Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Esen Sert Rüzgârlar…

72

Yıllardır süregelen Kıbrıs konusu çözüm beklerken, bu defa adanın çevresini sarmalayan Akdeniz’in derin sularındaki zengin enerji kaynakları üzerinde hâkimiyet fırtınası esiyor!

Yaz ayları sıcaklığının giderek arttığı ada ve çevresindeki sularda bayrak gösteren kimi devletler, bordalarında dalgalandırdıkları bayraklarıyla gövde gösterisi yapıyorlar!

Akdeniz’in suları enerjiye odaklı giderek ısınırken; bunun yanı sıra açık denizde bölgesel gerginliği arttıran sert rüzgârlarda şiddetini arttırıyor!

Giderek artan bu kritik sürecin tek bir nedeni var bölgede mevcut zengin enerji kaynaklarından pay almak…

Zaten bu nedenledir ki, adanın ve çevre suların tek hâkimi benim diyen Güney Rum kesimi ile bölgede hiçbir hak ve hukuku olmayan devletler iş birlikteliği anlaşması imzalıyorlar.

Geçtiğimiz hafta içinde yapılan Avrupa Birliği (AB) üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (MED 7) 6. Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride Rumlara gaz desteğinin liderliğini Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yaptı!

Fransa, Yunanistan, İspanya, Portekiz, Malta, İtalya ve Kıbrıs Rum yönetiminden oluşan MED 7, Malta’nın başkenti Valetta’da önceki hafta düzenledikleri zirvede Rum lider Nikos Anastasiadis ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın talep ettiği Türkiye’ye yönelik ifadeleri sonuç bildirisine eklenmiş, Fatih gemisinin sondaja başladığı Türkiye’nin kendi deniz bölgesini, Rumların alanı olarak kabul eden 7 AB ülkesi, Türkiye’den Akdeniz ve Ege’de faaliyetlerine son vermesini istemiştir.

Sonuç bildirisinde Türkiye’nin sondaj çalışmalarının ‘yasadışı’ olduğu ileri sürülmüş, Akdeniz’in yanı sıra, ‘Ege’ ifadesinin eklenmesini ise, Yunanistan talep etmiştir.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, zirve sonrasında yaptığı açıklamada:

“Türkiye Kıbrıs’ın (Rum yönetimi) münhasır ekonomik bölgesindeki yasadışı faaliyetlerine son vermeli. Avrupa Birliği bu tutumundan geri adım atmayacak” ifadelerini kullanmıştır.

Giderek tırmanan bu önemli süreçte Rumlar AB’nin şemsiyesi altında Fatih gemisinde görev yapan tüm personel için tutuklama kararı da çıkartmıştı!

ABD, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlatmış olduğu doğalgaz ve petrol arama faaliyetlerini durdurması çağrısında bulunmuştu.

Peki, ülkemiz bütün bu olup bitenler karşısında ne yapmaktadır?

Bir kere Kıbrıs’ta uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan garantör ülke olmamızın vermiş olduğu yetkiler çerçevesinde hem adadaki, hem de Doğu Akdeniz’de MEB’lerdeki mevcut hak ve hukukumuzu korumak adına yapılması gereken ne varsa eksiksiz bir şekilde o yapılmaktadır.

Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla yapılan açıklamada; bölgede araştırmalarına devam eden Fatih isimli gemimizin yanı sıra, bölgeye aynı vasıflara sahip ikinci bir geminin daha gönderileceği de açıklanarak konuyla ilgili kararlılığımız bir kez daha ifade edilmiştir.

Türkiye’nin bu kararlılığına KKTC yönetimi de aynı kararlılıkla destek vermektedir. Hem ülkemizin, hem de KKTC’nin en yetkili makamında bulunan siyasilerin açıklamaları da bu kararlılığın somut bir göstergesidir.

Ne ilginçtir ki;

Fransa Cumhurbaşkanı konuşuyor, Yunanistan Başbakanı konuşuyor, Güney Kıbrıs Rum Kesimi temsilcisi Anastasiadis konuşuyor, Amerika Dışişleri yetkilisi konuşuyor!

Ve hep aynı şey söyleniyor:

”Türkiye Doğu Akdeniz’de mevcut enerji yataklarındaki yasa dışı sondaj çalışmalarına son vermelidir!” denirken…

Bölgenin zengin enerji kaynaklarını paylaşmak adına binlerce kilometre öteden hak talep eden bu kafadan bacaklılara; ”Peki, sizin burada ne işiniz var? Hangi yetkiyle Türkiye’nin yapmış olduğu sondaj çalışmalarını durdur diyebiliyorsun” denilmemektedir!

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de giderek sertleşen açıklamalara bakıldığında: Önümüzdeki süreç dış ilişkilerimizin bu bölgede artan gerginlikler yaşayacağı çok açıktır.

Ancak bölgesel hak ve hukukumuzu sonuna kadar korumak adına kararlılığımızdan geriye bir adım dahi atılmamalıdır.

Bu süreçte söylenecek en doğru tespit şu atasözümüzde saklıdır: ”Rüzgâr eken, fırtına biçer…”

Türkiye’nin bölgesel gücünü hafife alanlar, şunu bilmelidirler ki; Kıbrıs ve Doğu Akdeniz üzerinde oluşturdukları suni rüzgârlara, türlü olupbittilere yönelik adımların her birisine hak ettikleri karşılığı Türkiye vermeye muktedirdir.

Ülkemiz şimdilik diplomatik ilişkilere odaklı, diyaloğu koparmayan ama hak ve hukukumuzu da koruyan adımlar atmaktadır.

Ancak esas olarak korkulması gereken şey de tam da bu noktada saklıdır!

Binlerce kilometre öteden gelip hem adadan, hem de Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarından hak talep edenler:

Ya Türkiye tıpkı 1974 müdahalesinde olduğu gibi, hiç beklemedikleri bir anda bölgede bir kasırga gibi eserse, bunun sonucunu hiç düşünmüşler midir?

Unutulmasın ki, tarihi gerçeklerden yeterince ders almayanlar;  bir gece ansızın bu kasırga ile karşı karşıya kalabilirler…

 

 

Önceki İçerikAlgı Operasyonu
Sonraki İçerikAç Canavara Sevgi (4)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.