Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 31.yılı ve Kıbrıs Gezimiz

96

Kıbrıs Adası Anadolu’nun hemen güneyinde, Akdeniz’imizin geniş bir boğaz ile ayırdığı konumu ile dikkat çekicidir. Tıbbiyeden mezuniyetimizin 40.yılı vesilesi ile sınıf arkadaşlarımızdan olan ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Sağlık Bakanlığı da yapmış Dr. Gülşen Halil hanım, Dr.Erkan Kemal, Dr.Emirzade’nin ve Dr.Zaliha’nın daveti ile gezmek-görmek imkanımız oldu. Kendilerine gösterdikleri ilgi ve Kıbrıs’ı tanımamız yönündeki gayretleri sebebi ile müteşekkiriz.

Torosları geçince önce Akdeniz’i sonra Kıbrıs’ı görüyorsunuz. Yukarıdan bakıldığında bu kara parçasının Anadolu’muzun devamı gibi duruşu ile  stratejik önemini  daha iyi anlıyorsunuz. Lefkoşe Ercan havaalanından T.C nüfus kağıdınızla geçip Kıbrıs’ta Türkçe ve Türk Lirası ile yaşamınızı sürdürebilmek, dış ülkelere gidip gelenlerin bildiği gibi önemli bir ayrıcalıktır. Bu şartları oluşturanları şükran ve rahmetle anıyoruz. Dr.Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, pilot  Cengiz Topel, eski Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan hemen aklımıza gelenler. Ayrıca Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının sayısız kahramanları ve Türk ordusunun başarısının önemini hatırlıyorsunuz.

Arkadaşlarımızla Girne’de buluştuk. Önce Girne çarşısını dolaştık. Öğle namazını kale yanındaki tarihi Cafer Ağa Camisinde kıldım. Bu tarihi Cami ve çevresinde restorasyon çalışması yapılıyor. Daha sonra Girne’ye hakim bir tepedeki tarihi manastırı görmeye çıktık.Buradan kalesi, denizi, bahçeleri ile bu güzel şehri çok güzel görebiliyorsunuz. Dr. Erkan Kemal bizi şehir ile ilgili bilgilendirdi. Verilen coğrafi bilgiler yanında 1974 öncesi Kıbrıs Rumları ile olan sorunlar ve o şartların aşılması için yapılan mücadele ve yakın tarihlerindeki olaylar ilgili çarpıcı bilgiler dikkat çekiciydi.

Onlar için Ada artık yavru vatan değil Ana Vatandır. Türkiye ise Ata Vatanıdır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağındaki iki düz kırmızı çizgi bunun işaretidir. Kırmızı ay yıldız bu amaçla dökülen şehit kanlarıdır. Beyaz zemin ile barışa ve sevgiye işarettir.

Girne’den önce batıya doğru Lefke portakal bahçeleri, Türkiye’den gelen su hattı ve yeni bitmiş Geçit Kale su barajını gördük. Bilahare Mavi Köşk denilen yere götürüldük.

Mavi Köşk 1957 de yapılmış, Makarios’un avukatı tarafından kullanılan, görünürde silah kaçakçılığı yapılan bir mafya tarafından kullanılan ama gördüğüm kadarı ile Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs’ı ilhak etme planlarının bir parçası olarak kullanılmış bir yer. Türkiye’ye en yakın nokta ve Anadolu gözle bile görülebiliyor. Renklere göre adlandırılan(kırmızı-mavi-sarı) odaları, salonları, bahçesi ve buraların kullanılış şekli özellikli bilgilerle dolu. Mavi odanın çalışma masasının ceylan derisi, kırmızı odadaki (mafya toplantılarının yapıldığı) karar masasının deri kaplamasının gergedan derisi olması gibi gizemli, manidar bilgiler de verildi.

1957’de yapılan bu yere karşılık 1958’de TMT’nin kurulması Kıbrıs Türkleri’nin dikkat ve uyanıklığının işaretidir. Bu dikkat ve sürdürülen mücadele olmasına idi bugün Kıbrıs Türk Cumhuriyeti herhalde olamazdı.

Magosa Kıbrıs’ın en büyük şehri. 1974’den önce otelleri ile büyük bir turizm merkezidir. 1974 barış hareketi ile KKTC’ye dahil edilmiştir. Maraş bölgesi hala kapalıdır. Bu bölgede 1974 Barış harekatının izleri aynen duruyor. Zaman içinde bu otellerin kapı pencereleri dahi sökülmüş ve halen kullanılamaz hale gelmişlerdir.

Magosa kalesi tarih kokuyor. Magosa’nın fethindeki Kilisli Canpolat Bey’in Kahramanlığı ve onun adının verildiği müze görülmeye değerdir.Burada Lala Mustafa Paşa Camii ve çevresindeki tarihi dokuyu, Namık Kemal ‘in hapsedildiği yeri, etrafı hendeklerle çevrili Magosa Kalesini geziyoruz. Daha sonra otobüsümüzle bir şehir turu yaptık. Yeni yapılmış üç şerefli bir cami dikkat çekici. 1974 Barış harekatındaki komutanlarımızdan Fazıl Talat Paşa’nın ismi verilmiş.

Magosa’dan sonra Karpaz Burnuna gidiyoruz. Yolda Kıbrıs’a ait zeytinli, hellim peynirli ekmeklerin de yapıldığı bir fırının da olduğu yerde mola verdik.İsteyenler bunlardan satın aldı. Yol boyunca Türk ve Rum köylerini geçerek (kilise ve cami minarelerinden anladığımız kadarıyla) buruna geldik. Burun Kıbrıs’ın en doğu ucudur. Gelirken Kıbrıs eşeklerinin korunmaya alındığı Milli Parkı, güneşin batışının en güzel görüldüğü ve içinde kaplumbağaların da olduğu kumsalı görerek, zor olmayan bir yolculukla manastırın olduğu uca geldik. Burada da hediyelik eşyalar ve yöresel ürünler pazarlanıyordu. Türkiye’den gelip yerleşmiş bir aileden bir şeyler aldık.

Ertesi gün Lefkoşe’yi gezdik. Bu şehir yeşil hat denilen bir hatla kuzeyi Türklerin güneyi ise Rumların yaşadığı bir şehir haline gelmiş. Yeşil hat ismi bu bölünme esnasında haritada yeşille çizilen bir çizgi üzerinden adlandırılmış. Lefkoşe’de eski çarşıyı, 1900’lerde yapılmış olan sosyal konut hüviyetindeki evleri, tarihi hanları, Selimiye Camini, 2.Mahmut Kütüphanesi’ni, Rauf Denktaş’ın mezarının bulunduğu parkı (Bu park rehberliğimizi yapan Dr.Gülsen Hanımın gayretleri ile yapılmış) ziyaret ile gezimizi tamamladık.

Kıbrıs görmeye değer yerleri olan, kolayca gidilebilen ve ekonomik bir tatil yeridir. Sınıf arkadaşlarımızın bir kısmı ile buluşmuş olmak ve Kıbrıs’takilerin rehberliğinin zenginliği, Kıbrıs’ı daha yakından görme ve tanıma imkanı bulduğumuz bu gezimiz KKTC’nin 31.Yılına gelmesi ile daha da manalı bir gezi olmuştur.

Bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması ve ilelebet yaşaması ve Kıbrıs Türk halkına huzur ve refahının artmasıdilek ve temennisi ile…