Bilim adamları öğrenilmiş çaresizliğe açıklık getirmek için birtakım deneyler yapmışlardır:
1. Bir köpek balığını, yemekten çok hoşlandığı bir küçük balıkla birlikte kocaman bir akvaryumun içine koymuşlar. Ancak aralarını camdan bir engelle ayırarak, köpek balığının küçük balığa ulaşmasını engellemişlerdir. Köpek balığının her hücumunda, kafası sert cama çarpıyor ve yem yapmak istediği balığa ulaşamıyormuş. Bu hareketi belirli bir süre tekrarladıktan sonra ümidi geçiyor ve küçük balığa hücum etmekten vazgeçiyormuş. Daha sonra aradaki cam engeli kaldırıyorlar. Böylece, köpek balığının yemine ulaşması için hiç bir engel kalmıyor. Ancak, köpek balığı “çaresizliği öğrendiği” için bir daha hiç hücuma geçmiyor.
2. Pireyi bir kabın içine koyuyorlar ve zıplama mesafesinin daha aşağısında bir engelle örtüyorlar. Pire her zıplayışında bu engele çarpıyor ve geri düşüyor. Uzunca süre bu davranışta bulunduktan sonra, engel kaldırılıyor. Ancak, pire engelin kalkmış olmasına rağmen, hala önceki alçak mesafe kadar zıplıyor. Çünkü o da çaresizliği öğrendi.
3. Fil yavrularını küçük iken ayaklarından sökemeyeceği bir kazığa bağlıyorlar. Yavru ne kadar uğraşsa kazığı sökmeye gücü yetmiyor. Yıllar geçip fil büyüdükten sonra, hala düşük oranda güç kullanarak kazığı sökemiyor. Gelişimini tamamladıktan sonra gücünü kullansa rahatlıkla kazığı sökebilecek. Ancak, çaresizliği öğrendiği için, kazığın sökülmeyeceğine inanarak, fazla güç kullanmayı uygun görmüyor ve küçücük kazıklara bağlı olarak yaşıyorlar.
Maalesef “Öğrenilmiş çaresizlik” birtakım insanlar için de söz konusu olabiliyor. Her hangi bir özellikli işi birkaç defa deneyip başaramayınca, kendisini geri çekerek, “ben denedim olmuyor”, “o işin olması mümkün değil”, “dene bak sen de yapamazsın”, vb. gibi olumsuz yaklaşımlarla çaresizlik öğreniliyor. Bir daha da o işi başarmak için gerekli olan eylemlere başvurulmuyor.
Halbuki, kaliteli yaşamın en önemli unsurlarından olan, “işe tam odaklanma”, “kaliteli bir iş kaliteli bir süreç ister”, “kaliteli bir iş, sabır, kararlılık, istikrar, azim, coşku ve heyecan ister”, “emeksiz yemek yok”, “çalışmak her zaman en geçerli sermayedir” ilkeleri tam olarak, etkin ve verimli bir şekilde uygulansa, çaresizliği öğrenmek yerine, “her problemin bir çözümü var”ı öğrenmek mümkün olacaktır. Kaliteli işler, yüksek kaliteli emek, zaman, araç ve gereç, bilgi, deneyim ve uygulama ile mümkün olur.
Geleneksek bir zanaatın çıraklık ve kalfalık süresi yaklaşık 4 yıldır. Daha kısa bir süre içerisinde usta olmaya kalkanlar, ya işi yarıda bırakacaklar, ya da ağızlarına yüzlerine bulaştıracaklardır. Bir zanaatın hak ettiği süreye etkin ve verimli olarak, sabırlı, kararlı ve istikrarlı bir şekilde sabretmeyenler, “ben bu işi yapamıyorum”, “bu iş bana göre değil”, gibi bahaneler üretecekler ve çaresizliğe teslim olacaklardır.
Öğrenilmiş çaresizlik veya başarısızlık, çok önemli bir kaliteli yaşam hırsızıdır. Aynı zamanda diğer azılı hırsızlardan olan; tembellik, atalet, pasiflik, sabırsızlık, ümitsizlik, kararsızlık, bencillik, negatif düşünme, olumsuz yaklaşma, geri çekilme, vazgeçme, korkma, endişelenme, aşırı telaş vb. gibi unsurların en yakın arkadaşıdır. Öğrenilmiş çaresizliğe meyilli insanlar, aynı zamanda bahane bulmayı, soruna odaklanmayı, mazeret üretmeyi, suçlu aramayı, suç yüklemeyi, sorumsuzluğu, ortamdan kaçmayı da çok başarılı bir şekilde uygularlar.
Yüksek kaliteli yaşamı hedefleyenlerin asıl amacı ise, başarısızlığı veya çaresizliği değil, çareyi ve başarıyı öğrenmek olmalıdır. Her kaliteli eylemin yüksek kaliteli bir bedeli olduğu gibi, başarının ve çarenin de öğrenilmesinin yüksek kaliteli bedelleri vardır. Yüksek kaliteli emek, sabır, odaklanma, dinleme, gözlemleme, ustayı izleme, paylaşma, aşk, coşku, heyecan, sevgi, ilgi, bilgi, sinerji, enerji ve zamana ihtiyaç vardır. Yarıda bırakılan, korkulan, bıkılan, savsaklanan, erken yorulunan, geri dönülen, vazgeçilen, gözde büyütülen ve gerekli hassasiyetin gösterilmediği işlerde yüksek kaliteden bahsedilemez.
Petrol arayıcılarının ümitlerini kestikleri son metrelerde petrole ulaşmaları, Abraham Lincoln’ün 28 defa seçim kaybedip en sonunda ABD’ne başkan seçilmesi, Ömer Muhtar’ın özgürlük mücadelesi, Ulu önderimiz Atatürk’ün İSTİKLAL HARBİMİZİ Yüce Türk Milleti ile birlikte kazanması, Mimar Sinan’ın çağının en güzel eserlerini vermesine dikkatlice baktığımız zaman; çaresizliğin ve başarısızlığın değil, çarenin ve üstün başarının öğrenilmesinin mümkün olduğunu görebilmekteyiz.
Öğrenilmiş çaresizlik; gönülsüz, tembel, dayanıksız, yufka yürekli, başkalarının sırtından geçinen, tozu dumana katmak yerine, tozu dumanı yutanların, nal toplayanların, cesaretsizlerin, korkakların, mazeret üreticilerinin, velhasıl kalitesi düşük insanların işidir. Yüksek kaliteli insanlar ise, bilgi, ilgi, öğrenme, paylaşma, örnek olma, üretme ve gelecek nesillere anlamlı ve değerli miraslar bırakma sevdalısıdırlar. Kaliteli amaç ve hedeflerine odaklanırlar, aşkla, coşkuyla ve heyecanla yüklüdürler. Ümitvarlıkla ve kararlılıkla başarmaya azimlidirler. Çaresizliğin ve başarısızlığın adını dahi anmadan; çareyi, çözümü ve başarıyı öğrenirler.