Bundan önceki iki yazımızda Aydınlar Ocağı Derneklerinin Adana’da yapılan 40. Şura çalışmaları ile Adana ve çevresinde gezdiğimiz yerler hakkında bilgi vermiş, 15 Kasım 2014 Pazar günüde Hatay’a gittiğimizi anlatmıştım. Şimdi ise kaldığımız yerden devam ediyorum.
Yolumuzun üzerindeki Sen Piyer Kilisesi’ne uğradıktan sonra, ikinci ziyaret yerimizHabib-i Neccar Camii oldu. Bu cami, oldukça tarihi ve önemli bir yer olması itibariyle, bu cami hakkında kısaca bilgi vermenin faydalı olacağı kanaatinde bulunmaktayım.
Antakya da bulunan Habib-i NeccarCamii Anadolu da yapılan ilk cami olarak bilinmekte olup Roma dönemine ait bir tapınağın üzerine inşa edilmiştir. Günümüzde halen ayakta duran ve ibadete açık bulunan cami Osmanlı dönemi eseridir. Etrafı Medrese odaları ile çevrilmiştir. Avlusunda 19. yy eseri olan bir şadırvan bulunmaktadır. Kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa’nın Havarilerinden Yunus (Yuhanna) , ve Yahya (pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakya’lı Habib-i Neccar’ın türbesi yer almaktadır.
Antakya, İslam Devleti”nin Halifesi Hz. Ömer’in Komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından fethedilmiştir. Fetihten sonra fethin simgesi olarak Habib-i Neccar ve Hz. İsa’nın iki Havarisine ait mezarın bulunduğu yerde bir cami inşa edilmiştir.
1098 yılında Haçlıların eline geçen şehir, 1099 tarihinde Antakya Prensliği haline gelmiştir. Haçlılar tarafından yıkılan cami,Memluk Sultanı Melek Zahir Baybars Antakya’yı tekrar fethedince yeniden yapılmıştır. Caminin medrese duvarlarının üzerinde Baybars’ın adı olan bir kitabe bulunmaktadır.
Muhtelif tarihlerde meydana gelen depremler neticesinde, zarar gören cami ve minaresi birçok defa yeniden yapılmıştır. Ahşap şerefeli bir minaresi vardır. Minarenin sağında Habib-i Neccar,Şemun Safa, solunda Yahya ve Yunus’un türbeleri yer almaktadır.
Camiye ismi verilen Habib-i Neccar’ınkıssası da kısaca şöyledir,
MS 40 lı yıllarda Hz. İsa, Havarilerinden Yunus (Yuhanna ), Yahya (Pavlos)u Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi Antakya’ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşırlar. (Neccar marangoz demektir.) Neccar’ın yatalak bir oğlu vardır. Yatalak olan oğlu, elçilerin yaptıkları dua neticesinde iyileşir. Bunun üzerine Hz İsa’nın tebliğ ettiği Dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atarlar. Hz. İsa bunun üzerine Barnabas’ı şehre üçüncü elçi olarak gönderir. Gelen elçinin bütün gayretlerine rağmen halk Hz. İsa’nın tebliğ ettiği dine inanmaz. Onları öldürmeye karar verirler. Bunu öğrenen Habib-i Neccar, şehre giderek Antakyalılara” Sizden hiçbir ücret talep etmeden Hak Dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun “ diye seslenir. Fakat O’nu dinlemeyen Halk, Habib-i Neccar ile Hz. İsa’nın elçilerini işkence yaparak şehit ederler. Bu husus Kuran-ı Kerim’de Yasin Suresi’nin 13-14-15-16-17-18-19-20 ve 21 ayetlerinde açık bir şekilde anlatılmaktadır.
Tekrar şehir gezimize dönecek olursak, Cami’ye geldiğimizsaatlerde Cemaat Öğle Namazını kılmıştı. Bizim ekipte bulunan arkadaşlar da abdestlerini aldıktan sonra Öğle Namazlarını eda ettiler. Namazları kıldıktan sonra Caminin yanında bulunan Habib-i Neccar, Yunus ve Yahya’nın türbelerini ziyaret edip, ruhlarına Fatiha okuduktan sonra buradan ayrıldık.
Caminin biraz ilerisinde üç dinin ibadet yeri olan Cami, Kilise ve Havranın ayni mahalde, birbirine çok yakın yerde olduğunu gördük. Öyle ki, Cami ile Kilisenin bahçe duvarları birbirine bitişik durumda. 20-25 metre ilerde de Havra bulunmaktadır. Ayrıca burada bir avlu içerisinde bulunan ayni kök ağacın üzerinde tamyedi çeşit meyvenin yetiştirilmiş olduğunu hayretle gördük ki, bu durum bize çok enteresan geldi.
Günlerden Pazar olduğu için birçok yer kapalı olduğundan dolayı çarşıda pek fazla gezecek yer bulamadık. Bu arada vakit bir hayli ilerlemiş, arkadaşlarda acıkmıştı. Listemizde yemek yenebilecek yerler için tavsiye edilmiş birkaç yerin ismi bulunmakta idi. Tavsiye edilen yerlerin hepsideşehrin Harbiye Semtinde bulunuyordu. Bu sebepten arabaya binerek hemen harbiye semtinin yolunu tuttuk. Burası temiz bir mahalleye benziyordu. Bütün lokantalarda bu mahallede bulunuyordu. Harbiye Semtine varınca orası mı olsun burası mı olsun derken TURİSTİK HİDRO TESİSLERİ’NDE karar kıldık.
Burası temiz ve güzel bir yere benziyordu. Ancak fiyatları biraz pahalı idi. Bunun üzerine Cemal Barış Bey kardeşimiz güzel Arapça konuşması ile restoran sahibi ile sıkı bir pazarlık yaptı. Yapılan pazarlık neticesinde Cemal Bey, tesisin kendisine mahsus olan HİDRO köftesi ile çeşitli salatalar ve künefesi ile birlikte işi, kişi başına 25 TL’ ye bağladı. Künefe istediğimiz gibi olmamakla beraber yediğimiz özel yapım Hidroköftesi ve hizmet kalitesi çok iyiydi. Arkadaşlar umumiyetle memnun kaldılar.
Yemekleri yedikten sonraçevreyi biraztanımak için dolaşmaya başladık. Biraz ileride bir şelale olduğunu öğrendik. Fakat oraya vardığımızda şelalenin çakma bir şelale olduğunu gördük. Bu çakma şelalenin etrafında birtakım küçük kitapçılar yer almış. Fakat bu kitapçılarda dikkatimizi çeken bir husus oldu. Burada sergilenen afişlerde Atatürk’e ait olan afişler ile birlikte Beşar Esad ve terörist olarak bilinen bazı kimselerin afişlerinin bir arada sergilendiğini gördük. Doğrusunu söylemek icap ederse bu durumu biraz yadırgadık.
Çakma şelaleyi de gezdikten sonra ekip hemen yakında bulunan alışveriş yerlerine dağıldı. Burada arkadaşlardan bazıları organik olduğu söylenen reçellerden kutu kutu aldı. Bazıları da ipek şal aldılar. Bu arada akşamda olmuştu.
Akşam Adana’dan saat 22.10 da kalkacak uçağa yetişme mecburiyeti olduğu için hemen acele olarak arabaya binip şehrin merkezine hareket ettik. Burada Asi Nehrinin hemen yanında bulunan Ulu Cami’de Akşam Namazını kılarak Adana’ya dönmek üzere saat 18.oo sıralarında yola çıktık. Üç saate yakın bir yolculuk yaptıktan sonra saat 21.oo civarında AdanaHava Alanına vardık. Saat 22.10 kalkan uçağımız saat 23.30 da Sabiha Gökçen Hava Alanına indi. Valizlerimizi uçaktan aldıktan sonra burada bizi bekleyen arabaya binerek hayırlısı ile 17 Kasım 2014 Saat 01.oo sıralarında İzmit’e geldik
Böylece, Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Adana ve Hatay seyahati sona ermiş oldu. Bu vesile ile bu seyahati organize eden Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Ruhittin Sönmez Bey’e ve bizi Adana da çok güzel bir şekilde ağırlayan Adana Aydınlar Ocağı Başkanı Sayın Muhsin Özkale Bey’e ve bu seyahatte hoşça vakit geçirmemizde katkıda bulunan bütün arkadaşlara çok teşekkür ederim 02.12.2014 BİTTİ