Yargıtay, MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Kurultayı’nın yapılması kararı aldı.
Hem de, hiç değinilmeyen ve gündeme alınmayan bir şekilde aldı: OYBİRLİĞİ ile!
Yargıtay’a günlerden beri yapılan, -MHP dışındaki- baskılar sonuç vermedi ve karar çıktı.
NORMAL ŞARTLARDA, bu kararın dönüşü yok.
Zaten, MHP GENEL MERKEZİ de, bunun dönüşü olmadığını açıkça gördüğü için, yeni bir hamle ile 26 Haziran ve olmazsa 10 Temmuz’da Seçimli Kurultay yapma girişiminde bulundu ve hatta salonun tutulduğunu bile ilân etti.
Şimdi, bu gelişmeleri hepimiz biliyor ve takip ediyoruz.
Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; KEŞKE BÖYLE OLMASAYDI!
Bir hareket, bir fikir hareketi, hele partileşmiş bir fikir hareketi, mensuplarının genel istekleri doğrultusunda yön almak, mensuplarının genel yönelimi doğrultusunda yolunu takip etmek durumundadır. Bugün, şartlar bir istisnai durumu değil, tam aksi, genel yönelimi takip etmek zaruretini dayatmaktadır. Şimdi, 18 Mart 2018 dışında bir Kurultay olmayacak sözü askıda kalmış oldu. Keşke, böyle olmasaydı. Keşke, bütün mensuplar, normal şartlarda ve genel eğilimin istekleri doğrultusunda, eğilim belirdiği anda bir araya getirilip fikir teatisi (MEŞVERET) yapılsa idi. Şu veya bu nedenle olmadı, olamadı.
Bundan sonra yapılacak iş, ülkücü hareket mensuplarının yaşanan son 5 ayı unutması ve unutturması girişimlerinde bulunmaktır. Bu gereklilik, ne Genel Merkez Yöneticileri, ne de, Aday ve çevreleri için değil, daha çok, taban denilen, hareketin gerekliliğine gönülden inanan mensuplar için önemlidir.
Bir hareketi, belki başlatanlar ve yürütenler başlatmış ve yürütmüş olabilirler. Ancak, mensupları, hareketin gelişmesi, ilerlemesi için gönülden arzu duymazlarsa, o hareketin kalıcı olması mümkün değildir. Bu nedenle, Ülkücü Hareket, bugün, varlığını, diriliğini kurucularına ve yürütücülerine borçlu olduğu kadar, mensuplarının fedakârlıklarına, mensuplarının olağanüstü gayretlerine ve mensuplarının gücüne de bir o kadar borçludur.
Şimdi, hareket mensuplarının, daha anlayışlı, daha itidalli, daha şahsiyetten uzak, daha kişisel bağlılıklara değil fikre bağlılık temelli düşünmesi ve davranması gereken bir zamandır.
Artık, Kurultay olacaktır. Yani, 18 Mart 2018’de değil, en kısa sürede, NORMAL ŞARTLARDA, Kurultay olacaktır.
Hareket mensuplarının kendilerine soracakları tek bir soru vardır: TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ HAREKETİNE MENSUP OLMAKTAKİ AMACIM KİŞİLER MİDİR, TÜRK MİLLETİ MİDİR?
Kişiler hata yapabilirler, kişiler hayal kırıklığı yaşatabilirler, kişiler doğru yaptığını zannederken yanlış yapabilirler, hatta kişiler ölebilirler. Kalıcı olan veya çok uzun bir süre varlığını devam ettiren fikirlerdir, ülkülerdir, ideallerdir. Bu anlayıştan yola çıkarak, Hareket mensupları, TÜRK DÜNYASI’nın ümidi olduklarını görerek, bilerek KURULTAY’I gerçekleştirmenin gereğini yapmak zorundadırlar.
Çok net söylüyorum: Bunu 3-4 yıldır, ulaşabildiğim herkese, yetkililere söylüyorum.
Anadolu TÜRKLÜĞÜ’nün bugün içinde bulunduğu ağır bunalımın tek sivil çaresi, yeni bir heyecanla TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ HAREKETİ’nin siyasal temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi’dir.
Yeni bir heyecan gerçekleştiğinde, Anadolu Türklüğü, bu partiye ve bu harekete sonuna kadar desteğe hazırdır.
Çok kişinin gördüğü bu gerçeği görmemek nasıl mümkün olabilir? Bu gerçeği görmemenin izahı nasıl olabilir? Böyle bir gerçeği inkâr etmek, kimin yararına olabilir? Amaç, Türk Milleti’ne ve onun Devleti’ne hizmet etmek ise, bu gerçeğin karşısında durmanın kime, ne yararı olabilir?