Kaliteli Yaşamın Emekliliğimize Bakış Açısı

101

 

İnsanoğlunun akıl baliğ olmasından son nefesine kadar hayat çizgisi, merdiven basamakları gibi sürekli yükselen bir şekilde olmalıdır. Zorunluluklar gereği kısa süreli iniş çıkışlar makul karşılanabilir. Ancak, ani çıkışlar ve ani inişler kaliteli yaşamın ruhuna ters gelmektedir. Burada kararlılık, istikrar, devamlılık, denge, azim, coşku, heyecan, üretme, paylaşma vb. gibi olumlu kaliteli yaşam unsurları bu sürece destek vermemektedir.

İnsan hayatı boyunca, dengeli, istikrarlı, belirli amaç ve hedeflere yönelik, okuma, öğrenme, çalışma, üretme, paylaşma, destek verme, katkı sunma vb. gibi güzel ve anlamlı eylemlere devam etmelidir. Yaşamın hiçbir yerinde, ümitsizliğe, yılgınlığa, tembelliğe, umutsuzluğa, vazgeçmeye, bilinçsiz ertelemeye, atalete, kararsızlığa, öğrenilmiş çaresizliğe asla yer verilmemelidir.

Vücudumuz 20’li yaşlarda gelişimini tamamlamakta ve 40’lı yaşlarda ise biyolojik olarak geri dönmeye başlamaktadır. Kas ve kemik sistemimizle birlikte vücudumuzun tamamının sağlık ve kalitesini koruyabilmek için, önceki yıllardan daha fazla ve yüksek kaliteli eylemlerde bulunmamız kaçınılmaz hale gelmektedir. Dövülen demirin sağlam olması ve çalışan bıçağın keskin olması gibi, vücudumuz da her açıdan çalıştığı ve eylemde bulunduğu ölçüde sağlığını ve kalitesini koruyabilecektir.

Emeklilik, yalnızca maaş aldığımız işyerinde belirli bir süreyi tamamlamış olduğumuzdan dolayı ayrılmak demektir. Asla ve asla çalışmayı, öğrenmeyi, üretmeyi, okumayı, sinerji ortaklığı yapmayı, enerji üretmeyi, paylaşmayı, katkı sunmayı, destek olmayı, bırakmak demek değildir. Bazılarımız emekli maaşı yetmeyeceği için çalışmaya devam etmeyi tercih etmektedir. Emekli maaşı yetenlerden bazılarımız ise, çalışmayı olduğu gibi bırakmakta ve bu defa da, can sıkıntısı, obezite, asosyalleşme, yalnızlaşma, atalet, durağanlık ve kahve köşeleri gibi kaliteli yaşam hırsızlarının kucağına düşmektedir. En tehlikeli emeklilik şekli de bunlar olsa gerektir.

Eğer emeklilikte karar kıldıysak, çalışmaya devam etme saiki ile, aynı veya benzer bir işte zoraki çalışmak zorunda değiliz. Bugüne kadar yapmış olduğumuz işin dışında yapılabilecek sayısız işler ve eylemler bizleri beklemektedir.  Artık en olgun, yetişmiş, tecrübeli, insiyatif yeteneği gelişmiş, üretim kapasitesi artmış, kaliteli ve tecrübeli arkadaş portföyü olan, girişimcilik ruhu gelişmiş, profesyonelleşmiş bir durumdayız. Eğer, gençlik yıllarımızdan beri, yüksek kaliteli hayatımıza ve koruyucu ve önleyici sağlığımıza gerekli yatırımları da yapmış isek, değmeyin keyfimize…

Tabi çalışma yıllarımızda, gençliğin verdiği enerji ile, büyük bir hırsla, dünyayı hamudu ile yutacak bir şekilde çalışarak; ölçülü ve dengeli, dinlenmeyi, eğlenmeyi, tefekkürü, kanaatı, sabırı bir tarafa bırakarak, gençliğin tolerans sınırlarına güvenerek, kendimizin her bakımdan posasını çıkarmış isek, yandı gülün keten helva…  Zira yaşamımızın yüksek kaliteli olabilmesi için, her aşamada, çalışma, dinlenme, eğlenme, ibadet, dengelerini çok iyi kurabilmemiz gerekiyor.

Özellikle emeklilikte de yüksek kaliteli yaşayabilmek için, önceden edinmiş olduğumuz kaliteli eylemlere hiç ara vermeden, hatta daha da artırarak devam etmemiz gerekiyor. Zira bunlar kaliteli yaşamımızın  çok önemli ve asla terkedilmemesi gereken, ama acil olmayan eylemlerindendir.

Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

–         Her gün mutlaka belirli bir süre okumak. (Kur-an’ı kerim ve faydalı eserler)

–         Her gün mutlaka belirli bir süre, spor ve egzersiz yapmak. (Bilinçli ve kaliteli olmak kaydıyla)

–         Yazmak, üretmek, çoğaltmak ve  paylaşmak.

–         Çevremizle pozitif iletişimde bulunarak, beşeri ilişkileri artırmak.

–         Sinerji ve enerji üreterek çevremizle paylaşmak.

–         Dost ve arkadaşlıklara kaliteli yatırımlar yapmak.

–         Çevremize, destek ve anlamlı katkılar sunmak.

–         Yardıma muhtaç insanlara karşılıksız yardım etmek.

–         Toplumsal, kültürel, eğitim ve sağlık projelerinde görevler almak.

–         Çevremizi her anlamda sürekli pozitif ve olumlu bir atmosfere büründürmek.

–         Verimli, etkin ve çevreyle etkileşimli hobiler edinerek belirli sürelerle icra etmek.

–         Etkin çalışma hayatındaki mesleğini gönüllü olarak daha tecrübeli bir şekilde toplumla paylaşmak.

–         Gelecek nesillere yüksek kaliteli ve anlamlı miraslar bırakabilmek için gerekli hassasiyeti göstermek. (Her mirastan bahsetmiyorum. Zira borç da bir mirastır)

En kötü tercih ise, emeklilikten sonra hiçbir iş yapmayarak, çalışmanın acısını çıkarmak için, dinlenmek için, rahat yaşamak için; eylemsiz, hareketsiz, üretimsiz, pasif, çevreden kopmuş, kabuğuna çekilmiş bir şekilde yaşamaya başlamaktır. Böyle bir tercihte bulunan kişinin derhal sağlığı bozulacak, zihni melekeleri süratle geriye gidecek, çevikliği ve dinamikliği azalacak, anlamlı eylemlerde bulunmadığı için itibarı azalacak ve toplumda hiçbir işe yaramayan bir kişi olma evhamına kapılacaktır.

Yüksek kaliteli bir yaşamın en önemli unsurlarından birisi de dengeli, ölçülü ve itidalli olmaktır. Dengesiz bir dinlenme,  çalışma, tatil, eğlenme ve hobi eylemleri bizleri kaliteli yaşamdan uzaklaştırır. Bu konularda kantarın topuzunu kaçırmamak gerekir.

Emeklilikten sonraki yaşamımızın da yüksek kaliteli olabilmesi için, ömrümüzün kalan kısmını lezzetli bir şekilde yaşayabilmek için, ileride alzeheimer (unutkanlık ve bunama) hastalığına yakalanmamak için, borçların içerisinde bunalmamak için, yalnızlaşmamak için, asosyal olmamak için, yaşamdan gerçek anlamda zevk almak için, yüksek kaliteli yaşamın unsurlarını emeklilikten sonra da daha etkin olarak üzerimizde taşımamız gerekiyor.

40’lı yaşlardan sonra biyolojik ritmimizin aleyhimize işlediğini de dikkate aldığımızda, emeklilikte de boşluğumuzun olmadığı, avareye geçirilecek zamanımızın olmadığı, üretmeye, çalışmaya, okumaya, paylaşmaya, destek ve katkı sunmaya, spor ve egzersize devam etmeye, yeni yeni hobiler edinmeye ve uygulamaya, beşeri ilişkileri büyütmeye, dostluk ve arkadaşlıklara yatırım yapmaya, gelecek nesillere yüksek kaliteli ve anlamlı miraslar bırakmaya ne kadar çok ihtiyacımızın olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Bu yönüyle emeklilik, hayattan kopma, sürekli dinlenmeye ve istirahate çekilme, çürüme, işe yaramaz hale gelme, obeziteye ve durağanlığı teslim olma, sosyalite ve toplumsal etkinliklerden uzaklaşma, hızlı yaşlanmaya pirim verme, sağlığı ve kaliteli yaşamı tiftitme demek değildir.

Aksine yeniden doğuş, profesyonelliğin ve tecrübenin ışığında aydınlanma, çevreye ışık, coşku ve heyecan sunma, yedekte değil, oyunun içinde olma, örnek olma, destek ve katkı sunma, iyilik yapma, değer üretme, sinerji ve enerji ortaklığı geliştirme, mevcut pastayı büyütme gibi yüksel kaliteli ve anlamlı eylemlere daha fazla zaman bulabilmek demektir.