Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs Hıristiyanları Konusunda Fransa Kralı Fransuva’ya Mektubu

92

 

Fransa Kralı Fransuva’nın esir düşmesiyle başlayan Osmanlı’dan yardım isteme durumu, çeşitli şekil ve surette Fransuva’nın saltanatı süresince devam etti. Bu istekler bazen Almanların saldırması ve sıkıştırmasında, bazen denizden askeri yardım şeklinde, bazen de iktisadi menfaatler sağlanarak yerine getiriliyordu. Fransa kralı en son isteğini, Mohaç savaşından iki sene sonra, Kudüs Hristiyanları konusunda ricalarını ihtiva eden bir mektupla, Kanuni Sultan’a bildirmişti.

Osmanlı Padişahı, 1528 yılında Fransuva’ya göndermiş olduğu mektubunda, şöyle cevap verdi:

“Korumam altındaki topraklarımın içinde bulunan Kudüs Kalesi’nde eskiden Hz. İsa’nın ümmetine ait kilisenin cami yapıldığından söz ediyorsunuz. Bu konuda bana söylediğiniz herşeyi ayrıntılarıyla bilmekteyim. Eğer bu yalnızca bir mülkiyet sorunu olsa idi, Şanlı Padişahımız ile sizin aranızda mevcut dostluk ve sevgiye dayanarak istekleriniz bir rica olarak kabul olunur ve sürekli bahtiyarlık dağıtan huzurumuzda memnuniyetle karşılanırdı. Ancak burada taşınabilir ya da taşınamaz bir mülkiyet sorunu yoktur. Bu tamamen dinimizin bir amacıdır. Çünkü evrenin yaratıcısı ve Adem’in velinimeti Yüce Tanrı’nın kutsal buyruklarına ve Peygamberimizin yasalarına göre bu kilise çok eskiden beri cami haline çevrilmiştir. Müslümanlar orada namazlarını kılarlar. Bugüne kadar cami olan ve namaz kılınan bir yerde şimdi değişiklik yapmam dinimize ters düşer. Kısacası kutsal yasalarımızda böyle bir harekete hoşgörü gösterilmiş olsaydı bile istediğinizi yerine getirmem, yine de mümkün olmayacaktı. Fakat, İslam ibadetine ayrılmış yerler dışında ve halen Hristiyanların elinde olan tapınaklara benim adaletli, adil hükümdarım döneminde hiçkimse elini uzatamaz ve onların içinde oturanlara dokunamaz. Mükemmel bir huzurdan yararlanarak ve benim kesin korumam altında dinlerinin gerektirdiği her türlü töreni ve ibadeti yapmalarına izin verilmiştir. Şimdi dinlerinin tapınak yerlerinde tam güvenlik içinde yaşarlarken, herhangibirinin huzurlarını bozması ya da zulüm yapması olası değildir. Bu böyle biline!

Hicret’in 935 yılının Muharrem ayının ilk 10 gününde yazılmıştır.”(1)

1-Osmanlı Tarihi-Alphonse de Lamartine-Heyet-Sabah Yay.-İst.1991-C.1-S.423