Kalkınmak İçin Niçin Doğruyu Yapmıyoruz?

188

Altmışlı yıllardan itibaren
Türkiye’de insanlar, nasıl kalkınacağımızı tartışırdı. Ben 15 yaşındaydım ve
çok merak ederdim; nasıl kalkınacağız? Hayatımın geri kalanı da bu soru ve
uzantılarıyla geçti. Kitabını bile yazmaya çalıştım: Niçin Geri Kaldık?

Tabi önce kalkınmamışlığımızı kabul
etmek gerekiyordu. Evet, biz geri kalmıştık. Yok, biz kalkındık, dünya bizi
kıskanıyor gibi laflar edilmezdi. Gerçeği bilmek açısından bugünden
ileriymişiz. Aslında kalkınıp kalkınmadığınızı bilmek deha gerektirmiyor. Kişi
başına GSMH veya kişi başına GSYH açısından diğer ülkelerle neredesiniz? Bir
bakın. 37 OECD ülkesi arasında 30’uncuyuz, yani sondan yedinci. Bakınız, burada.
Peki, arkadan da gelsek, öndekileri yakalayıp geçeceğiz değil mi?

Rakamlar televizyonlarınız gibi konuşmuyor

Başkanlık Sistemi’ne adım attığımız
ve Türkiye’nin uçuşa, kalkışa geçtiği 2017 sonrası var ya. Yine aynı sayfalarda
bakın. 2017-2019 arası bizim kişi başına GSYH’mız, satın alma gücü paritesiyle
28 209 dolardan 28 270 dolara çıkmış. Üç yılda binde 2 büyümüşüz. OECD
ortalaması 43 550 dolardan 46 650 dolara çıkmış. %7 büyümüşler. 2020 henüz
yok tabi. İyi ki yok. Bu eğilimde ara kapanmıyor, açılıyor.

Maalesef rakamlar,
televizyonlarımız gibi konuşmuyor. Rakamlar post-gerçeklik çağında değil. Gayet
asık suratlı ve sıkıcılar.

Nasıl kalkınacağız tartışması artık
yok. Belki var da ben duymuyorum. Artık konumuz o değil. Artık konumuz, kimler
kötü, kimler hain. Tabi dış düşmanlarımız var. Hatta dış dostlarımız yok
galiba, hepsi düşman. Kabul, ya iç düşmanlarımız? Onlar daha beter ve neredeyse
çoğunlukta. Şimdi derdimiz bu. Kalkınma değil. Eh makul. Önce iç ve dış
düşmanları bitireceğiz, kalkınma sonra; ama onlar da azalacağına çoğalıyor
hainler!

Birinci sınıf bilim ve teknik

Nasıl kalkınacağımızın ilgimizi
kaybetmesinin birden fazla sebebi var. Galiba birisi, cevabı herkesin bilmesi.
Sorunun cevabını herkes biliyorsa, soru çekiciliğini kaybedecektir. Yarın günlerden
ne sorusunun bir cazibesi var mı?

Nedir cevap? Her sahada birinci
sınıf bilim ve teknik adamlar yetiştireceksiniz ve ülkenin ekonomik
kaynaklarının planlanmasını, işletilmesini, yönetilmesini onlar yüklenecek. Bu
kadar basit. Bilim ve teknik derken sadece tabiat bilimlerini ve onların
teknolojisini değil, insan ve toplum bilimlerini de kastediyorum. Ekonomiyi,
sosyolojiyi, yönetim bilimini, hukuku, siyaset bilimini ve daha nicelerini.
Bunları taa! 1958 yılında rahmetli Mümtaz Turhan Hoca tane tane anlatmış.
Garplılaşma, daha doğrusu, Batı’nın zenginliğine, refahına ulaşmanın yolu budur
demiş. Batı’dan veresiye Mercedes ve uçak almak değil, Batı gibi bilim ve
teknoloji üretebilmektir demiş.

Üniversiteler, araştırma enstitüleri

Birinci sınıf bilim ve teknik
adamlarını kim yetiştirecek? Gayet tabiî üniversitelerinizden. Sizin
üniversitelerinizin yetersiz kaldığı alanlarda öğrencileri doktora yaptırmak
için dışarı göndereceksiniz; veya hocaları ithal edeceksiniz. Sizin
üniversiteleriniz yeterli hâle gelinceye kadar… Aslında bizim kalkınma yolunda
yürümemiz, geçmişte kalkınmış ülkelerin ilerlemesinden daha kolay. Çünkü bizim
önümüzde örnekler var. Onların nasıl yaptıklarını biliyoruz. Onlar bilmiyordu;
keşfetmek zorundaydılar.

Tabi önce, üniversitelerinizin yeterli
olmadığını kabul edeceksiniz. Tıpkı kalkınmamışlığınız gibi. Bunun ölçüsü de
kolay. Dünya sıralamasında neredeler? Gerideler. Buraya tıklayın.  İlk 100’de, ilk 200, ilk 300, ilk 400’de
yokuz. Eskiden vardık. Şimdi yokuz. 18’inci veya 19’uncu olmamızı
beklemiyordunuz değil mi? Maalesef okulun çoğalması kaliteyi yükseltmiyor.

Neden yapmıyorsunuz?

Nasıl yapılacağını biliyoruz… İlk
yüzde birkaç üniversiteniz ve araştırma enstitünüz olacak. Yöneticileriniz bu
kurumlardaki bilim adamlarıyla birlikte Türkiye’nin problemlerini çözecek.
Türkiye için en yararlı stratejileri kuracak. Bu stratejiler üzerinde çalışmış
binlerce doktora öğrencisi çıkacak. Ülkenin dış politikası da eğitim, yatırım
politikaları da buralarda yetişmiş birinci sınıf bilim adamlarına danışılarak
belirlenecek.

Genç girişimciler teknolojide
yeniliklere, inovasyonlara imza atacak. Binlerce patent alacaklar.
İnovasyonları kolayca sermayeyle buluşacak. Bütün bunlar rekabet ortamı içinde
yürüyecek. Benim yeğen, benim oğlan, benim yandaş değil, en yararlı yeniliği getiren,
en kârlı fikri düşünen öne çıkacak. Hakkın korunacağını garantiye alan bir
hukuk sisteminiz olacak. Fikir mülkiyeti vatan gibi korunacak.
Teşebbüslerinizin çalınmasına, gençken boğulmasına izin vermeyeceksiniz.

Her şey biliniyor. Nerde olduğunuz
da, oradan nasıl çıkıp kalkınacağınız da. Niçin hâlâ geri kalıyoruz? Niçin
gerekeni yapmıyoruz? Gerekenler yerine başka şeyler mi yapıyoruz?(Alıntı: Milli
Düşünce Merkezi)

Önceki İçerikSöyleyen ve Söylenen Değil Yapan Olmak
Sonraki İçerikPara mı, İnsan mı? Tabii ki Para.
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)