Kanuni Sultan Süleyman’ın Alman İmparatoru Şarlken’e Mektubu

310

 

Viyana Seferi ile Hıristiyanlar, yirmi bin kadar ölü ve esir verdi. Osmanlı ordusunun kaybı da, bu sayıya yakın olmuştu. Ancak Viyana Kuşatması ve Orta Avrupa içlerine yapılan Türk akınları, Avrupa’da büyük bir korku ve telaş yaratmıştı.

Kanuni Sultan’ın İstanbul’a dönmesi akabinde, Avusturya, tekrar Macaristan üzerinde hak iddia etmeye başladı. Macaristan da yeniden bazı olaylar cereyan etti. Bazı kentler Zapolya’ya karşı baş kaldırdı. Macaristan meselesi halledilememişti. Arşidük Ferdinand, kuvvetleri ile Budin’e saldırıp, kuşatmış, ayrıca Osmanlı himayesindeki topraklara tecavüzde bulunuyordu. Bütün bu olayların arkasında Alman İmparatoru Şarlken’in olması nedeniyle, Kanuni Sultan Süleyman, Almanlara karşı sefere karar verdi. Padişah bu üçüncü seferini Ferdinand’a değil, esas kendisine hasım gördüğü Şarlken’le vuruşmak istiyordu. Kanuni’nin bu seferine Alman seferi denilmiştir.

25 Nisan 1532 yılında, yüzbin kişiyi aşan bir orduyla sefere çıkan Sultan Süleyman, bütün Avusturya’yı ordusu ve akıncıları ile işgal etti. Niş’e yaklaştığı sırada, Avusturya elçilik heyeti geldi. Macaristan’ın Ferdinand’a verilmesi karşılığında, her yıl vergi vermeyi teklif ettiler. Bu teklifi kabul etmeyen Kanuni Sultan, Avusturya topraklarında ilerlemeye devam etti. Bölgedeki pek çok şehir, kasaba ve kale zaptedildi. Erşak, Siklos, Babocca, Belovar, Kanije, Guns, Kösek gibi şehir ve kaleler ele geçirildi. Güney Almanya içlerine kadar, akıncıların dolaşmadıkları yer kalmadı. Ortalıkta ne Ferdinand, ne de Şarlken görünüyordu. Kanuni Sultan’ın bu güçlü saldırıları ve fetihleri karşısında, cesaret edip karşısına çıkamıyorlardı. Osmanlı ordusu, aylarca Avusturya ve Almanya topraklarında dolaştığı halde, her iki hükümdar savaşmaktan kaçınıyordu. Bunun üzerine Kanuni Sultan, Şarlken’i savaş alanına çekebilmek için, onu ve Ferdinand’ı tahrik edip karşısına çıkarmak maksadıyla, bir mektup gönderdi. Kanuni mektubunda Şarlken’e şöyle sesleniyordu.

“Bu kadar zamandır erlik davasın eder, merdi meydanım dersin. Şimdiye değin kaç keredir ki üzerine geliyorum ve mülküne dilediğim gibi tasarruf ediyorum. Ne sende, ne karındaşında nam ve nişan yok. Size saltanat ve erlik davası haramdır. Askerlerinden, belki avradından da utanmazmısın ki, belki avratta gayret var sende yoktur. Er isen meydana gelesin. Hak Teala Hazretlerinin takdiri ne ise o olur. Senin ile saltanatı Beç (Viyana) kapılarında görüşelim. Reaya fukarası dahi asude olsun. Yoksa meydanı aslanlardan boş buldukça tilki gibi fırsatla avlanmayı erlik sayma. Bu kere meydana gelmezsen kadınlar gibi yün ve çıkrık alıp padişahlık tacını almaya kalkmayasın. Erlik adını diline getirmeyesin.”(1)

Kanuni’nin bu mektubuna rağmen, ne Ferdinand, ne de Şarlken büyük kuvvetler topladıkları halde karşısına çıkamadı. Viyana’ya askerler yığıp, kendileri Viyana’nın batısındaki Linz kentinde beklediler. Osmanlı ordusu, yine ileri hareketine devam etti. Geçtikleri yerlerde birçok şehir ve kaleler işgal edildi, ganimetler, esirler ele geçirildi. Mevsimin geçmiş olmasından dolayı ordu geri döndü. Şarlken ve Ferdinand’ın Kanuni ile anlaşmaktan başka çaresi kalmadı. Avusturya Arşidük’ü, Macaristan üzerinde hak iddia etmeyerek, Osmanlı’ya bağlı kalacak ve yıllık vergi verecekti.

1-Osmanlı-Çadırdan Saraya- Saraydan Sürgüne-Nazım Tektaş-Yeni Şafak Yay.S.200-201

1-Yeryüzünde Türk Mührü-İhsan Ilgar-Yağmur Yay.-İst.2000-S64