Saka İmparatorluğunun, Aktaş Hanlığının, Sabar Hakanlığının, Büyük Bulgarya Devletinin, Hazar İmparatorluğunun, Kuman-Kıpçak Federasyonunun, Altın Orda İmparatorluğunun, Kırım Hanlığının ve özerk yada bağımsız Kırım Cumhuriyetlerinin yurdu; Milattan Önce başlarsanız 27-28 asırlık, Milattan Sonra başlarsanız 17-18 asırlık Türk diyarıdır “Ey Güzel Kırım“.
1944 Sürgünü’nü gören, vagon vagon Sibirya‘ya gönderilen, istasyon istasyon öldürülen, Stalin – Brejnev demeden inatla mücadele veren, sürgünde doğan umudun yani Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu‘nun liderliğinde SSCB sonrası anavatana dönüş hamlesini peyderpey gerçekleştiren bir halkın hazin ama umutlu hikâyesidir Kırım Türklerinin / Tatarlarının son 70 yıllık tarihi.
Ukrayna‘ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti‘nde kendi Millî Meclislerine bile sahipler. Kırım genelindeki 2 milyon nüfustan 320 bin nüfusa ulaşmıştır Tatar / Türk nüfusu şimdilerde. Çoklukla da Akmescit (Simferepol), Akyar, Kefe, Yalta, Kerç, Gözleve gibi yerlerdeler.
Karadeniz‘in öbür yakasında Türkiye’nin simetrisi gibi uzanan 45 milyonluk Ukrayna‘yla ne Türkiye Türklerinin ne de Kırım Türklerinin bir derdi yok. Bütün problem Kırım Özerk Cumhuriyeti‘nde çoğunluğu oluşturan Rusların ‘son çar‘ Putin‘in hegemonik hırslarına mektup yazması. Putin‘in de Suriye başarısından sonra her yakın hadiseden askerî zafer çıkarma saplantısı yakında bir tarafına batar.
Rusya; her ikisinin de ismi Karay‘lardan gelen Ukrainler (Ucraina) için de, Kırımlılar (Crimea) için de ortak düşmandır. Suriye ve Mısır mevzularına balıklama hatta çivileme atlayan Dışişlerimiz Ukrayna-Kırım meselesinde daha çok inisiyatif almalıdır.
Muhtemelen kendisi de Kırım kökenli olan Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu yine o diyardan gelenlerden büyük tarihçi İlber Ortaylı‘dan strateji dersi ve Türkiye‘nin en zengini Murat Ülker‘den de özel sektör desteği almalıdır. TOKİ’miz, TİKA’mız Kırım Tatarlarının anavatan Kırım’a dönmeleri için daha sağlam sosyo-ekonomik zemin oluşturmalıdır.
Sıcak Denizlere inmek ve Boğazlar’ımıza sulanmak gibi tarihî politikalar gütmekten bıkmayan Ruslar, muhteris Putin‘le birlikte tekrar Karadeniz’e tam çıkış aşamasındalar. Soçi-Moçi dişlerine kırıntı gibi geliyor demek ki. Türkiye’nin kuzey güvenliği Kırım’dan geçer; Millî Güvenlik Kurulu’na duyurulur.
Ve dikkat edilmesi gereken bir başka husus: Türkiye’deki hırsızlık-yolsuzluk olayları bu şekilde Hükümetçe örtülme, kapatılma yoluna gidildikçe bizim ülkemizde de Ukrayna gibi sokak hareketleri olma ihtimali vardır. İnsanlar, adalet ve hukukun olmadığı diyarlarda çaresizliğin çaresi olarak meydanlara çıkabilir, zira tek Maidan Ukrayna’da değil.
Fakat aynı şekilde birileri Başbakanlık Konutundan kaçarken ve biz ülkece çıkan olayları yatıştırmayla uğraşırken birileri de – altyapısı ve üstyapısı hazır – Güneydoğu’da özerklik / otonomi ilan etmesin. İç karışıklığa girmiş bir ülke – Allah korusun – böyle bir oldubittiye gelmesin.
Ukrayna‘daki iç karışıklıkta Rusya‘nın karşısında konuşlanan AB-ABD-NATO ise bizdekinde bizim tarafta değil Barzanî ve Talabanî‘nin olduğu gibi BDP’nin yanında yer alır. Allah esirgesin, böyle olursa o topu çıkarmak zor. Üstüne üstlük bir de Kıbrıs Birleşik Cumhuriyeti‘ne ‘evet‘ denir ve Kuzeyin Türkleri Güneyin Rum Yönetimi idaresine verilirse bu da ikinci gol olur.
Hani birileri kaset mevzularında “turpun büyüğü arkada” diyor ya; sanki bana bu turpları milletçe ayva misal yiyeceğiz gibi geliyor. Allah aklımıza – fikrimize basiret, vicdanlarımıza da istikamet versin.