Kıbrıs Konusu Ne Oldu?

135

     Bir dönem Kıbrıs’ta çözüm süreci ile yatıp
kalktığımız, her yeni güne Kıbrıs haberleri ile başladığımız Kıbrıs konusuna ne
oldu?

     Ülkemizin AB’ye giriş süreci ile başlayan,
2004-2008 yılları arasında adeta ülke gündemimize damgasını vuran, 2008’le,
2021 yılları arasında türlü görüşmelere sahne olan Kıbrıs konusuna günümüz
Türkiye’sinden bakıldığında göze çarpan, gündemi sarsan bir gelişme var mı?

     2017’de
Crans Montana’ da Rum tarafının her görüşmede yaptığı gibi müzakere masasından
kaçmaları sonrasında, 2021 yılında BM genel sekreterinin arabuluculuğu ile
Cenevre’de yapılan görüşmelerden de bir sonuç çıkmadığından; Kıbrıs’ta beklenen
çözüm süreci yine çözümsüzlüğe mahkûm oldu!

      Aslında Kıbrıs konusu ne oldunun cevabı 20
Temmuz 1974’de verilmiş;  1963 yılından
beri adayı kana bulayan Rum çetelerine, Makarios’un sözde ordusu RMMO’na
gerekli dersi veren Mehmetçiğin, ada Türklerini topyekûn ölümden kurtarması ile
Kıbrıs sorunu yıllar öncesi hallolmuştu!

      Daha doğru bir ifade ile 1968 yılından beri
süregelen Kıbrıs’ta çözüm müzakerelerinin her birisinde Rum tarafının Kıbrıs
Türk’üne azınlık haklarından bir fazlasını vermeyeceğini açıklaması, bu
görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağının en net ifadesi olmuştu.

     Pekiyi bundan sonrası ne olacak?

     Adada yaşanan gerçeklere bakıldığında
Kıbrıs’ın kuzeyinde bir Türk devleti, güneyinde ise bir Rum devleti var!

     Uluslararası camia kuzeydeki Türk devletini
tanımasa da, bu devlet 1983 yılından beri yaşayan bir gerçek. Bir hafta sonra
da 39’ncu kuruluş yıldönümü var. 15 Kasım 1983’de kurulan KKTC devletini
illegal olarak tanımlayan BM ve şürekâsına inat bu devlet her türlü organı ile
dimdik ayakta, yaşamaya devam ediyor.

      Ama gelin görün ki! Adanın güneyinde bulunan
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sanki adanın yegâne sahibi gibi uluslararası camiada
tanınmaya devam ediliyor, 1960’ta kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı
gibi kabul görüyor!  

   Hâlbuki adada gerçekleşen 15 Temmuz 1974
Yunan cuntası destekli darbe ile ortadan kaldırılan Kıbrıs Cumhuriyetinin,
Yunanistan’a bağlı ‘’Helen Cumhuriyeti’’ olarak ilan edilmesiyle başlayan süreç
sonrasında gelişen askeri ve siyasi durum, günümüz dünyasında Kıbrıs
Cumhuriyeti yaşıyormuşçasına kabul görebilir mi?

    Ama ne acıdır ki Hristiyan âlemi adanın
güneyindeki bu sözde devleti:  GKRY’ni
tanıyor. Annan tuzak planı ile AB’ye üye yaptığı gibi tüm yardımlarını da Rum
kesimine yapıyor!

     Rum tarafı da bu haksız, hukuksuz durumunu
çok iyi kullanıyor!

     Gerek Akdeniz’deki hidrokarbon
yataklarının kullanımını, gerek münhasır ekonomik bölgelerin paylaşımını, gerekse
adanın stratejik konumunu, bu bölgede çıkarı olan devletlere pazarlamada önemli
adımlar atıyor!

    Uluslararası ilişkilerde böylesi adımlar
atan Rum tarafı, dünya kamuoyuna kendilerinin ne kadar mazlum olduklarını
gösteren mesajlar vermekten de geri durmuyor!

   Geçtiğimiz haftalarda 29 Ekim tarihini,
‘’Adadaki kayıpları günü’’ olarak ilan etmeleri yetmiyormuş gibi! 1955’ten
1974’e kadar Kıbrıs Türk’ünü diri diri toplu mezarlara gömen, ada Türklerinin ata
yadigârı vatan topraklarını, malını mülkünü gasp eden EOKA terör örgütünün
kurucusu eli kanlı Albay Grivas adına bir de müze kurulması için Rum
meclisinden onay alıp, milyonlarca avroluk bütçe ayırıyor!

    Bir süre önce büyük bir bölümü Osmanlı
vakıf arazisi olan Maraş bölgesinde birkaç caddeyi kullanıma açan KKTC
yönetimini topa tutan BM ise Rumların bu kışkırtıcı adımlarını sessizce
izliyor!

    Rum tarafının bu kışkırtıcı adımları
karşısında, bizim taraftan birkaç protesto mesajının dışında bir hareket yok!

    Neden?

    Rum tarafı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
kuruluş tarihi olan 29 Ekimi ‘’Adadaki kayıpları günü mü’’ ilan etti? Bizde
buna cevap olarak, Yunanistan’ın bağımsızlık günü olan 25 Mart tarihini
‘’Adadaki kayıplarımız günü’’ olarak ilan edelim.

   Kıbrıs’taki Türkleri topyekûn ortadan
kaldırmaya yeminli terör örgütü olarak kurulan EOKA’nın kurucusu eli kanlı Grivas
adına müze mi kuruluyor? Bir kahraman gibi dünya kamuoyuna tanıtılmak mı
isteniyor!

    Bizde buna cevap olarak; Kıbrıs Türk’ünün
adadaki var olma mücadelesinde; EOKA’nın Kıbrıs Türklerine yaptığı mezalimleri
gösteren, eli kanlı bu çetecilere karşı koyan TMT’yi anlatan, bu kahraman
teşkilatın kurucu lideri Yarbay Rıza Vuruşkan’ın adını taşıyan bir müze açalım.    

    Bu da yetmez!

    Adanın elimizden kayıp gitmesini önleyen,
bugün Türkiye’nin Akdeniz’de söz sahibi olmasında katkı sahibi olan tüm devlet
adamlarımız, isimsiz nice kahramanlarımız için de bir müze açalım. Açalım ki,
gelecek nesiller 1950 yılından beri Türkiye’nin gündeminde olan Kıbrıs
konusunun neden bu kadar önemli olduğunu öğrensin, unutmasın!

    Değerli okur;

    Tarihi gerçekler unutulmaz, unutturulmaz!

    Hele ki ata yadigârı topraklar, ay yıldızlı
bayrağımız uğruna verilen mücadeleler asla unutulmaz. Kıbrıs adasında
yaşananlar da, milli mücadele tarihimizde unutulmayan/unutturulamayan
gerçeklerdendir.

     Kıbrıs
adasındaki var oluş mücadelemiz hala devam etmektedir. Bu nedenledir ki, tarihe
mal olmuş gerçekleri yaşatmak, zaman zaman bu gerçekleri hatırlatmak; şühedaya
olan minnet ve vicdan borcumuzdur.

    Ne mutlu bizlere ki, adada 39 yıldan beri
yaşayan bir Türk devleti, bu devletin gönderlerinde hala nazlı nazlı dalgalanan
ay yıldızlı bayrağımız var.

Önceki İçerikİşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Işığında Kömür Madeni Kazaları-4
Sonraki İçerikÖğretmenler, Kariyer Basamaklarına Sınavla Değil, Kıdemine Göre Yükseltilmeli
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.