Korkuların Sömürülmesi

93

 

Sürülerin “idaresinde” kullanılan çevik, süratli ve her türlü arazi şartlarında görev yapabilecek kabiliyette olan eğitimli çoban köpekleri, sürünün içine pek girmezler. Daima sürünün yanı başında ve fakat biraz uzağında sürünün hareketlerini kontrol ederler.

Doğrudan doğruya, yakın temasları olmadığından sürüdeki hayvanlar çoban köpeğine karşı belli, belirsiz temelde bir korku hissederler.

İşte bu korku sürüye aynı zamanda kendilerine dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşıda bir güven duygusu verir.

Yaylım esnasında dağılan sürüyü bir araya toplamak veya çok sevdikleri yemlenmekten koparılıp ağıla götürülmeleri hiçte kolay değildir. Tam da burada çoban köpekleri sürüyü toplayıp, sevk ve idarede çobanın imdadına yetişip devreye girerler. Böylece kendilerine takdir edilen görevi hakkıyla yerine getirirler.

Görevi ifa ederken haz duyup duymadıkları tartışmalıdır. Ancak; Namık Kemal, “Hürriyet Kasidesinde”  “köpektir zevk alan sayyâd-ı bî insâfa hizmetten” diyerek zalim bir kimseye hizmetten zevk alanı köpek olarak nitelese de her şey ya yaradılışın veya eğitimin eseridir ki buna karakter denmektedir.          Yaradanın halifesi olma şuuruna ermiş bulunan, merhamet, vicdan, hak ve adalet gibi erdemlere sahip insanlar, elbette zalimlere-haksızlara hizmet etmeyip, gerektiği gibi onurlu davranacaklardır.                                                                                                                                                     Batılı sosyologlar gelişimini tamamlamamış ve iyi organize olmamış insan topluluklarını kalabalık anlamına gelen sürü “horde” kavramıyla tanımlarlar. Bu kalabalıkların belirli bir düzen içinde bir araya gelebilmeleri ve organize olabilmeleri bir takım dış şartların oluşmasına bağlıdır. Toplumsal oluşum ve davranışlar laboratuar çalışmaları ile pek fazla uzlaşmaz. Matematikte 2×2=4 eder. Ancak sosyolojide bu 2×2=5 gibi ve başka farklı sonuçlarda doğurur.

Çoban köpeğinden korkan sürüdeki bu ve benzer korkuları, bütün canlılarda görmek mümkündür. İnsanlarda korkar. Bu durum normal bir davranıştır. Esas olan bilinçli korkudur. Aksi ise marazi olup bir hastalık halidir.

Çoban köpeğinden korkmak sürü için yararlı olması gibi, bilinçli korku da insan için yararlıdır. Bunun en somut örneği korku insanın muhtemel tehlikelere karşı tedbirli olmasını sağlar. Kışın soğuğundan ve erzak sıkıntısından korkan insan gerekli tedbirini yazdan alır. Bu da bir korku çeşididir.     Korku canlılar için nasıl tabii bir durum ise, korkutulmakta tabii bir durum sayılabilir. Aralarında en büyük fark marazi olmayan korkuda bilinç, korkutulmakta ise yönlendirme vardır. Korkutulan şey irdelendiğinde korkuya dönüşür ve mantık süzgecinden geçirilir. Bu süzgeçten geçmediği sürece, bilinçsiz korkulan olarak kalacaktır.

Psikolojik bir olgu olarak korku ele alındığında belirli bir kalıp içinde tam bir tanımını yapmak mümkün değildir. Ancak korkutmak olgusunu tanımlayabiliriz.  Korkutmak; Birini aktif veya pasif belli bir davranışa yönlendirmek için bir müdahaleye girişmeden evvel gizli, açık tehdit içeren eylemsiz davranışlarla onu istenen bir şeye inandırmaya yarayan psikolojik olgudur.

Batının son zamanlardaki İslamofobisi bir korku değil, korkutulan olgudur.

Birileri Batı toplumlarını hayali bir düşman yaratarak, dinamik hale getirmeye veya bir şeylere yönlendirmeye çalışmaktadır.

25-Ağustos-2012 tarihli bir gazetede şu   haber dikkatimizi çekmişti;  “ABD’nin Doğu yakası, 114 yılın en büyük depremiyle sarsıldı. 5.9 büyüklüğündeki deprem Washington ve New York ile büyük kentlerde binlerce kişiyi sokağa döktü. Depremi 11 Eylül‘deki gibi terörist bir saldırı zannedenler paniğin artmasına neden oldu. Cep telefon görüşmeleri aşırı yüklenme yüzünden aksadı.”

Yani normal olan korkuları, kullanarak insanlar çok kolay yönlendirilebilir. Toplum mühendisliği çağımızda bir bilim olma yolunda hızla ilerliyor. Bunun laboratuarı da ülke haklarıdır. Her toplumun özelliklerine göre nasıl yönlendirilip, yönetilebilineceği devamlı araştırmalar konusudur.

Allah (CC) Kur’an-ı Kerim’in Tin Suresinde insanı (ahsen-i takvim) en güzel surette yarattığını bize bildirmektedir.

Toplum mühendisliğini bu yönü ile ele alındığında İlahî nizama karşı gelmek olarak görmekteyiz.     İlahi nizam tabii bir seyirdir. Bu seyir dış müdahalelerle bozulursa, İnsanın aklı, kalbi, vicdanı ve bunlara bağlı manevi duyguları, merakı, inadı, kararlılığı, cesareti, korkaklığı, sevgi, nefret ve dengesi bozulur. Sonuçta insanın, huzur ve sükunu yok olur.

İnsanın huzur ve sükunu, onun en tabi yaşam haklarındandır. Bu alana hiç kimsenin müdahale hakkı yoktur. Huzur ve sükun içinde kalın.