KKTC’de Yeni Hükümet Kurulurken…

47

”15 yıl önce 1 Mayıs 2004 tarihinde Rum tarafının Kıbrıs sorunu çözülmeden ve üstelik de çözümüne bilerek ve isteyerek engel olduğu halde Avrupa Birliğine tek yanlı olarak üye yapılmasının ne kadar yanlış bir karar olduğunun aradan geçen bu kadar yılda çok daha net şekilde ortaya çıkmış, bu yanlış kararın bedelini esasen Kıbrıs Türk Halkının ödemiştir.

Bu haksız AB üyeliği bu uluslararası örgütün kendi değerlerine ters düşmek pahasına yapmış olduğu adil olmayan bir davranıştı ve geçen 15 yılda bunun faturasını esasen biz Kıbrıslı Türkler ödedik. Bu öngörüsüzlük Kıbrıs sorununun çözümünden daha da uzaklaşmamıza neden oldu, Kıbrıs Rum tarafının kendi konfor alanını daha da bir güvenceye almasına yol açtı. Kıbrıs sorunu çözülmeden de istediklerini elde edebileceği güvencesi kendisine AB tarafından verildiği için üyeliği ertesinde Kıbrıslı Türklerle ilgili her konuda ya engelleyen ya da geciktiren bir misyon yerine getirmiştir.”

Yukarıdaki açıklama KKTC’deki HP Genel Başkanı, Sn. Kudret Özersay ‘a aittir. Bir önceki hükümetin Koalisyon ortaklığı döneminde Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken AB icraatlarına yönelik görüşleridir.

Sn. Özersay’ı henüz partisini kurmadan önce İstanbul’da KTKD’de Kıbrıs müzakerelerin çözüm sürecine yönelik vermiş olduğu konferansta tanımıştım. Müthiş bir sinerjiye sahip, konusuna hâkim mükemmel bir uluslararası ilişkiler uzmanı olduğunu gözlemlemiştim. O süreçte henüz milletvekili de değildi. Ama Sn. Özersay 12 yıllık müzakere görevi sırasında üç farklı KKTC Cumhurbaşkanı, dört farklı Kıbrıs Rum lideri ve iki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile aynı müzakere masasında bulundu. Görevi sırasında Londra, Atina, Moskova, New York, Washington, Brüksel, Paris ve Berlin gibi dünya merkezlerinde KKTC Cumhurbaşkanlığı adına diplomatik faaliyetlerde bulundu ve Kıbrıs Türk tarafını temsil etti. Bu müthiş tecrübe, bu gencecik profesörümüzü KKTC’de siyaset arenasında hızla parlattı, söz sahibi yaptı ve Kıbrıs Türk Halkını uluslararası ilişkilerde başarıyla temsil edebilecek en nitelikli uzman seviyesine taşıdı.

Halkın Partisi ile birlikte, KKTC’de en çok milletvekiline sahip Ulusal Birlik Partisi genel başkanı Sn. Ersin Tatar başkanlığında kurulacak olan yeni hükümetin, önümüzdeki süreçte birçok başarıya imza atacağını şimdiden söylemek oldukça gerçekçidir.

Çünkü 50 kişilik KKTC Meclisinde 30 sandalyeye sahip bu ortaklığın iki liderinden birisinin dış işlerindeki tecrübesi, diğerinin maliye bakanlığı dönemindeki başarılı icraatları, adada yaşayan Türklerin ekonomik yönden rahat bir nefes almasının yanı sıra, 60 yıldan beridir sürüncemede kalan Kıbrıs konusunun çözümü için hiç denenmemiş, Kıbrıs Türk’ünün kazanılmış hak ve hukukunu gözeten yeni bir çıkış noktasını da mutlaka gündeme getirecektir.

Başbakanlık görevini üstlenecek Sn. Ersin Tatar’a ayrı bir parantez açmak gerekirse; Sn. Tatar’ı Türkiye’de yaşadığı dönemde İstanbul’daki Kıbrıs Türk Kültür Derneğinde görev yaptığım yıllardan beri yakinen tanırım. Müthiş donanımlı, sorun çözmeye odaklı, sıcakkanlı, güler yüzlü, hatırşinas, halkla iç içe olmayı seven, hesabını bilen, alçak gönüllü tam bir halk adamıdır. Türkiye’deki siyasi ilişkilerini hep sıcak ve dostane tutmuş olması da onun en önemli yanıdır. Yıllar önce adaya dönüp de Kanal T’nin başına geçtikten sonrasında UBP’den ilk milletvekili seçildiği 2009 yılında, Maliye Bakanıyken kendisine söylediğim cümle dün gibi hatırımdadır.

”Değerli Kardeşim, sen bir gün bu ülkenin Başbakanı, sonrasında da Cumhurbaşkanı olacaksın. Ve KKTC’nin dünyadaki tanınırlığını sağlamak da inşallah sana kısmet olacaktır.”

Bu cümleyi kuralı tam 10 yıl oldu ve ilk adımı gerçekleşti. Eminim ki, bundan sonra adadaki süreç çok daha farklı ama bir o kadar da Kıbrıs Türk Halkının lehine olacaktır.

Nedeni de; KKTC’de siyaset sahnesinin en önemli iki icraat makamına çok dürüst, çok donanımlı, ülkesinin menfaatlerini sonuna kadar savunmaya azimli, Türkiye ile ilişkileri mükemmel genç ve dinamik iki siyasetçi ile liyakatli bir kabine iş başına gelmiştir de ondan.

 

 

Önceki İçerikCari Açık; Temel Nedenleri ve Sonuçları
Sonraki İçerikOsmanlı Devleti’nin İflası ve Bugün
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.