Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Amasya ve Ordu Seyahati (3)

116

 

Bundan bir önceki yazımızda 01 Mayıs 2011 Pazar günü saat 11.00 sıralarında Ordu’dan ayrıldığımızı söylemiştik. O gün hava açık ve tam bir bahar havası var idi. Bu itibarla, yolculuğumuz çok iyi şartlarda başladı.

Yolculuğumuz başladıktan sonra, Ocak Başkanı Ahsen Okyar ekibimize hayırlı yolculuklar diledikten sonra arabada bulunanların her birini mikrofona davet ederek bu seyahat ile alakalı intibalarını sordu. Mikrofona gelen her arkadaşımız, gördüklerinden ve duyduklarından son derece memnun olduklarını anlatarak seyahatin kendileri için çok faydalı olduğunu ifade ettiler. Zaman zaman Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Cerrahoğlu da mikrofona gelerek güzel ve neşeli bir yolculuk yapmamıza vesile oldu

Arabamız Samsun’a varmadan önce Terme’de, Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Cerrahoğlu’nun bir akrabası arabası ile bizi karşıladı. Yapılan programa göre Samsun’da göreceğimiz yerler için bize rehberlik yapacakmış. Bu minval üzere o arkadaşın arabasını takip etmek suretiyle saat 12.30 sıralarında Samsun’a vardık.

Samsun’da ilk durağımız ve ziyaret yerimiz Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bir benzeri olan ev oldu. Bu evi birçoğumuz ilk defa görüyorduk.   Burada böyle bir ev olduğunu bilmiyorduk. Bu bakımdan bu ziyaret bizim için sürpriz oldu. Selanik’teki evi görenlerin ifadesi ile tıpkısının aynısını yapmışlar. Ev, bodrum katıyla beraber üç katlı. Birinci katta mutfak ve salon bulunuyor. Üst katta ise yatak odası ile çalışma ve oturma odası bulunuyor. O gün için kullanılan mutfak araç ve gereçleri ile diğer eşyalar aynen muhafaza edilmiş. Ev Samsun – Trabzon Karayolu üzerinde bulunmaktadır.

Buradaki ziyaretimizi tamamladıktan sonra ikinci ziyaret yerimiz, Atatürk’ü, 19 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan Samsun’a getiren Bandırma Vapuru oldu. Tabi ki, ziyaret ettiğimiz bu vapur o vapurun aslı değildi. Bu vapur aslına sadık kalınarak 2003 yılında inşa edilmiş. Vapura giriş ücreti olarak her birimiz birer TL ödemek suretiyle girdik. Vapur bildiğimiz eski tip vapurlardan. Muhtelif yerlerine o günün hatıralarını taşıyan bazı eşyalar, resimler ve balmumu heykeller konulmuş. Arkadaşlar ile beraber vapurun her tarafında, hatıra olsun kabilinden bol bol resim çektirdik.

Samsun’daki son ziyaret mahallimiz AMİSOS TEPESİ oldu. Burası şehre ve bilhassa Samsun Parkına hâkim bir yer. Manzara itibariyle çok güzel ve hoş bir mekân. Fakat şu hususu ifade edeyim ki, bu tepenin halen muhafaza edilmekte olan ismini biraz yadırgadım. Birçok yerlerde olduğu gibi bu tepeye de uygun Türkçe bir isim bulunulabilirdi. Fakat bugüne kadar her nedense bu isim değişikliği yapılmamış. Temennim odur ki, inşallah bundan sonra yapılır

Bu tepede, güzel çay bahçeleri ve manzara seyir yolları bulunmakta. Fakat burayı asıl cazibe haline getiren husus, çay bahçeleri ve manzarasının güzelliği yanında, burada bulunan kayaların oyulmasıyla yapılmış eski devirlerden kalma tarihi mezarlardır. Bu mezarlar çok geniş olup, bazılarının içinde halen insan iskeletleri bulunmaktadır. Fakat bu tarihi mezarlar defineciler tarafından kıymetli eşya aramak maksadıyla tahrip edilmiş. Bu tepeyi de ziyaret ettikten sonra böylece Samsun’da ziyaret edeceğimiz yerler tamamlanmış oldu.

Saat 14.30 sıralarında arabamıza binerek buradan yolumuza devam ettik. Yol programı gereğince ilk duracağımız yer Havza’da bulunan Tuğra Park Oteli idi. Zira öğle yemeği bu otelde yenecekti. Bunun için de her ailenin tercih ettiği yemeklerin siparişi önceden otele bildirilmişti. Bu bakımdan bir saat sonra otele vardığımızda herhangi bir gecikme olmadan yemeklerimizi yedik. Fakat yemeğin sonunda bir sürpriz ile karşılaştık. O gün Ocak Başkanı Ahsen Okyar Bey’in 56. Yaş günü imiş. Otel idaresi Hasan Uzunhasanoğlu ve Yunus Özen’in gizlice siparişlerine istinaden çok güzel bir yaş günü pastası hazırlamış. Yemeğin sonunda pasta masaya getirildi. Bu tam bir sürpriz oldu. Çünkü böyle bir şey olacağından kafilemizin haberi yoktu. Yaş günü pastasını alkışlar arasında kesen Ahsen Bey kestiği ilk parçayı da kendi eliyle eşi Nursel Hanıma ikram etti. Ahsen Beyin bu jesti bilhassa hanımlar tarafından büyük alkış aldı. Biz de bu arada kendisini tebrik ederek, hayırlı ve uzun ömürler niyazında bulunduk.

Buradan saat 17.00 sıralarında ayrılarak yolumuza devam ettik. Yolda yeni sürprizler ile karşılaştık. Şöyle ki, Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Kemal Cerrahoğlu ve arkadaşları kafilenin  “EN” lerini seçmek için kendi aralarında gezi boyunca bir çalışma yapmış. Yapılan bu çalışmalar gizli yapıldığı için hiçbirimizin bu konuda herhangi bir bilgisi yoktu. Mustafa Kemal Bey mikrofona gelip de “arkadaşlar sizlere bir sürprizimiz var” deyince tabii ki, herkes merak etti. Mustafa Bey, Gezi boyunca bir çalışma yaptıklarını ve çalışmanın neticesinde de kafilenin “EN” lerini tespit ettiklerini söyleyerek sırasıyla, kafilede bulunanlardan,

– Mithat Bora Bulut’un en sadık eş

– Ahmet Barlak ve eşi Figen Barlak’ın en organizasyoncu aile

– Cemal Barış ile Hamit Akbulut’u en uyumlu ikili

– Cengiz Arslan’ı en kılıbık erkek

– Musa Ordu’yu da en kazak erkek

Olarak seçtiklerini söyledi. Benden öncekilerin isimleri açıklandıkça ben sesli olarak ne kadar isabetli olmuş diyordum. Son sırada yapılan açıklamada “en kazak erkek” olarak kendimin seçildiğimi duyunca ne diyeceğimi şaşırdım. Fakat jürinin kararı kesin olduğundan,  verilen karara itiraz imkânı yoktu. Diğer taraftan her grubun  “EN” i açıklandıkça kendilerine çam sakızı çoban armağanı kabilinden hediyeler verildi. Tabii ki, bu da işin bir başka sürprizi oldu.

Bu şekilde neşe ile yola devam ederken, saat 18.00 sıralarına araba birden durdu. Arabanın kaptanı gayet usturuplu bir şekilde arabayı yolun sağındaki boşluğa çekti. Biz ne olduğunu anlayamadık. Sonradan öğrendik ki arabada bir arıza meydana gelmiş. Burada önemine binaen şu hususu ifade edeyim ki, araba çok müsait ve uygun bir yerde arızalanmıştı. Hemen sağ tarafta servis alanı gibi geniş bir yer bulunuyordu. Şayet yolun dar bir yerinde veya yokuş bir yerde bu arıza meydana gelmiş olsa idi sıkıntılı bir durum meydana gelebilirdi. Ben şahsen bunu Allah’ın bir lütfu olarak kabul ediyorum. Öyle tahmin ediyorum ki,  diğer bütün arkadaşlar da aynı kanaati taşıyordu

Önce arabanın kaptanları Ömer Barış ve Zeki Arslan kendi imkânları ile arabayı tamir etmeye çalıştı. Fakat iki saate yakın uğraştıktan sonra, olmayınca bir tamirci çağırdılar. Gelen tamircide üç saat kadar uğraştı. Bu arada saat 24.00 e yaklaşmıştı. Burada beş saatten fazla beklemiştik.  Burada şu hususu memnuniyetle ifade edeyim ki bu kadar uzun bir zaman beklemiş olmamıza rağmen hiçbir aileden herhangi bir şikâyet ve sızlanma gelmedi. Herkes kendi arasında gruplar halinde sohbet etti Bu takdire şayan bir durum olarak görülmüştür. Bir müddet sonra yapılan istişare sonunda burada daha fazla beklemenin bazı sıkıntılar meydana getireceği düşüncesi ile iki minibüs çağrılarak,  20 Km uzaklıktaki Osmancık’ da bulunan bir dinlenme tesisine gitmeye karar verildi. Alınan bu karar gereğince iki tane minibüs geldi. Arabanın tamirinden ümidini kesenler eşyalarını da yanına aldı. Ben de bunlar arasında bulunuyordum. Zira araba tamir edilmediği takdirde belki oradan bir başka araba ile İzmit’e devam ederiz diye düşünüyorduk.  Ahsen Bey eşyaların alınmasına taraftar değildi. Nitekim kendisi eşyalarını arabada bıraktı. Bu minval üzere Osmancık’ta bulunan büyükçe bir dinlenme tesisine gittik.

Burada kısa bir süre bekledikten sonra,  birde baktık ki, arabanın arızası giderildiğinden araba bizim bunduğumuz yere gelmiş. Tabii ki arabayı görünce çok sevindik. Bir müddet sonra, eşyalarını yanına almış olanlar birazda mahcup bir eda ile eşyalarını tekrar arabaya koydular. Tabii ki, onların tavrını da yadırgamayıp, biraz tedbirli olmalarına bağlamak lazım diye düşünüyorum.

Burada arabanın kaptanları da bir süre dinlendikten sonra, arabaya binerek yolumuza devam ettik. Bekleme esnasında bir hayli yorulmuş olduğumuzdan bazı arkadaşlar hemen uyudular. Sabahleyin saat 06.00 sıralarında arabamızda bulunan Sakarya Aydınlar Ocağı Mensuplarını Adapazarı’nın içinde bıraktık. Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensupları olarak biz de 29 Nisan 2011 Perşembe günü saat 24.00 de ayrıldığımız Perşembe Pazarı’na 02 Mayıs 2011 Pazartesi günü saat 07.00 de döndük.

Böylece, Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının 36. Büyük Şura münasebetiyle tertip etmiş olduğu Ordu gezisi sona ermiş oldu. Öyle tahmin ediyorum ki,  katılanlar bu geziden ziyadesiyle memnun kaldılar. Bu vesile ile geziyi tertip eden ve gezi boyunca her türlü kahrımızı çeken, başta Ocak Başkanı Ahsen Okyar ve Sekreter Hasan Uzunhasanoğlu olmak üzere gezide bizimle beraber olan Yönetim Kurulu Üyelerine ve Kafile Başkanı Yunus Özen’e,  Bizi Ordu’da ağırlayan Ordu Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Tevfik Karabulut’a ve bizi kazasız belasız Ordu’ ya getirip götüren araç kaptanları Ömer Barış ve Zeki Arslan’a ayrı ayrı hassaten teşekkürü bir borç bilirim.  (BİTTİ)