Kaliteli Yaşamda Çalışma Analizi

100

Ulu önderimizin çok önemli sözünü bilmeyenimiz yoktur. “Tek bir şeye ihtiyacımız vardır, o da çalışmak”. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de, “bir işi tamamlayınca hemen diğerine başlayın” buyrulmaktadır. 
Demek ki, çalışmak o kadar önemli ve hayatımızın olmazsa olmazları arasındadır. Bütün başarıların en büyük destekçisi çalışmaktır. Çalışmadan para kazanamayız. Çalışmadan ortaya işe yarar üretimler ve kazanımlar koyamayız. Çalışmadan toplum içerisinde saygın bir yer edinemeyiz.
Çalışmanın zıddı, tembellik ve atalettir. Tembel insanın toplumda hiçbir etkinliği yoktur. Üretimde bulunamaz, toplumla ve çevreyle birtakım etkinlikler paylaşamaz, para kazanamaz, güç ve yeteneklerini geliştiremez, gelişen teknoloji ve bilimden yeterince yararlanamaz, çevresine verimli ve kaliteli katkılar sunamaz ve değerli paylaşımlarda bulunamaz. Üstüne üstlük, spor ve egzersiz yapmadığı için, sağlık ve mutluluğunu da kaybeder.
Çalışan insan ise, yenilikler üretme peşindedir. Çevresini sürekli takip ederek, yüksek kaliteli üretimlerde bulunmak derdindedir. İyi para kazanarak sefillikten kurtulur. Vatanına ve milletine yararlı olmak için daha fazla çaba sarf eder. Çevresinde ve arkadaş grubunda aktif ve dinamik olarak bilinir. Her hangi bir durum veya olayı, iyi ve etkin analiz ederek, katkı sunar, destek verir ve paylaşır. 
Çalışmanın en önemli unsurlarından birisi, dengeli ve ölçülü olmaktır. Dinlenmeden, ara vermeden, eğlenmeden sürekli çalışmak, çalışma verimi ve etkinliğini düşürürken, bazı dengeleri de bozar. Metabolizma yeterince dinlenmeden sürekli çalışırsa, yorulur ve tedavisi imkânsız sağlık problemleri (sürmenaj gibi) ortaya çıkabilir. Zira vücudumuzun belirli aralıklarla dinlenerek, hücrelerini yenileme ihtiyacı vardır.
Geceleri geç saatlere kadar çalışmak, verimlilik ve etkinliği düşürür. Ertesi günü heba ettiği gibi, hücrelerimizin yenilenme zamanına da yer verilmemiş olur. 
Bazı insanlar der ki, vücut her türlü duruma alışır. Dört saat gece uykusuna alışanlar için problem olmaz derler. Ben bu görüşe katılmıyorum. Zira vücudumuz sürekli tekrarladığımız her türlü eylemi alışkanlık haline dönüştürüyor ve otomatik pilotuna kaydediyor. Sigara içmek, küfürlü konuşmak, az uyumak, çok uyumak, kaşları çatık tutmak, sürekli gülümsemek, tembellik yapmak, çok çalışmak, çok okumak, hiç okumamak, neşeli olmak, hayattan zevk almamak vb. gibi.
Gördüğümüz gibi sürekli tekrarlayarak alışkanlıklarımız içerisine soktuğumuz her eylem, pozitif veya kaliteli değil. Negatif eylemleri de bilinçaltımız alışkanlıklar listesine ekliyor. O halde en önemli konularımızdan birisi, günlük yaşantımızda gerçekleştirmiş olduğumuz bütün eylemlerin kaliteli ve pozitif olması. Bunların dengeli ve ölçülü bir şekilde tekrarlanarak, alışkanlıklarımız listesine eklenmesi büyük önem taşımaktadır. 
Ord.Prof.Dr. Ali Fuad Başgil hocamızın çok hoşuma giden bir sözü vardır: “Çalışma, dinlenme, eğlenme ve ibadet zamanlarınızı birbirine karıştırmayın”.
Demek ki, eğlenmeden, dinlenmeden ve manevi hayata zaman ayırmadan sürekli çalışmak, doğru bir yaklaşım değil. Yerine göre dinlenilerek, metabolizmanın kendisini yenilemesine fırsat verilmeli; ölçüsünde eğlenilerek, enerji toplanmalı, yerinde ve zamanında ibadet edilerek, manevi dünyamız da beslenmeli ve zenginleştirilmelidir.
Eğlenmenin veya dinlenmenin dozu çalışma aleyhine bozulursa, çalışmanın nimetleri kaybolduğu gibi, yeniden yorulma ve atalete düşme tehlikeleri ile karşı karşıya kalırız.
Bazı insanlar hiç çalışmadan ve hareket etmeden sürekli uyumaya ve dinlenmeye çalışırlar. Hâlbuki belirli bir süreyi geçen dinlenme ve hareketsizlik, daha kötü sonuçlar doğuran olumsuzluklar olarak karşımıza çıkar. Obezite ve durağanlık artar, zekânın gelişmesi durur, yeni üretimlere imkân vermez ve tembellik alışkanlık haline gelir.
Kararınca yapılan dinlenme ve eğlenme, yeniden çalışmaya başlamak ve enerji toplamak için gerekli ve yeterlidir. Burada eğlenme ve dinlenmenin şekli de çok önemlidir. Bazıları eğlenip dinleneyim derken daha çok yorulurlar. Bu da ayrı bir problemdir.
Her çok meşgul kişi de çalışkan veya başarılı değildir. Bazıları söker söker bir daha yapar ve hiçbir mesafe kaydedemez. Bazılarının başını kaşıyacak vakitleri yoktur. Ama ortaya koydukları verimli ve kaliteli bir iş de yoktur. Çünkü önemli işlerini acil ve uyduruk işlerin insafına terk etmişlerdir.
Çalışmada verimlilik, etkinlik ve kalite birinci planda olmalıdır. Biz aynı imkanlar ve sürede 100 tl.lik bir çalışma yaparken, bizimle aynı şartlarda olan rakibimiz 200 tl.lik bir iş çıkartıyorsa, bizde yanlış olan bir şeyler var demektir.
Yapılan işin fırsat maliyeti de büyük önem taşır. Değneğin bir ucundan kaldırdığımız zaman diğer ucunu da kaldırmış oluruz. Herhangi bir işe karar verdiğimiz zaman, onun olumlu tarafları ile birlikte olumsuz taraflarını da tercih etmiş oluruz.
Çalışma hayatında bir de, yeterince esnek ve dinamik olmak zorundayız. Bugün için kazançlı ve geçerli olan bir iş, belirli bir süre sonra birçok etkileyici ve değiştirici faktörlerden dolayı geçerliliğini yitirebilir. İşte o zaman esnek ve cesaretli olarak geçerli işe geçiş yapılabilmelidir. Aksi halde iflas kaçınılmazdır. 
İlk çağlardaki insanların da, bu günkü insanların da bir gününün 24 saat olduğunu dikkate aldığımızda, geçmişte adını tarihe yazdıran çalışkan insanların olduğu, günümüzde ise hale tembellik ve atalete teslim olmuş, bir arpa boyu dahi mesafe kat edememiş insanların olduğu bir gerçektir. 
Demek ki, birileri kıt imkanlar içerisinde dahi, zamanı etkin ve verimli kullanabilirken, çalışma ilke ve kurallarını dengeleyebilirken; günümüzde bazıları ise, zamanı katlediyor, çalışma prensiplerini ya ciddiye almıyor, ya da görmezden geliyor.
Selam sevgi ve dualarımla. Allah’a emanet olunuz.