Kim Kazandı?

150

Geçtiğimiz gün ülkemiz belki de dünya tarihinin en önemli
seçimlerinden birini yaşadı. Rekor bir katılım düzeyi ile sandık başına giden
Türk halkı gönlündeki siyasi partiyi ve cumhurbaşkanı adayını işaretledi. Ancak
hepimizin malûmu olduğu üzere sonuç çıkmadı. Milletvekilleri seçildi ama
cumhurbaşkanı seçilemedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen yönetim
üslubunda bütün yetkiler tek bir kişide yani cumhurbaşkanında toplandığı için
seçim, parlamento kısmı netleşmiş olsa da cumhurbaşkanı seçilemediği için
aslında gerçekleşmedi. Peki ortada kalan bu seçimde kazanan ve kaybedenler var
mı?

Elbette var.

Birincisi Türkiye kazandı.

Bir iki münferit hadise hariç olabildiğince sakin bir seçim
gerçekleşti. Hiçbir yerde daha evvelki yıllarda olduğu gibi ‘oylar çalındı,
sandıklar kaçırıldı’ şikâyeti yaşanmadı.

En önemlisi seçim öncesi özellikle iktidar cephesinden
kontrollü bir biçimde yükseltilen tansiyona rağmen milletimizin feraseti ile
çok şükür kimsenin burnu bile kanamadı.

İkinci sırada kazanan ise hiçbir şekilde basında yer
verilmeyen, parası ile bile reklâmları yayınlanmayan Millet İttifakının
bileşenleri DEVA Partisi ve Gelecek Partisi TBMM’de çok daha güçlü bir şekilde
temsil hakkı elde ettiler.

DEVA Partisi tek başına da seçime girse gerçi yine milletvekili
çıkarabiliyordu, ancak bu şekilde CHP listesinden adayları seçime girince
Millet İttifakı, daha fazla milletvekili çıkarmış oldu.

Böylece DEVA Partisi önümüzdeki dönemin ‘merkez partisi’
olarak öne çıktı. Ali Babacan faktörü fedakârlığı ile ülkenin önemli
belirleyici aktörü oldu.

Üçüncü sırada kazanan Yeniden Refah Partisi oldu. Oğul
Erbakan’ın bindelerle ifade edilen oy oranından Cumhur İttifakı’na Saadet
Partisi’nden oy getirir umuduyla basın tanıtımları bolca yapılınca, meclise 5
milletvekiliyle girdi. Ama oylar Saadet Partisi yerine, AK Parti’den Yeniden
Refah Partisi’ne doğru hızla aktı.

Ak Parti’de kalan mütedeyyin seçmen Yeniden Refah Partisi’ne
yöneldi ve AK Parti’nin ciddi anlamda oy kaybetmesine neden oldu.

Sinan Oğan çoğu tepki oylarından oluşan yüzde 5’lik oy oranı
ile bir anda kilit isim haline geldi. Burada seçim öncesi söylediği, “İkinci
tura kalırsa Kemal Kılıçdaroğlu lehine çekilirim” sözünün de milliyetçi seçmen
üzerinden çok etkili olduğunu kabul etmek lazım.

Ancak arkasındaki rüzgârın devam etmesini ve siyasette
kalıcı olmayı istiyorsa, şimdi sıra sözünü tutmasında tabi…

Beşinci sırada ise kazanan Türk Milliyetçiliği oldu.

Sanırım Gazi Mustafa Kemal Atatürk dönemini hesaba
katmazsak, Cumhuriyet tarihinde Türk Milliyetçiliğini dile getirdiğini iddia
eden partilerin toplam oyu ilk kez % 30 bandına dayandı. Bunun elbette pek çok
sebebi var. Ama en önemli ikisi, ülkeye gelen aşırı sığınmacı akını ve dünyada
esen milliyetçilik rüzgârları.

 * * *

Peki ya kaybedenler?

İlginçtir ki kaybedenlerin başında da Türkiye geliyor.

Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması neticesi ülke
ekonomisinde yaşanacak 15 günlük kayıp; borsada, dövizde, altında vd. toplamda
milyarlarca Dolar’a mâl olmaya başladı bile…

Hele ki, mevcut sistem devam ederse, zaten güç durumdaki
ekonominin iyice dünyadan tecrit hale geleceği ve Rusya’ya geri ödemelerin de
olacağı için çok daha büyük bir krizin de ayak sesleri duyulabilir.

İkinci sırada kaybeden aşırı derecede politize hale
getirilen ‘ülke güvenlik politikaları’ oldu. Devletin bütün güvenlik
argümanları seçim sürecinde propaganda malzemesi olarak resmen ortaya saçıldı.
En ince ayrıntısına kadar dünyaya ifşa edilmiş oldu. Lime lime edildi.

Üçüncü derece kaybeden ise elbette AK Parti oldu. Hem
milletvekili sayısı olarak, hem oy oranı olarak, hem seçimin ikinci tura
kalmasıyla birlikte muhalefet blokuna karşı kazanma ihtimalinin ciddi anlamda
zayıflamasıyla, hem de Cumhur İttifakı bileşenleri nedeniyle, Hizbullah Terör
Örgütü ile isminin seçim çalışmaları boyunca sık sık birlikte kullanılması AK
Parti’yi epey yıprattı.

Diğer yandan 29 Mayıs’tan sonra Cumhur İttifakı’nın görünen
bileşenleri MHP ve BBP ile ve şimdilik pek görünmeyen bileşeni Vatan Partisi
ile Hüda-Par’ın bir arada nasıl uyum içinde parlamentoda ve Cumhur İttifakı
çatısı altında çalışacakları ise oldukça büyük bir sorun…

Bir de bunlar yetmezmiş gibi 9 ay sonra yerel seçimlere
gidilecek olması AK Parti için bu tabloda Cumhur İttifakı’nı bir arada
tutabilmek adına, çok daha büyük fedakârlıkları gerektirecek…

 * * *

Netice?

Hiç kimse seçim sonuçlarını Stockholm Sendromu’na veya
cellâdına âşık olmaya filan bağlamasın.

Hiç kimse seçim hilesi vs. ile de kendini avutmasın. Çünkü
ben de sandıkları gezdim, münferit o da belki bir iki hadise hariç hile filan
yok, sonuç ortada.

Vatandaş, bunca ekonomik krize, depreme, sele, tarihin en
büyük maden kazalarına, hendek savaşlarına, binlerce şehide, açılım
politikalarına, Yunanistan’a verilen ada ve kayalıklara, milyonlarca Suriye,
Afganistan, Libya, Irak, İran vd. ülke vatandaşının Türkiye’de göçmen veya
sığınmacı olarak yaşamasına, Döviz’in 1 TL= 1 Dolar seviyesinden neredeyse 20
TL bandına gelmesine rağmen net bir karar veremedi.

Bunda elbette basının tarafsızlık ilkesini kaybetmesinin ve
tekelleşmesinin rolü var. Halk doğru ve gerçek bilgiyi alamıyor. Bilgi
olmayınca da elbette karar vermekte zorlanıyor.

Ama tek sebep bu olabilir mi?

Neticede Yunanistan’ a verilen ada ve kayalıkları
bilmeyebilirsiniz ama bakkala gittiğinizde ekmeğin 50 Kuruş’tan birkaç yılda 5
TL’ye çıktığını da basın sizden gizleyemez.

Depremin imar aflarıyla ve belediyelerin gerekli denetimleri
zamanında yapmamış olmasından dolayı öldürücü olduğunu basın sizden
gizleyebilir ama konu komşularınızın Afganistanlı veya Suriyeliler’den oluşmaya
başladığını her halde görürsünüz…

Öyleyse burada sosyolojik olarak düşünülmesi ve Türk
Halkı’nın seçim eğilimlerinin iyi tespit edilmesi siyasi partiler için çok
büyük önem arz etmektedir. Amerika’dan, Rusya’dan şablonu getirip Türkiye’de
uygulamakla ne yazık ki bu işler olmuyor.

Şurada Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna 14 gün
kalmışken elbette bu sosyolojik tahlilleri yapmak mümkün değil.

Ama şu mümkün:

Vatandaş en çok neyi istiyor? Neyden şikâyet ediyor? Ve
neleri unutuyor?

İstedikleri konusu seçim gündemine taşınırsa, entel mevzular
yerine ‘şikâyet ettiklerine’ yönelik çözüm önerileri sunulursa ve en önemlisi
unuttukları hatırlatılırsa (parasını ödediğimiz F-35’lerin alınamaması, 1 TL= 1
Dolar olan günler… Vs.) seçim kararı netleşecektir.

Çünkü bugün Türkiye’de, Millet İttifakı’nın ülkede ilk kez
hazırladığı kalem kalem 2300 maddelik programa, kaynakların nerede
bulunacağına, ilk bir saatte, ilk 1 haftada yapılacaklar gibi plânlı –
programlı çalışmaya, gerçekçiliğe vatandaşın önemli bir kısmı ne yazık ki
bakmıyor.

Biraz unutkan ve duygusal bir milletiz vesselâm…