Kavm-i Acîb-i Arab

57

Aslında Kur’anEşeddu Arab’ tâbirini
kullanmakta: “Arapların Küfrü ve Nifakı
Şiddetlidir. Ve elverişlidir sınır tanımamaya; Allah’ın Elçisine indirdiği
şeylerde
/ El-Arâbu eşeddu küfren ve nifâka. Ve ecdâru ellâ ye‘lemû hududa
mâ enzelellahu alâ resûlih” (Tövbe 97)

            Küfür; inkâr etmek, gerçeği örtmek ve nifaksa
bozgunculuk, dağıtmak. Peki bizim Kavm-i
Necîb-i Arab
’a (Soylu/Asil Arap Milleti) ne oldu? O bir Osmanlı Ramazan
eğlencesi
olarak kaldı. Kur’anı
bilmeyen ve anlamına muttali olmayan ecdadımızın Kur’an dilinin Arapça ve Elçilerin
Sonuncusu
’nun (Hatem’ül-Enbiyâ) Arap
Halkına gönderilmiş olmasından
kaynaklanan bir eziklik.

            Diğer Hak/Semavî Dinlerin Kitapları Arapça mı? Değil: İbranîce (Tevrat) ve Âramîce
(İncil). Onlar niye kutsanmıyor? En çok
Nebi/Resul İsrailoğullarına
gönderilmiş; niye onları Kavm-i Necîb-i Beni İsrail diye anmıyorsun?

Çünkü
biz Müslümanız, yani kendi Dinimizdekilere torpil yaparız. İyi de
kardeşim, Kur’an-ı Kerîm’e rağmen mi: “Ve geldiler özürcü Araplar, kendilerine izin için. Ve oturdular,
Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyerek

Ve câe’l-muazzirûne min’el-Arâbi liyu‘zene lehüm. Ve ka‘ade’l-lezîne
kezzebûllahe ve’r-resûleh” (Tövbe 90).

Tabii
muhterem Elmalılı (Kur’an-ı Kerîm
Renkli Kelime Meâli, Asır Ajans, İstanbul 2013) Arapçadan Türkçeye aktarımda bütün ‘Arab’ kelimelerini ‘Bedevi
diye çevirmiş oysa Bedevî sadece yerleşik olmayanları kapsıyor, hepsini
değil. Gerçi hakkını yemeyelim; Elmalılı
Hamdi
eski mealinde ‘Arabîler’ demiş.
Demek ki ‘Renklendirerek Yayına Hazırlayan’ Prof. Mustafa Özel (DEÜ İlâhiyat) orijinaline sadık kalmaya gerek
duymamış.

93 Martından beri farklı mealler okurum. Hâl-i hazırda da en sağlamı diye
E. Hamdi Yazır’ınkinin üzerinde –
telefon ve bilgisayardaki birkaç Kur’an
Programından yararlanarak ve yer yer
onlarca çeviriyle de karşılaştırarak – elde kalem tekrar okuyup yazmaya gayret
ediyoruz. Misâl; bir kısmı bu meal gibi Bedevi
demiş (25). Bedevi Araplar diyen (8)
var, çölde yaşayan Araplar veya Çöl
Arapları
diyen (4) var. Aslına
sadık kalarak yalnızca Arap diyen (4) de var. Hatta birileri İngilizceye çevirirken bile Nomads (Göçebeler) demiş.

Neyse
sözü fazla uzatmayalım ve iki âyetle
sadede gelelim; hazır Ramazandayken
ve evlere yarı tıkılı vaziyette, bol vaktimiz varken: “Ve Araplardan kimi infak ettiğini zarar sayar ve sizin için fırsat
gözetirler
/ Ve min’el-Arâbi men yettehızu mâ yunfiku mağremen ve yeterebbesu
bikümü’d-devâir” (Tövbe 98).

Ve Arapların kimi de Allah’a iman eder ve
Ahıret Gününe; infak ettiğini yakınlık sayar Allah indinde ve Resûle desteği.
Bilesiniz, onlarınki gerçekten yakınlık
/ Ve mine’l-ArÂbi men yu‘minu
billahi ve’l-yevm’il-âhıri ve yettehızu mâ yunfiku kurbâtin indellahi ve
salavâti’r-resûl. Ellâ innehâ kurbetün lehüm” (Tövbe 99).

Demek
ki neymiş: Kur’an, soyca bir kavmi toptan yüceltmez (örnek;
Araplar) ve soyca bir topluluğu da lânetlemez (örnek; Yahudiler). Ya? Kur’an ilkeleri verir ve
bu ilkelere uyan ister Arap, ister
Türk, ister Yahudi, ödüllendirilir; uymayanlarsa
(kim olursa olsun) cezalandırılır.
Uymama konusunu AK-CHP-HDP-MHP-İYİ-SP vs. diye; muhafazakâr (yada İslamcı), lâik
(yada Atatürkçü), milliyetçi (yada
Türkçü), solcu (sosyal demokrat) – sağcı (liberal) veyahut feminist-komünist yada Kürtçü-Ermenici diye; Karadenizli, Doğulu/Güneydoğulu, Egeli, Trakyalı, Çukurovalı vs. diye; Nurcu, Süleymancı, Nakşî/Halidî, Kadirî, Rufaî,
Alevî, Menzilci, Hakyolcu vs. diye de tefsir
edebilirsiniz.   

Aslında
bir Ültimatom olan Tövbe/Tevbe Sûresi’nin 101 ve 120. âyetleri mevzuyu çok güzel açıklıyor: “Ve etraftaki Araplardan münafıkları ve şehir halkından nifakta
inatlaşanları bilmezsin; Biz biliriz. Onlara azâbı ikiye katlayacağız
/ Ve
mimmen havleküm min’el-Arâbi munâfıkûn. Ve min ehl’il-medîneti meredu alen’n-nifâkı
lâ te‘lemuhum. Nehnu ne‘lemuhum. Senuazzibühüm merreteyn.”

Ne şehir halkına ne etraftaki Araplara
Allah’ın Resûlünden geri kalmaları ve onunkinden önce kendi nefislerini tercih
etmeleri yakışmaz
/ Mâ kâne liehl’il-medîneti ve men havlehum min’el-Arâbi
en yetehallefû an resûlillahi velâ yerğabû bienfüsihim an-nefsih.”

 Başlıktaki acayipliğe değil Ültimatoma dikkat!