Kaliteli Yaşamın Önleyici ve Koruyucu Sağlığımıza Bakışı

94

 

Yaratıcımız bizlere güzel ve kaliteli yaşayalım diye süper sistem bir vücut vermiştir. Bize bahşedilen yüksek kaliteli vücudumuzu özenle korumak ve vakti geldiğinde sahibine alnımızın akıyla teslim edebilmek boynumuzun borcu olmalıdır. Sağlıklı olmak, yüksek kaliteli yaşamın yalnızca su basmanıdır. Yani olmazsa olmazıdır. Ancak iyi biliriz ki, subasman bina demek değildir. Ancak, subasman olmaz ise de, binanın kurulması imkansızdır. Yüksek kaliteli bir yaşam için sağlıklı olmak çok önemli olmakla birlikte asla yeterli değildir. Zira etrafımız sağlıklı olup da, kalitesi düşük bir dünya insanla çevrilidir.

Dünyaya bir defa geldik. Her geçen gün ömrümüzü azaltmakta ve geçen günlerimizin tekrarı da yok. Güzel ve kaliteli yaşamak da, kötü ve kalitesiz yaşamak da bizim tercihlerimize bağlı. Günlük hayatımızda yaptığımız ve uyguladığımız tercihlerimizin tamamının olumlu, güzel, etkin, verimli ve kaliteli olması halinde, kaliteli ve sağlıklı yaşayacağımızdan hiç bir kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Tercihlerimizin sevimsizlerden yana olduğu zaman da, başımıza neler geleceğini bilmek için müneccim olmaya da gerek yoktur.

Sağlığımızın kaybolması bir günde olan bir olgu değildir. Aynen evlerimizin kirlenmesi gibidir. Yeni temizlenen bir ev dahi iyice bakıldığı zaman bazı yerlerinin kirli olduğu görülebilir. Hele hele günlerce ve aylarca temizlenmeyen evlerin halinin nasıl olduğunu söylemeye gerek bile yoktur. Evin temizliğinin yetersizliği bir yere kadar idare eder ama, örümcekler ağ kurmaya başladığında affedilir yanı olmamalıdır. İnsan sağlığı da öyledir. Asla uzun süre kirlenmesine izin verilmemelidir. Biz otomobil değiliz, bir parçamız dümura uğradığında orjinali veya çıkması yoktur. Hiç kimse ilerleyen tıpba ve başarılı hekimlerimize güvenerek, sağlığına ve kalitesine zamanında yapması gereken yatırımları ihmal etmemelidir.

Vücudumuzu perte çıkarıncaya kadar ihmal edip, hekimlerden ve çok olan paramızdan himmet beklemek kaliteli bir insanın işi asla olamaz. Sürekli artan hastahane ve doktorlarımıza, sürekli gelişen ve ilerleyen bilime rağmen; hastahanelerimiz ve ilaç tüketimimizdeki yoğunluğa dikkatinizi çekmek isterim. Aynı zamanda sevimsiz hastalıkların sürekli artmasını görmezden gelmememiz gerekiyor.

Vücudumuzda doğuştan itibaren savaşçı hücrelerimizle, mikroplarımız arasında süren bizim lehimize sonuçlanan bir mücadele vardır. Eğer sürekli kaliteli yaşıyorsak, savaşı sağlığımızın kazanması gerekecektir. Ancak, ne zaman ki, olması gereken denge, mikroplar ve zararlılar lehine artarsa, işte o zaman hastalıklar başladı demektir. Adları da hiç önemli değil. Özellikle sevimsiz hastalıkların hekimlerimiz ve tıbbi cihazlarımız tarafından yakalanma anına geldiği zaman, maalesef iş işten çoktan geçmiş oluyor. (O zaman yapılan tedavi uygulamaları, itfaiye veya toma araçlarının tazyikli suyu ile kirlenen evleri yıkamaya benziyor. Evlerimizi yıkıyor mu, yoksa YIKIYOR MU belli değil.) ) Doğduğumuzda tahteravallinin bir tarafı sağlıklı, diğer tarafın da sağlıksız taraf olduğunu varsayalım. Sağlıklı taraf sıfır mikrop iken (yerde), sağlıksız taraf da yukarıda iken; Orana % 1’e % 99 diyelim. Denge sağlık aleyhine bozuldukça, yani % 1’in miktarı yukarılara doğru çıktıkça tehlike sinyallerini vücudumuz bize göndermeye başlıyor. (Yorgunluk, kırgınlık, isteksizlik, öksürük, moralsizlik, şişmanlık, saç dökülmesi, derimizde değişiklik, ümitsizlik, karamsarlık, ağızda ve midede nahoş koku, döküntüler, kanamalar, vb. gibi).

Tahterevalli % 50- %50 dengesine gelinceye kadar maalesef hiç bir ciddi hastalıkla karşılaşmıyoruz. Yaptırdığımız bütün tetkiklerde de sağlıklı çıkıyoruz. Çünkü Teşhis mekanizması olan doktorlarımız ve cihazlarımız, ancak yeterince ilerlemiş vakaları yakalayabiliyorlar. Oran sevimsizler lehine artmaya başladığı anda tünelin ışığını gören geliyor. O zaman şu serzenişleri her halde benim gibi sizler de duyuyorsunuzdur.

– Hay Allah 50 yaşına kadar hiç doktor yüzü görmemiştim! (Bilimsel olarak 50 yaşa kadar doktor yüzü görülmemesi, 51 yaşında da görülmeyeceği anlamına gelmez.)

– Daha geçen hafta bütün tahlillerim iyi çıkmıştı.(Tabi o zaman oranlar % 49’a % 51 idi. Tahterevallinin sevimsiz kısmı öne geçti günaydın!!!)

– Doktora gidersem şimdi bir sürü hastalık çıkarır!! Aferin, ne de güzel biliyorsun. İşte akıllı insan dediğin böyle olur. Hem bozar, hem de bozduğunun farkındadır!!!)

– Doktor bey ne gerekiyorsa yapalım, hiç bir maddiyattan kaçınmayalım… Bence tren kaçtı. Ne kadar hızlı koşarsan koş, yakalayamayacaksın. Trene binmek için zamanında yerini alacaktın!!!

– Bana bir şey olmaz. “Kötülere bir şey olmaz, iyileri de Allah korur”. Acaba öyle midir? Kişi her ne yaparsa kendi kendine yapar.

O HALDE; Sağlığımız ve kalitemiz önce kaybedilip sonra, hekimlere tamir ettirilecek bir otomobil değildir. Sağlıkta ve kalitedeki gözle görülmeyen İSRAF, en büyük, etkileyici ve tehlikeli israftır. Çok büyük maddi ve manevi sorumlulukları ve ağır sonuçları vardır. Emeksik yemek yok. Sağlığımıza ve yüksek kalitemize yüksek kaliteli emekleri zamanında özenle vermek zorundayız. Dengeli ve sağlıklı beslenerek, düzenli ve bilinçli spor ve egzersizler yaparak, önemli işlerimizi acil janjanlığına bürünmüş angaryalara kaptırmayarak, okuyup, öğrenip, örnek olup, paylaşarak, bilgelik yolunda ilerlemeyi asla kesmeyerek, gelecek nesillere anlamlı ve yüksek kaliteli miraslar bırakmayı hedefleyerek, yüksek kaliteli yaşamın unsurlarını kucaklayıp, azılı hırsızlarından ateşten kaçar gibi kaçarak, bu amacımıza kolaylıkla ulaşabiliriz.

UNUTMAYALIM, Kaliteli ve sağlıklı bir hayat yaşamak tamamen bizim kendi tercihimizdir. Ama bu tercihin ve gereklerinin yapılmasının da bir o kadar zor olduğunu asla unutmayalım.