12 Haziran seçiminin ve hatta demokrasi tarihimizin en önemli illegal olayı, yatak odası kasetleri üzerinden siyaseti tanzim etme operasyonudur. Önce Baykal kaseti ile CHP Genel Başkanının değişimi gerçekleşti. Seçime çok kısa bir zaman kala da MHP üst yönetiminden on kişi istifa ettirildi.
Operasyonu yapanların CHP ve MHP içinden kişiler olduğu iddiası artık AKP yöneticileri ve destekçilerine de inandırıcı gelmemiş olmalı ki, bu operasyonu yapanlar için soyut bir tanımlama yaparak sadece “dizaynırlar” diyorlar.
DİZAYNIRLAR KİM?
-
Dizaynırların hedefi MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi değiştirmek, bir kan değişimi yaparak MHP oylarını artırmak olamaz. Böyle bir niyeti olanların yapacağı operasyon tam seçim öncesine denk getirilmezdi. CHP’de yapılan operasyon zamanlaması yeni liderle seçime girmek üzerine idi. MHP operasyonunun zamanlaması, hedefin MHP’yi baraj altına düşürmek olduğunu gösteriyor.
-
Hem zamanlaması ve hem de niteliği itibarıyla böyle iğrenç bir operasyonu eski veya yeni hiçbir ülkücü yapmış olamaz. Bu konudaki iddialar Başbakan’ın “MHP ve CHP, BDP’yi pışpışlıyor” sözü kadar inandırıcılıktan uzak. Her gruptan insanlar gibi, ferdi olarak yanlışları ve günahları olan bu kesimin, siyaset yapma biçimi olarak kutsal değerlere bu derece aykırı eylemlerde bulunması beklenen bir davranış değil. Ahlaki ve dini değerleri bugüne kadar ülkücüleri bu tür yanlışlardan uzak tutmuştur.
-
12 Haziran seçimleri Türkiye’nin en kritik seçimlerinden biri olma potansiyeli taşıyor. AKP Anayasayı değiştirebilecek bir sayı ile Meclis’e gelirse, Başkanlık sistemine geçme, eyaletlere bölünme, vali ve belediye başkanlarının birleştirilerek seçimle gelmesi, eyaletlerin özerkliği, PKK’ya genel af, Kürtçenin resmi eğitim dili olması, bir bölgemizde önce özerklik daha sonra federe bir devletin kurulması gibi, Cumhuriyetin ve devletimizin temel niteliklerinin geri dönülmez bir şekilde değiştirilmesi söz konusudur. BDP/PKK kanadı ile bu yönde müzakereler devam etmekte.
-
TBMM’ne girme ihtimali olan partilerden, bu devlet yapısını dönüştürme planına açıkça karşı çıkan tek parti MHP’dir. CHP “yerel yönetimlere özerklik” gibi muğlâk ifadeleri ile şüphe uyandırmakta. Ayrıca içindeki “ulusalcıların” bu plana karşı çıkmasından çekinilmektedir. O halde devleti dönüştürme planına destek veren iç ve dış odakların MHP’siz bir Meclis ve Anayasa değiştirme gücüne sahip bir AKP yaratması bu planın uygulanabilirliğini artıracaktır.
-
Yapılan operasyonun çok profesyonelce yapılması da istihbarat işinde uzman bir ekibin işi olduğunu göstermekte. Kafkasya’da yapılan renkli devrimlerden sonra, “Arap Baharı” adı altında çok sayıda Müslüman ülkesinde devlet yöneticilerinin değiştirilmesi operasyonu her ülkeye özel çözümler üretilebilen bir dış güç ile yerli işbirlikçilerinin eseri. Bu operasyon da Türkiye’ye özel bir çözüm olmalı.
-
Demek ki, Türkiye’de yapılmak istenen dönüşümün önündeki engel iktidar değil, muhalefet. Yoksa AKP’den de BDP’den de çeşitli kişiler için kasetler çıkarmak bu profesyoneller için pek zor olmasa gerek.
-
Muhalefetin CHP kanadının tavrı net değil. Ama Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP’nin, “Türkiye’nin dönüştürülmesi” planı için bir engel olarak görüldüğü anlaşılıyor.
KASET OPERASYONUNUN ETKİSİ NASIL OLUR?
-
MHP’ye oy veren bazı vatandaşlarımızın kaset olayına karışan kişilerin ahlaki zaaflarına kızması ve oy vermeme ihtimali elbette vardır. Ancak MHP’li seçmenlerden büyük kısmının yapılan operasyona muhatap olan partilerinin önemini daha kuvvetle hissetmeleri ihtimali daha büyüktür. Sadece mağdurun yanında olmak değildir bu tepkinin sebebi. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP’un) Türkiye ayağında planları bozmak için MHP’nin son direniş seddi görülmesinden kaynaklamakta.
-
BOP’un sahibi olan devlet ile bu projenin eşbaşkanı olan AKP Genel Başkanının planlarının uyuştuğunu düşünen ve bu planlara direnmek isteyen MHP’li olmayan seçmenin de, ödünç oylarla MHP’yi desteklemesi de söz konusu. (Solun uçlarından bazı kişilerin bile bu seçimde MHP’yi destekleyeceğine şahit oldum.)
-
AKP’ye oy veren milliyetçi-muhafazakâr seçmenin tamamının bu gelişmeleri sorgulamadığını ve tam bir iç huzuru ile bu partiye oy vereceğini düşünmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Özellikle eskiden MHP’ye oy verdiği halde çeşitli sebeplerle AKP’ye dönmüş vatandaşlarımızın bir bölümünün bu muhasebeyi yapması muhtemeldir.
Zira MHP’liler geçmişte “lider-teşkilat-doktrin” tartışılmaz dedikleri dönemde bile liderlerini de, teşkilatlarını da, doktrinlerini de sorgulamışlardı. MHP’nin efsanevi lideri Alpaslan Türkeş de, sonraki lideri Devlet Bahçeli de ülkücüler tarafından sorgulanmıştır. Bu sorgulama sonucu ülkücülerin bir kesimi yüzergezer oy haline gelmişti. Bu oyların bir kısmının adresi tekrar MHP olabilir.
-
Ünlü araştırmacı Adil Gür, her iki Türk seçmeninden birinin, hayatının bir döneminde MHP’ye oy verdiğini tespit etmiş. Bu seçmenlerden bir kısmının cemaat ve tarikat bağlılıkları sebebiyle kendi iradeleri ile oy kullanamaz hale geldiği; bir kısmının ise AKP liderine sorgulamaksızın biat eder haline geldiği iddia ediliyor.
Eğer öyleyse, bu kişilik değişimi kalıcı bir mahiyet arz etmektedir diyebilir miyiz?
Özünde inançlı ve idealist olan bu insanlar, belki de Türkiye’nin bu kritik dönemecinde, İslam Peygamberinin (vahiy olarak bildirdiklerini değil) dünyevi konulardaki şahsi kararlarını dahi sorgulayan sahabeyi kendilerine örnek alırlar. Zira Müslüman kendi iradesiyle tercihini yapar.
Bu insanların iç muhasebesinin sonucunu ben kestiremiyorum, anketçilerin ölçebildiğini de sanmıyorum.