Bundan önceki yazımızda 39.Şuranın ikinci gün çalışmalarının da tamamlandığını ve akşamüzeri saat 22.oo sıralarında otelimize gittiğimizden bahsetmiştim.
Şuranın 3. Günü programı saat 9.30 da başlayacaktı. Bunun için sabah 9.oo sıralarında kaldığımız ARTUR Oteli de kahvaltılarımızı yaptıktan sonra tam zamanında Şuranın yapılacağı salonda yerlerimizi aldık. Şuranın bugünkü toplantısında, ilk günkü toplantıda kurulan Sonuç Bildirisi Hazırlama Komisyonunun hazırlamış olduğu 39. Şura Sonuç Bildirisinin okunması icap ediyordu. Nitekim toplantı başlayınca salonda bulunan üyelere, komisyon tarafından Sonuç bildirisinin hazırlanmış olduğu ifade edilerek, bildirinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür edildi. Arkasından da 13 madden ibaret olan üç sahifelik bildiri okundu. Okuma işlemi tamamlandıktan sonra bazı üyeler söz alarak, bildiri ile alakalı düşünce ve kanaatlerini açıkladılar. Konuşanların tamamı bildirinin iyi hazırlanmış olduğunu, günümüz meselelerinin vukufiyetle dile getirilmiş olduğunu ifade ederek, onlarda bildiriyi hazırlayanlara ayrı ayrı teşekkür ettiler. Yapılan bu değerlendirme konuşmalarından son 2014 Yılı Mayıs Ayındaki 40. Şuranın Azerbaycan’da yapılacağı üyelere bir defa daha duyuruldu. 40. Şuranın Can Azerbaycan da yapılacak olması salonda bulunanlar tarafından memnuniyetle karşılandı.
Son olarak, Aydınlar Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal tarafından bir değerlendirme konuşması yapıldı. Genel Başkanın yapmış olduğu bu değerlendirme ve kapanış konuşmasından sonra üç gündür devam etmekte olan 39. Şura çalışmaları tamamlanmış oldu. Bunun üzerine orada bulunan üyeler birbirleriyle vedalaşmak suretiyle salondan ayrıldılar
Çanakkale’den öğle saatine doğru ayrılmamız icap ediyordu. Bu durumda iki saate yakın bir zamanımız vardı Bu sebeple kalan bu süreyi değerlendirmek için bir grup arkadaş alışveriş yapmak için çarşıya, bir grup ta sahilde bulunan Nusret Mayın Gemisi ile hemen yanında bulunan Çimen Kaleyi ziyaret etmek için gitti. Ben gemiyi gezmeye gidenler arasında yer aldım. Bu bakımdan ben gezinin bu kısmını anlatacağım. Herhalde çarşı Pazar kısmını da başka bir arkadaş anlatır.
Ziyaret edeceğimiz Nusret Mayın Gemisi kaldığımız otelin çok yakının da bulunuyordu. Bu sebeple, fazla bir zaman kaybetmeden hemen gemiye intikal ettik. Müzelere giriş 60 yaşın üzerinde olanlar için ücretsizmiş. Bu bakımdan yaşı altmışın üzerinde olanlar giriş ücreti ödemeden girdi. Demek ki bazen yaşlı olmanın da faydası oluyormuş.
Bilindiği üzere, Nusret Mayın Gemisi’nin Çanakkale savaşları içerisinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu itibarla, biraz bu gemiden bahsetmenin faydalı olacağı kanaatinde bulunmaktayım.
Almanya’ da 1911 yılında inşa edilen Nusret Mayın Gemisinin Çanakkale Savaşlarındaki hizmetleri o kadar çok anlatılmıştır ki, bir takım, destansı özellikler de ilave edilmiş olduğundan menkıbe kitaplarında önemli bir yer işgal etmiş bulunmaktadır. Geminin boyu 40 m., eni 7 m., derinliği 3 ,4 m., sürati 15 mil olup, mayın kapasitesi 40, mürettebat sayısı 61, gemi Komutanı da meşhur Tophaneli Yüzbaşı Hakkı Beydir.
Çanakkale Savaşları amansız bir şekilde devam ederken 7 -8 Mart 1915 günü gece yarısı sisli bir havada Çanakkale’den ayrılan Nusret Mayın Gemisi bütün ışıklarını söndürmek suretiyle daha önceden döşenmiş olan mayınların arasından, Yüzbaşı Hafız Nazmi Beyin kılavuzluğunda geçerek Karanlık Limana doğru sessiz bir şekilde ilerlemeyi sürdürmüştür. Kıyıya paralel olarak yüzer metre aralıklarla suyun 4,5 m. altında olmak üzere, 26 adet mayın büyük bir maharetle döşenmiştir. Görev tamamlandıktan sonra yine ayni sessizlik içerisinde geriye dönen Nusret Mayın Gemisi yapmış olduğu bu hizmetle bir Cihan Savaşının kaderini değiştirmiştir. Her ne kadar İngilizler tarafından, mayının döşendiğinin ertesi günü keşif uçuşları ve mayın taraması yapılmış ise de, her nasıl olduysa döşenen mayınların yeri tespit edilememiş ve temiz raporu verilmiştir. Karanlık Koyda mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz pilot, gemilerin mayınlara çarpmasından bir gün sonra kurşuna dizilmiştir.
1955 Yılında hizmet dışı bırakılan Nusret Mayın Gemisi, 1962 Yılında satılmış ve şekli değiştirilerek, muhtelif nakliyat şirketlerinde kuru yük gemisi olarak kullanılmıştır. Daha sonra ekonomik ömrünü tamamladığı gerekçesi ile terk edilmiş ve kısa bir süre sonra da 1990 Yılında Mersin Limanında batmıştır. 1999 Yılında gönüllü şahıslar tarafından yüzdürülmüştür. Yüzdürenler tarafından müze olarak kullanılması için kampanya başlatılmış ise de ilgi gösteren olmadığı için nerede ise jilet yapılmak üzere satılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak 2003 Yılında Tarsus Belediyesi’nin gayreti ve himmeti ile Tarsus ta ki Çanakkale Parkın da müze olarak sergilenmeye başlamıştır. Halen de müze olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere Nusret Mayın Gemisi’nin orijinali halen Mersin’ de bulunmaktadır. Çanakkale Limanın da müze olarak gezdiğimiz gemi ise Samsun da bulunan Bandırma Gemisinde olduğu gibi aslına sadık kalınarak 2011 Yılında evet yanlış okumadınız 2011 Yılında yeniden yapılmış.
Nusret Mayın Gemisini gezdikten sonra hemen yanında bulunan Çimen Kale’ye geçtik. Çimen Kale çok muhkem olarak yapılmış bir kale. Şu kadarını söyleyeyim ki, taştan yapılmış olan duvarlarının kalınlığı yedi metre olup, yine kalenin çatısı üzerinde bulunan toprakların da yüksekliği 7 metre imiş. Kalenin çevresinde 1903 ve 1905 yıllarında Alman ve İngilizler tarafından yapılmış muhtelif çapta toplar bulunmaktadır. Şu hususu ifade edeyim ki, buraları böyle bir iki cümle ile anlatmak mümkün değil. Bundan önceki yazımda da ifade ettiğim üzere, buralara bizzat gelerek, gezip görmek lazım.
Çimen kaleden otele dönüşümüz esnasından çarşının içinden geçerken Çanakkale’nin meşhur olarak bilinen peynir tatlısından alma imkanımız oldu. Yalnız almadan önce Ali Kahraman arkadaşımız yerinde kalite kontrolü yaptı. Eski bir Belediye Reisi olarak vermiş olduğu uygunluk raporu üzerine peynir tatlılarını gönül rahatlığı ile aldık diyebilirim.
Otelin önüne geldiğimizde saat 12.oo olmuş, araba da hazır vaziyette bekliyor ve gelenlerin valizleri bagajlara yerleştiriliyordu. Bizim de valizlerimiz hazır olduğu için hemen getirip arabaya koyduk. Zira, 12.15 de karşıya araba vapuru varmış. Onun için acele etmemiz lazımmış. Nitekim bütün arkadaşların göstermiş olduğu hassasiyet sebebiyle 12.15 te kalkan araba vapuruna son yolcu olarak yetiştik. Dönüş yolculuğumuz Tekirdağ – İstanbul güzergahından yapılacağı için karşı sahile geçtik. Çünkü Kafile Başkanı Mustafa Cerrahoğlu böyle tensip etmiş. Bizde uyduk.. Meğer Mustafa Beyin bir bildiği varmış. Bunun sebebini Keşan yakınlarında bulunan Yeni Muhacir Beldesine geldiğimiz zaman öğrenecektik.
DEVAM EDECEK