Kocaeli İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en zengin ili. Adeta bir açık sanayi bölgesi. Bilim teknoloji merkezi. İki deniz bir gölle çevrili, doğal turizm cenneti. Binlerce yıllık tarihi geçmişi ile kültür ve medeniyet tarihimizin başkentleri arasında yer alıyor. Kocaeli’nin en önemli zenginliği ise Türkiye’nin dört bir tarafından insanların gelip yerleştiği bir bölge olması.
Kocaeli adeta küçük bir Türkiye gibi. Kocaeli kültür değerlerine, ekonomik potansiyeline, turizm değerlerine sahip çıkmadığı için Kocaeli’de kültür bilinci de oluşmuyor. Sokağa çıkıp bir anket yapsak Kocaelili olduğunu söyleyen çok az insan çıkacaktır. Kocaeli’nin imkanlarını kullanıp, Kocaeli’ye sahip çıkmıyoruz.
Kocaelili olmanın yolu kentlilik bilincinden geçmekte. Bugün resmi ve özel hiçbir kurumumuz Kocaelilik bilinci ile ilgili çalışma yapmıyor. İstanbul valiliği okullarda İstanbul dersi uygulaması yapılırken, neden Kocaeli’de uygulanmıyor? Öncelikle Kocaelilik bilinci kampanyası başlatılmalıdır.
Kocaelilik bilinci bir çok sorunu da çözmek için ilk adımdır. Bilirseniz ilgilenirsiniz. Buradan tüm okurlarıma seslenmek istiyorum. Acaba kaç kişi Kocaeli’yi tümüyle gezmiş olabilir. Bugün Kocaeli’nin ilçelerine hiç gitmeyen binlerce Gebzeli var. İzmit’te yıllarca görev yaptığı halde Gebze’yi unutanların olduğunu biliyoruz. 2014 yılını Kocaeli kent Bilinci yılı ilan ederek öncelik ile Kocaeli’yi yakından tanımak için Kocaeli’yi baştan başa gezmeliyiz.
ÇOBAN MUSTAFA PAŞA’NIN UNUTULDUĞU KONFERANS
Gebze ve Kocaeli Büyükşehir belediyeleri konferanslar düzenliyor. Bu konferanslardan Kocaeli bölgesinden başka her şey konuşuluyor. Bu konferanslarda öncelikle Kocaeli konuşulmalı. Kocaeli’nin değerleri ön plana çıkartılmalıdır. Ancak her nedense Kocaeli ile ilgili konuşmalar yapılmıyor. Üst üste aynı konuşmacılar davet edilirken Kocaeli7den yetişen profesörler göz ardı ediliyor. İşte unutulan önemli bir akademisyen ve bilim adamımız Prof. Gülfettin çelik Bey. Keşke Gülfettin Bey’de davet edilerek konuşmalar yaptırılsa. Gülfettin Bey’in varlığından acaba kimlerin haberi var.
Tarihçi yazar Talha Uğurluel’in Kanuni ile ilgili çok güzel bir konferans ve sunumu oldu. Konferansı sonuna kadar takip ettim. Konferansta Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim ve Kanuni’ye başbakanlık yapan Gebzeli çoban Paşa ile ilgili bilgi vereceğini bekledim. Ancak bir satır bile olsa sözü edilmedi. Başka birçok bir çok paşadan bahsedildi. Ancak bölgemiz için anlam ifade eden Çoban Mustafa Paşa’dan söz edilmemesi büyük bir eksiklikti. Bu konuyu Sayın Talha Uğurluel’e açıkça sordum ve “haklısınız” cevabını aldım. Haklı olmak yetmiyor. Keşke başta belediyelerimiz olmak üzere tüm resmi ve özel kuruluşlarımız bölgemizin tarih, kültür ve turizm değerlerine sahip çıksalar. Kanuni konferansında ile ilgili gazetemizde yer alan haberin özeti sizlerle paylaşıyorum.
KANUNİ ANILDI ÇOBAN MUSTAFA PAŞA UNUTULDU
Gebze Kültür Sanat etkinlikleri kapsamında Gebzelilerle buluşan Tarihçi yazar Talha Uğurluel Kanuni sultan Süleyman’ın hayatını ve eserlerini anlattı. Gebzelilerin ilgiyle dinlediği konferansta Rodos fethinde Serdarı Ekrem olan ve Gebze’mizin Sembolü Çoban Mustafa Paşa Külliyesini yaptıran ve Gebze’ye gömülen Kanuni’nin Beylerbeyi ve vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa unutuldu.
AVRUPALININ GÖZÜNDEN BAKIYORUZ
Kanuni’nin doğumu, sancağa ve tahta çıkışını anlatan Tarihçi yazar Talha Uğurluel dizilerde Kanuni dönemi ve Osmanlı saray hayatının çarptırıldığını söyledi. Uğurluel, Kanuni öyle dizilerde anlatıldığı gibi şatafatı seven, hazine mallarıyla iş yapan, zevk ve sefa içerisinde yaşayan biri değildi. Adamın ömrü at sırtında geçmiş. Tahta geçer geçmez Fatih Sultan Mehmet’in alamadığı Rodos Adası ve Belgrad kalesini almıştır. Osmanlı’ya Avrupalının gözünden bakarsak elbette Osmanlı’yı zevk düşkünü görürüz. Adam ne olduğunu anlamıyor. Gördüğünü yazıyor. Adam Kanuni’yi dediği dedik, kestiği kestik olarak gösteriyor. Kanuni’ye bunu yaptıran sistemdir. Kanuni vefat ettiğinde bile Sokullu Mehmet Paşa ölümünü haber vermemiş. Çünkü kalenin alınması zafer daha önemliydi. Bu sistemin gereği idi.
MUTLAK MONARŞİ İLE YÖNETİLMİYORDU
Osmanlı mutlak monarşi ile yönetilmiyordu. Bugünkü anlamda bakanlar kurulu vardı. Fatih zamanında çıkarılan bir yasa ile Padişah bu kurulu kafes arkasında izliyordu. Divana padişah ve Şeyhülislam katılmazdı. Çünkü divan üyelerini padişahtan etkileyebilirdi. Divana Şeyhülislam da divan üyelerinden etkilenmemek için katılmazdı. Divanda çıkan kararlar yazılıp padişaha iletir öyle kara verilirdi.” Dedi.