? Dileyelim ve ümit edelim ki makul ve mantıklı açıklamalar yaparlar da bu şüpheden kurtuluruz.
Fakat bu hafta sonu yaşadıklarımızı düşününce ümidim kalmıyor.
AKP ve Başbakan, özellikle son zamanlarda yürüttüğü açılım, demokratikleşme paketi gibi, bir bölgemizin Türkiye’den kopmasına zemin hazırlayan politikalarına bu hafta sonu Diyarbakır’da tüy dikti.
PKK terör örgütünü kendi sınırları içinde barındıran, lojistik ve siyasi destek veren Peşmergebaşı Mesut Barzani ile Türkiye ve Türk düşmanı sözde sanatçı Şivan Perver, Başbakan Erdoğan’ın davetiyle Diyarbakır’a geldi. “Yaşasın Kürdistan” sloganlarıyla karşılanarak törenlere katıldı. Hem de Başbakan Erdoğan, Bakanları ve milletvekillerinin büyük saygı ifadeleriyle taltif edildiler.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’ye “şerefsizler ülkesi” diyen, “Apo’nun hasreti” ile ölen ve üç hafta önce “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” verilen Ahmet Kaya‘yı da anarak “keşke O da burada olsaydı” diye romantik özlem dolu konuşma yaptı.
Adeta “Büyük Kürdistan” hayalinin Türkiye ayağını hayata geçirmenin bayramını kutladılar. Bütün ayrılıkçı kesimler oradaydı ve hepsinin mutluluktan gözleri ışıldıyordu. Hatta mutluluk gözyaşları dökenler de vardı.
Onlara göre “Barzani vatanına gelmişti, ev sahibiydi. Başbakan Erdoğan misafirdi.” Zaten Kürtçe konuşmalar ve türküler büyük alkışlar almaktaydı.
Benim anlayamadığım hükümet temsilcilerinin de ayrılıkçılarla aynı duygudaşlık içinde olmaları, hatta kendisinin bir özgül ağırlığı olduğunu söyleyen Arınç‘ın ve Emine Hanım‘ın sevinç gözyaşlarını tutamayışları oldu.
Başbakan’ın, daha önce “postal yalayıcısı” dediğimiz Barzani’yle ve “Hastir” çekmesiyle ünlü Belediye Başkanıyla göz göze, el ele pozlarla taçlanan muhabbetlerini de benim “dar kafam” anlayamadı.
Bu yapılanları, Türk Milletinin kahir ekseriyeti endişeden de öte nefret ve öfke ile izlemekte.
*****
OY İÇİN BUNLARI YAPARLAR MI?
Medyada “Başbakan Erdoğan ve AKP’nin Güneydoğu bölgemizde BDP’ye kaptırmakta olduğu oyları Barzani aracılığıyla geri kazanmaya çalıştığı” dile getirilmekte.
Barzani gibi askerlerimizin şehit edilmelerinde ciddi katkısı olan, eli kanlı bir adamın iç işlerimize “oy kaygısıyla” müdahil olmasının mahzurlarını bilmek için ilim sahibi olmaya lüzum yok.
Anadolu’nun en cahil ama irfan sahibi bir vatandaşının bile bu olayı tanımlaması en hafifinden “İngiliz kaşığıyla Fransız dışkısı yemek” şeklinde olur. Yani ne yapılan iş doğru, ne de usulü.
Seçmen kazanmak için Barzani ile işbirliği iddiası mı vahim? CHP milletvekili Gürkut Acar’ın seçim kazanmak için AKP’nin seçmen yarattığı iddiası mı? Her iki iddia da korkunç.
Eğer Tayyip Erdoğan ve partisi oy hesabı uğruna Diyarbakır’da yaşananları yapabiliyorsa, seçmen sayısındaki anormal artışın yarattığı şüphe ve endişeleri gidermesi zor olur.
Bu şüpheler yaygınlaştığı zaman “kamuoyu bizi destekliyor”, “Türkiye’de her iki vatandaştan birinin oyunu alan partinin aldığı kararların meşruiyeti tartışılamaz” gibi argümanlar yerle bir olur.