İnsanlar genel yapıları nedeniyle alıştıkları düzenin değişmesini pek istemezler. Ancak içinde bulunduğumuz zaman dilimi, sürekli değişimi öngörmektedir. Çoğalan yeni bilgiler, ivmesi sürekli artan teknolojiler sonucu gündemimize giren yeni ürünler yaşantımızı etkilemekte ve devamlı değişime neden olmaktadır. Bu durum giderek daha da hızlanmaktadır.
Her çağda olduğu gibi günümüz toplumlarında da, yeni gelişmelere daha kolay uyum sağlayabilmek için öngörüsü güçlü liderlere ihtiyaç vardır. Liderler, çevrelerine farklı bakabilen ve geleceği doğru okuyabilen, ileri görüşlü kişiler arasından çıkacaklardır.
Elbette yeni öngörülerin, tasarıların, sunumların ve tekliflerin, uzmanlarca çağdaş bilimsel kurallar içinde tüm yönleriyle sorgulanması, irdelenmesi, incelenmesi gerekmektedir.
Ancak öneri sahibine ya da mensup olduğu siyasi partiye karşı olduğu için, onların her önerisine hiç bir araştırmaya gerek duymadan karşı çıkmak doğru bir yöntem değildir.
Anında öneriye karşı çıkmak, kötülemek, suçlamak hatta hakarete varan eleştirilerde bulunmak, sağlıklı bir yaklaşım değildir. Karşı görüşler bilimsel, çağın normlarına uygun ve yapıcı alternatifler içermelidir.
Her nedense ülkemizde yenilikler hep engellenmek istenmiştir. Kanalistanbul projesi açıklandığında işleri güçleri sabahtan akşama her gün belli bir görüşü ve onun liderini kötülemek olan bazı yazarlara gün doğmuş anında yeni projeye ipe sapa gelmez nedenler ileri sürerek karşı çıkmışlardır. Oysa projenin iki yıllık ön hazırlık ve etüd dönemini içerdiğini, nedense gözardı etmişler ve görmezden gelmişlerdir.
Allah’tan vatandaşlarımız sağduyularıyla hep yenilikçilerin yanında yer almıştır. Geçmişte de benzer durumlar yaşanmıştı. Boğaziçi Köprüsü’nün yapımı projesi gündeme geldiğinde, o zaman da muhalifler ve karşıt görüşte olan yazarlar, hiç bir araştırmaya gerek görmeden, teklif sahiplerini yalnız zenginlere, araba sahiplerine yönelik hizmet yapmakla suçlamışlardı. Yoğun olarak projeden vaz geçilmesini ve Zap Suyu’na köprü yapılmasını önermişlerdi.
Oysa köprü yapılmıştır. Bilindiği gibi ihtiyacı tam karşılayamadığı için ikinci köprü de yapılmıştır. Üçüncüsü de gündemde bulunmaktadır. Televizyon önemli bir gecikmeyle (dünyada ilk düzenli tv yayını BBC tarafından 1936 yılında başlatılmıştır) gündemimize gelmesine rağmen, aynı “istemiyoruzcular”ın güçlü tepkisine neden olmuştu. Televizyonun gereksiz olduğu, yerine bütün köylere radyo dağıtılmasının daha faydalı olacağı öne sürülmüştü. Aynı zihniyetin karşı çıkışlarıyla yol yapımları, baraj yapımları da türlü bahanelerle engellenmek istenmiştir.
Ancak milletimiz kendisine özgü sağduyusu ile hep yenilikçilerin yolunu açmıştır.
Büyük tasarıları başarmak, büyük devletlerin işidir. Türkiye’mizde büyük bir devlettir.
Kanalistanbul hiç kuşku yok ki uzun süre tartışılacaktır. Doğrusu da budur. Projenin uzmanlarca bilimsel düzeyde her yönüyle tetkik edilmesi gereklidir. Mutlaka göze çarpan hatalar, rahatsızlık veren bölümler uyumlu ve yapıcı alternatiflerle düzeltilecek ve zenginleştirilecektir.
Kişisel görüşüm, Kanalistanbul projesine hesapsız ve kitapsız, “bu tasarı bize ait değildir, top yekûn kötülenmelidir ve red edilmelidir” diye karşı çıkanlara milletimiz gene hiç prim vermeyecektir.
Milletimiz duyarlıdır. Yapımında yarar gördüğü ve milli menfaatlere uygun olduğuna inandığı takdirde, bu projeye destek verecektir.
Kamuoyunun yeterli olarak aydınlanabilmesi için bu büyük projenin temel dayanaklarının detaylı olarak açıklanması, hiç kuşku yok ki çok önemli gelişmelere neden olacaktır.