En çok sevindiğim hususlardan biri, Türk Bayrağı’nın resmi binalarda ve gereken yerlerde, 24 saat boyunca dalgalanmasıdır. Zira önceleri ancak Cumartesi öğleden sonra göndere çekilir, Pazartesi sabahı indirilirdi. Bu durumun değiştirilerek, Türk Bayrağı’nın devamlı gönderde kalır hale getirilmesi çok isabetli olmuştur.
Yine en çok memnun olduğum bir gelişme ve seyrine doyamadığım bir manzara şudur: Son zamanlarda Ay-Yıldızlı bayrağın resmi daireler dışında, ayrıca her özel kuruluşun gönderinde bambaşka bir azamet, şevket ve görkemle dalgalanır oluşudur. Üstelik her yerden görülecek şekilde çok yüksek gönderlerde boy göstermesidir.
Bilhassa her tarafa hakim tepelere dikilmesi, en umulmadık yerlerde karşımıza çıkması, adeta stratejik mekanlarda bütün haşmetiyle: “Ben buradayım.” demesi, çok harika bir şey. Üstelik, hal diliyle: “Burası Türkiye’dir, Türk Vatanıdır, Türklerin yaşadığı ülkedir.” diye gerçeği vurgulaması; pek muhteşem bir manzara ve doyumsuz bir görünümdür.
Hele, böyle alımlı ve nazlı bir şekilde dalgalanırken, lisanı halle, daha nice şeyler anlatıyor olması, yaralı gönüllerimize soğuk su serpiyor doğrusu.
Evet, nerden nasıl bir ilham veya işaret alındıysa alındı; Türkiye’nin dağında taşında Ay-Yıldızlı Al Bayrak; bütün haşmet ve tüm heybetiyle, olanca gurur ve haklı bir hak edişle, göklerde nazlı nazlı salınır oldu. Böylece, kah aheste aheste, kah manalı bir çırpınışla, semaları süslemekte, daha doğrusu göklerin en güzel süsü olduğunu dünya aleme göstermektedir.
Hakikaten, sema ve göklere bu kadar çok yakışan bir bayrak yok. Bayraklar içinde bu denli tabii / doğal sembollü, çok manalı, derin anlamlı bir bayrağı; Dünya, onunla tanışana kadar görmedi. Belli ki, bundan sonra da görmeyecek.
Evet, rengini şehit kanından, remzini Sema ve İslam’dan alan Türk Bayrağı’nın; kartal yuvası hükmünde olan vatanın her yerinde; bütün asaleti, bütün hamaseti ve bütün manevi güzelliği ile dalgalanarak, rüzgarlara eşlik etmesi; insanımıza güven vermektedir. Türk Bayrakları’nın; vatanı, gölgesinde barındırması, milleti kendine meftun etmekte, varlığını onda görmektedir. O da, mevcudiyetini; Türk Milleti’nin dik duruşunda bilmektedir. Nitekim, iki taraf da, kendini birbirine hem bağlı, hem mecbur, hem de mahkum hissetmektedir.
Türk Bayrağı’nın vatan yüzeyini gittikçe bu şekilde fethetmesi, her hakim tepe ve yerde dalgalanır olması, adeta millete gözetleyicilik yapması, Türkiye’nin her yerini serhat’e çevirmesi, ülkenin her bucağının Ay – Yıldızlı Bayrağın emanı, koruması ve kollaması altında olduğunu hissettirmesi; üzücü olaylar içinde yüzmemize rağmen, millete rahat bir nefes aldırmakta, geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktadır.
Evet, baharda her tarafı saran gelincikler gibi, Türkiye’nin Türk Bayraklarıyla donatılması; yurtta, daimi bir bahar havası estirmekte, ülke insanına devamlı bir bahar havası teneffüs ettirip soluklatmaktadır.
Evet, Türkiye’nin Ay – Yıldızlı Bayraklarla kucaklaşmasını; kim nasıl temenni etmiş ve gerçekleştirmiş ise, ona ve mazhar olduğu ilhama teşekkür borçluyuz.
Bütün bu vaziyet gösteriyor ki, Bu Millet, Bu Vatan, Bu Devlet ve Bu Ezanlar sahipsiz değil. Hiç ummadığımız bir anda, öyle manevi bir himayenin tasarrufunda bulunuyoruz ki, bizler tatlı bir şaşkınlık içinde, sevinçlere gark olurken; hasmı biamanımız olan malum devletler; cevabını bulamadıkları bu durum karşısında, inanın hayretten dona kalıyorlar! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı istemedikleri halde, sureta dostluk gösterisinde bulunuyorlar.
Elbette, Türk Devleti herkesle münasebetini sürdürecek ve geliştirecek. Onlara istedikleri karşılığı verecek. Lakin ihtiyatlı olmayı hiçbir zaman elden bırakmayacak. “Hüsnü zan ademi itimat.” Reçetesi daima elinin altında olacak. Her devlet hakkında güzel düşünecek, güzel karşılıkta bulunacak. Ama tedbirli davranıp, ipin ucunu kaçırmayacak. Yani onlara itimat edip güvenmeyecek. Bilecek ve manen görecek ki, o sahte tebessüm ve gülücükler; fırsat buldukları an; asıl çehreleri olan saldırgan hallerine, zahiri bir örtüdür.
Velhasıl; Al Bayrakların vatan semalarında, sürekli dalgalanışları ve bu ulvi manzaraların Türk İnsanı’na hediye edilmiş olması; Bu Millet, Bu Vatan ve Bu Devlet’in asla sahipsiz olmadığını; dosta düşmana, en güzel şekilde bildiren birer İlan-name, birer Fermandırlar.
Siret; surete akseder derler; çok doğru bir güzel söz
Ay – Yıldızlı Al Bayrak gibisini, görmedi hiçbir göz
Millet manası vurarak dışa, bayrakta etmiş tecessüm
Böyle bir oluşuma edilir ancak, güzel bir tebessüm
Dünya durdukça, Ay – Yıldız olacak mavi göklerin süsü
İndiremez onu yere, gelse de nice düşman sürüsü
Nitekim yedi düvel, çalışıyor yine, sinsi mi sinsi
Türk’e karşı bitmiyor bu kin; geliyor durmadan gerisi
Var mı acep dünyada, rengini kandan alan böylesi?
Yeter dalgalandırmaya, bu milletin tek bir nefesi
Dalgalandığı her yer; olmuş alınması güç birer kale
Kapılmasın hiçbir devlet, gerçekleşmesi zor bir hayale
Oldu Türkiye’m, bayraklardan sanki bir gelincik tarlası
Ne de hoş oluyormuş, Al Bayrağın tabiatla arası
Masmavi gökte Türk Bayrağı, semanın nazar boncuğu
Yıldız Bayrakları arasında, sanki gözde çocuğu
Millet bayrağına, bayrak milletine, ne de layık düşmüş
Ayırmak onları yekdiğerinden, olur sadece bir düş
Boşuna kurmasın hiç kimse hayal, Kıyamete kadar
Bu bayrak, bu ufuklarda, Kıyamete değin payidar
Büyüdükçe bayrak alanı, yükseldikçe göğe doğru gönder
Yine olacak Türk Milleti, öteki milletlere tek önder
Bu millet, yapılmak isteniyorken, nesebi gayri sahih
Araştırın tüm mazisini, neymiş, göstersin size tarih
Kılınırken bu mukaddes vatan, göz göre göre, sahipsiz
Bulamaz böyle olduğuna, hiçbir kimse, en ufak bir iz
Bayrakların dalgalanması, bir haykırıştır kem gözlere
Bir cevap teşkil eder; olur olmaz, haince bed sözlere
Hangi çılgın yeltenirse hücuma, Ay – Yıldızlı Al Bayrağa
Dünyayı başına yıkar; sereriz leşini kara toprağa
Milletin şerefidir, bayrağın dalgalanması, gönderde
Göstermeyenler gereken himmeti, pişman olur ilerde
Bir zamanlar, Kara Bayraklar çekilmişti göndere
Millet gömülmüştü vatan için, büyük bir kedere
En sonunda kazanıldı zaferle, Türk İstiklal Savaşı
Millet, gözünden sildi, yıllardır akıttığı kanlı yaşı
Görmeliydiniz, göklere yükselen bayrakların, sevincini
Elde bayrak, meydanlara inen halkın, ihtiyar ve gencini
Daha iyi anlardınız, neymiş, şanlı bayrağın inmesi
Çekilince yerine, ne hoşmuş, acı kederin dinmesi
Varsın dudak büksün varlığına, yarası olanlar
Kahrolsun defalarca, Ay – Yıldızlardan gocunanlar
Hasım dünyanın rağmına, yükselecek bu Türk Bayrağı
Hep yırttı bu millet, tarihte kurulan nice tuzağı
Ne yapsalar nafile, dalgalanacak bu bayrak, daim
Türk Milleti, devletiyle oldukça yeryüzünde, kaim
Türk Bayrağı sardı yurdu, çiçek gibi baştanbaşa
Sebep olanlara, bin can ile diyoruz: “Çok yaşa!”
Bu durumda sormadan edemiyoruz:
Kimde, bayrakların en güzeli?
Ona tek sahip, ancak Türkeli.