“Tarih insanlığın öğretmenidir” Çiçero
Hekimlik 1800’den sonra büyük yeniliklerle hızla gelişmiştir. Mikroskop’un bulunup bakterilerin görülmesi, aşıların bulunup tedavi ve korunmada kullanılması, antisepsi anlayışındaki yeni buluş ve imkanlar önemli gelişmelerdir. Bunlar cerrahi alanında da güvenilirliği artırmış ve cerrahlara daha geniş çalışma imkanları sunarak yeni ameliyat alanlarını da sağlımıştır. Hekimlik daha önce Hipokrat (M.Ö 4. Y.Y), Galen (M.S 1. Y.Y) , İbni-Sina (M.S 10. Y.Y) gibi büyük hekimlerin başvurduğu kan, balgam, sarı safra, kara safra olarak tanımlanan 4 unsurun dengesi üzerinden tabiplerin yorumlar yaparak uygulama yaptırdığı şekilde yürütülmekteydi. Tıp eğitimide bunlar üzerinden yapılırdı. Ayrıca hekimlerin bitki ve muhtelif maddelerin iyileştirici etkileri üzerindeki gözlem ve deneyimleri uygulamaların temelini oluşturmaktaydı.
Anadoluya gelince Selçuklu dönemindeki Sivas Divriği Şifahanesi, Kayseri Hafsa Sultan Şifahanesi; Osmanlı döneminde ise İstanbul Fatih Daruşşifası, Süleymaniye tıp medresesi, Edirne-Manisa-Amasya’daki şifahaneler, sağlık hizmeti yanında tıp eğitim veren önemli merkezlerdi. Sağlık sistemi ise İstanbul’da Hekimbaşı, Cerrahbaşı ve Kehhal başı (göz) tarafından yürütülürdü. Yeterli eğitim almış olanlar, bunların görevlendirmeleriyle bulundukları yerlerde hizmet verirlerdi. Eğitimde usta çırak usulü geçerliydi. Hacamat, sülük gibi tedavi edici yollarda uygulanırdı. Ayrıca hekim olmayan fakat inanç üzerinden sağlık hizmeti verdiğine inanılan insanların muska, okuyup üfleme gibi usuller de insanların başvurduğu yollardı. Kabiliyetli berberler diş çekimi, bilen birinden usta çırak usulü yetişmiş kırık çıkık işlerindeki insanlar halkın sağlık ihtiyaçlarında başvurduğu adreslerdi.
Osmanlı devletimizde yeni anlayıştaki tıbbi gelişme 14 mart 1827’de sultan II. Mahmut zamanında askeri tıbbıyenin açılışı ile başlar. Burada ordu için hekim yetiştirilmesi amaçlanmıştı. 1867’de de siviller için de Mektebi Tıbbiye-i Mülkiye açılmıştır. Önce askeriyede başlayan yeni anlayıştaki tıbbi hizmetler daha sonra önce İstanbul’da ve daha sonra dönemin önemli merkezi şehirlerinde açılan memleket ve gureba hastaneleri ile sivil halkında istifade ettiği şekle dönüşerek yaygınlaşmaya başlamıştır.
Kocaeli’mize gelince yeni anlamda sağlık hizmeti verilen ilk adres Hereke halı fabrikasıdır. Bu fabrikamızın kuruluşu olan 1843’den itibaren sağlık hizmeti verildiği, 1890’da ise bu amaçla bir dispanser açıldığı belgelerde görülmektedir. 1899’dan itibaren ise hastane şeklinde hizmetin sürdürüldüğü bilgisi sağlık tarihimizin iş yeri hekimliği ve işçi sağlığı yönü ile de anlamlıdır. İzmit merkezde ise bu anlamdaki ilk çalışma şimdiki defterdarlığın bulunduğu yerdeki tarihi binada açılan Oblateler dispanseridir. Burası Fransız assomtiyonist ( bir Katolik grubu) misyonerlerinin kadın üyelerinin hizmet verdiği yerdir. 1890 sayımına göre İzmit merkezinin yarıdan fazlası çoğunluğu rum ve ermeni gayrimüslimlerin oluşturduğu Osmanlı vatandaşlardır. Bu sebeple olsa gerek bölge Amerikan Bourd misyonerleri ve Fransız misyonerlerinin ilgi alanındadır. Nitekim o dönemdeki Bahçecikteki eğitim çalışmalarınıda bu gözle değerlendirmek lazımdır. Bu tür çalışmalar sebebiyle İstanbul yönetimi de bunlara karşı hem eğitim hem de sağlık alanındaki hizmetlerde bu bölgelere önem ve öncelik vermeye çalışıyordu. Nitekim İzmit’te de bu tarihlerde bir askeri hastanenin hizmete sokulmasına yönelik çalışmalar başlamıştır.
Askeri Hastaneler(Devam edecek…)
Not: Bu yazıma katkıları sebebiyle Prof. Dr. Nermin Ersoy ve Doç. Dr. Aslıhan Akpınar’a teşekkür ederim.