Halepçe Katliamından kurtulan 500 bin kadar Kürt asıllı Irak vatandaşı Türkiye’ye sığınmıştı(1988). Saddam’ın katliamda 150 bin kadar masum insan ölmüştü. Benim başkanlığımda TRT’den bir spiker, bir kameraman ve bir sürücü görevli olarak Irak sınırındaki Çukurca kasabamıza gittik. Dağ taş çoluk çocuk birlikte kaçan Iraklı Kürt ailelerle dolmuş, göç hala sürüyordu. Çoğu yer çöplük haline gelmiş, pis pis kokuyordu. Salgın hastalığa karşı da Kızılay her yanı ilaçlıyordu. Çukurca girişinde bir rahip ve rahibe durmuş gelenlere şişe suyu dağıtıyordu. Mütebessim bir çehre ile ayrıca İncil hediye ediyorlardı. Daha ilerde yüzlerce Kızılay çadırını görünce sevindim. Dev kazanlarda yemekler pişiyor ve dağıtılıyordu. Kızılay ayrıca koli koli zaruri ihtiyaç paketi veriyordu. Sağlık birimi de yaşlı ve hastalara yardım etmeye çalışıyordu.
Çukurca’da Medya, Kızılay ve Kızılhaç Ekipleri
Bir Kızılay Ekibi Ankara Etimesgut’tan gelmişti. Bize de bir çadır verdi ve rahat çalışmamızı temin ettiler. Ayrıca dağda ve çamurda giymek üzere çizmeler ve trençkotlarla zaruri ihtiyaçları karşılayacak küçük paketleri vermeyi de ihmal etmediler. Kızılay Heyet Başkanı her akşam medya mensuplarına özel yemekler çıkarttı. Sohbeti seven bir insandı. Hele alkol alınca muhabbeti daha da koyulaştırıyordu. Bir akşam üzeri Kızılhaç’tan bir heyet bizimle tanışmak istedi. Sonra da taleplerini ilettiler. Bölgede izin alarak çekim yapmak için ücreti mukabili bir kamera istiyorlardı. TRT Genel Müdürlüğü’ne müracaat etmeleri gerektiğini belirttim. Sonra da sohbet ettik. Kızılhaç’ın 12 kişilik ekibin içinde rahip, rahibe, doktor, senaryo yazarı, psikolog, sosyolog, tarihçi, öğretmen, ilk sağlık ekibi yardımcısı, cankurtaran vs konularında uzmanlar bulunuyormuş. Bunlar İsviçre’deki Kızılhaç Okulu için çekim, program, temas ve araştırma yapmaya gelmişler. Bu tür olaylar her zaman olmadığı için derslerinde gösterilmek üzere senaryosu yazılacak olan film için kameraman istiyorlardı. Kendi kameramanları ise gelmemiş, gelememiş veyahut biraz gecikecekmiş falan diye anlattılar, veya biz öyle anladık. Kızılay ise böyle bir çekime veya hazırlığa ihtiyaç duymamıştı. Yahut da biz göremedik.
Kızılay(1868) insanlık ayırımı gözetmeden, bağımsız bir hayır kurumuydu. Birlik ve evrensellik hedefinde bir yardım merkeziydi. Yoksul ve muhtaçlara ibate ve iaşe sağlar, sağlık ve kan merkeziyle hizmet verir, bütün dünyada afet, göç ve mülteci durumunda hazır ve nazırdır. İki asra yaklaşan da büyük ve önemli bir tecrübesi vardı. Çok saygın bir kurum. Gönüllü çalışanları olduğu gibi, maaşlı kadrolu elamanları da vardır. 1950’lı yıllarda ilk ve orta mektepte iken okullarımızda mutlaka Kızılay kolu olurdu. Bayramlarda talebelerin boynuna takılan madeni kumbaralarla Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Türk Hava Kurumu’na insanların ceket yakalarına iğnelenen kağıt logolu rozetler takarak yardım toplarlardı. Bu işlem gönüllü olarak yapılır ve görevlendirilirdi. Bu kurumlar tekeldi ve devlete aittiler.
Kızılhaç, IHH ve Gönüllü Olmak
Bir yakınımın oğlu üniversite bittikten sonra Almanya’da doktora yapıyordu. Ziyaretine gittim. Bulamayınca merak ettim. Sordum, soruşturdum, akşam geleceğini öğrendim ve böylece birlikte oldum. Meğer gönüllü olarak Kızılhaç’ta çalışıyormuş diğer yabancı öğrenciler gibi. O gün yakın köylerdeki Kızılhaç yardım kumbaralarına bırakılanları toplamak için göreve çıkmışlar. Resmi görevli gibi gün içinde işlerini tamamlayıp birim amirine de tekmil vermişler. Beni daha sonra Kızılhaç Şubesinin yerine götürdü. Hummalı bir faaliyet vardı. Eşyalar kullanımına göre ayrılıyor, ütüleniyor, paketleniyor, yerleştiriliyordu. Üç TIR yüklenmişti. Kırgızistan’daki fakirlere gitmek üzere yola çıkacakmış.
Bir başka husus anlattı ki kutladım. Şehrin itfaiye teşkilatında çoğu öğrenci ve emekçi gençler gönüllü olarak resmileri gibi disiplin içinde çalışıyor, nöbete giriyor, yangın söndürmeye gidiyorlarmış. Gönüllülük ve faydalı olmak böyle bir şey zaten. Kutladım. Bunların bir kısmı bizde de hayata geçmek üzere ama henüz yeterli değil. Mesela IHH uluslararası boyutta önemli ve örnek bir yardım kuruluşu. Son Suriyeli göçmenlerde fevkalade faydalı hizmetler yaptı. Dilerim sayıları çoğalır ve ne olduğu, ne olacağı hala meçhul bayramda mantar gibi biten ve kurbanlarımıza talip olanların önüne geçer. Faydalı, fahri ve hayırlı olmak ne güzel şey. İşsizliğin had safhada olduğu günümüzde bu tür gönüllü hizmetler hep önde olmalı.
Para Peşin
Madalyona bir de tersten bakarsak. Günümüzde, kamusal bilinen hayır ve yardım müessesesi olan bir kurumumuzun genel merkez yöneticilerinin sosyal medyada iddia edilen maaş listesi şöyle;
1. Genel Müdürü 31 bin 500 TL,
2. Kan Hizmetleri Genel Müdürü 26 Bin 500 TL,
3. Destek Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
4. Finans Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
5. Toplum İlişkileri Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
6. Toplumsal Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
7. Uluslararası İşler ve Göç Hizmeti Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
8. Strateji ve Bilgi Teknolojisi Genel Müdür Yardımcısı 24 Bin 397 TL,
9. Teftiş Kurulu Başkanı 24 Bin 397 TL,
10. Hukuk Müşaviri 24 Bin 397 TL,
11. Teftiş Kurulu Başkanı 16 Bin 750 TL,
12. Hukuk Müşavir Yardımcısı 16 Bin 750 TL,
13. Hukuk Müşavir Yardımcısı 16 Bin 750 TL,
14. Basın Müşaviri 16 Bin 750 TL,
15. İnsan Kaynakları Direktörü 16 Bin 750 TL,
16. Satın Alma Direktörü 16 Bin 750 TL,
17. Kurumsal Gelişim Direktörü 16 Bin 750 TL,
18. Bilgi Teknolojileri Direktörü 19 Bin 673 TL,
19. Bütçe ve Muhasebe Yönetim Direktörü/ 16 Bin 750 TL,
20. Medikal Yönetim Direktörü 16 Bin 750 TL,
21. Kalite Direktörü 16 Bin 750 TL,
22. Mali ve İdari Hizmetler Direktörü 16 Bin 750 TL,
23. Kurumsal Risk ve Uyum Direktörü 19 Bin 673 TL,
24. Gayrimenkul Yönetimi Direktörü 16 Bin 750 TL,
25. Barınma Sistemleri Direktörü 16 Bin 750 TL,
26. Bağış Yönetimi direktörü 16 Bin 750 TL,
27. Gönüllü İşler Yönetimi Direktörü 16 Bin 750
28. Sosyal Hizmetler Direktörü 16 Bin 750 TL,
29. Eğitim Yönetimi Direktörü/16 Bin 750 TL,
30. Halk Sağlığı ve Psikososyal Hizmetleri Direktörü 16 Bin 750 TL,
31. Uluslararası Politikalar ve İşbirliği Direktörü 16 Bin 750 TL,
32. Uluslararası Programlar ve Operasyonlar Direktörü 16 Bin 750 TL,
33. Kan Hizmetleri Genel Müdür Danışmanı 14 Bin 484 TL,
34. Genel Müdür Danışmanı 13 Bin 402 TL,
35. Genel Başkan Danışmanı 9 Bin 819 TL,
36. Genel Başkan Danışmanı 14 Bin 484 TL,
37. Genel Müdür Danışmanı 14 Bin 484 TL,
38. Genel Müdür Danışmanı 6 Bin 433 TL,
39. Genel Müdür Danışmanı 6 Bin 433 TL,
40. Yatırım Holding AŞ Ceosu 31 Bin 500 TL,
41. Şifalı İçecek Genel Müdürü 24 Bin 397 TL,
42. Yatırım Holding AŞ Genel Müdürü 16 Bin 750 TL,
43. Satış ve Pazarlama AŞ Yönetimi 11 Bin 565 TL,
44. ARGE ve Kalite Direktörü 13 Bin 500 TL,
45. Sağlık AŞ Genel Müdürü 24 Bin 397 TL,
46. Çadır ve Tekstil AŞ Genel Müdürü 19 Bin 673 TL,
47. Kültür ve Sanat AŞ Genel Müdürü 14 Bin 484 TL,
48. Gayrimenkul ve Portföy Yönetimi AŞ Genel Müdürü 13 Bin 212 TL.
Hutbelerde Tekrarlanmalı
Bu listeyi hükumetin ileri gelen bir genel başkan yardımcısına gösterdim. Olabileceğini, bütün dünyada böyle uygulandığını söyleyince tartışmadım bile, gönüllüğü hatırlattım o kadar. Bu rakamlar bazıları için belki az da olabilir ama teftişte, basın ve halka ilişkilerde, satış pazarlamada, eğitim ve hukuk müşavirliğinde bütün kurumlar ve hizmetler aynıdır.
Ülkelere göre futbolcuların verdiği vergi oranları da şöyle; İsveç %57, Portekiz %57, İspanya %52, Fransa %50, Avusturya %50, İtalya %48, Almanya %48, İngiltere %45 ve Türkiye %0. Peki neden?
Çünkü yenilenerek çıkarılan mevcut yasa ile Türkiye’de artık futbolcu transferlerinden %15 vergi alınıyor ve bu para daha sonra kulüplere katkı olarak iade ediliyor, yani veriliyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı bu konuda çok mükrim ve cömert! Yani genel bütçeye vergi olarak katkıda bulunmuyor.
Şeffaflık ve Fahri İnsan Sayısı Artmalı
TRT’de sanırım Cem Duna yönetimiydi. Personelin maaşları açıklanarak liste girişe asıldı. Herkes gördü. Bir de baktık ki bir medya kuruluşunun başkan ve bazı arkadaşları TRTde hiç çalışmadıkları halde maaş alıyorlarmış. Öyle ki medya kuruluşunda başkan olan zat üstelik spiker olarak çalışıyor görünüyormuş!. Tabi tepkiler başladı. TRT Başspikeri Aytaç Kardüz “madem öyle” diyerek bu kişiyi nöbete yazınca ortalık birbirine girdi. Bu bakımdan şeffaflık da çok önemli.
Bunları neden hatırlattım? Kul ve kamu hakkını öne çıkarmak için. Gönüllü olmayı, fahri hizmet vermeyi, vakıf insanların sayısını artırmayı, gençlere hobi özelliğini kazandırmak için. Vakıflar kamu bütçesinden beslenmemeli. İnsanların hayırseverliklerinden ve fedakarlıklardan evvela istifade edilmeli. Önce ülkem ve toplum, sonra ben, sen o’lar gelmeli. İlk defa geçenlerde bir Cuma hutbesinde kul ve kamu hakkı konusunda bilgiler tazelendi. İyi de oldu. Keşke ihmal edilmese, hep devam etse. Çünkü yıllardır kul ve kamu hakkı konu edilmiyordu camilerimizde.