Küresel Koronavirüs Salgını ciddi bir kriz. Bizden daha gelişmiş ve zengin ülkelerde bile ciddi zararlara yol açıyor.
Bu kriz iyi yönetilmezse bedeli çok ağır olur. İyi yönetilirse ve her boyutu ile ilgili doğru tedbirler alınırsa, küresel rekabette avantajlar sağlanması söz konusu olur.
Salgının etkilediği vatandaş sayımızın resmi rakamdan fazla olduğuna dair iddialar var. Fakat aksini ispatlayan bilimsel bir veri ortaya konulamadı.
Vatandaşlarımızın devlet kurumlarına olan genel güvensizliğinin haklı ve makul gerekçeleri olsa da bu defa durum farklı gibi. Bu krizde siyasi sorumlu bulunan Sağlık Bakanlığı’nın bir Bilim Kurulu oluşturması bu güvensizliği azalttı.
Çünkü bu Bilim Kurulu sadece iktidar yanlısı kişilerin değil, siyaseten muhalif tavırlı tıp uzmanlarının da ehliyetli, liyakatli kabul ettiği tıp profesörlerinden oluşuyor. Ve krizin yönetim merkezi olarak görev yapıyor.
Türkiye’de tıp bilimi diğer bilim dallarından daha fazla gelişmiştir. Doktorlarımız dünyadaki meslektaşları ile mukayese edildiğinde övünülecek bir seviyededir. Yeter ki, bu alanda yetişmiş bilim adamlarına yetki verilsin, siyasetçiler oy kaygısıyla güven aşındıran beyanlarda bulunmasın. Bu krizi en az zararla atlatabilecek yetişmiş insanımız ve tıbbi altyapımız vardır.
Şu ana kadar alınan tedbirlerin biraz gecikmeli olsa da doğru olduğu tıp uzmanları tarafından kabul ediliyor.
*********************************
Cuma Namazı ve Kongreler
Salgının büyümemesi için ülkemizde alınan tedbirler doğru olsa da, bazı kurumlar uyum sağlamakta geç kalıyor.
Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu “Koronovirüsün görüldüğü ülkelerde yüksek risk grubundaki Müslümanların mazeretli sayılabilecekleri ve bu sebeple cuma namazı yerine evde öğle namazı kılabileceklerini” açıkladı. Ama tehlike geçene kadar Cuma namazlarının kılınmaması şeklinde karar alamadı.
Oysaki “Peygamber Efendimiz veba ve cüzzam olayları duyulduğunda, karantina uygulamış, sosyal temasları durdurmuştu… Hz. Ömer Suriye’ye giderken, orada veba olduğunu öğrenince geri dönmüştü.”
Camiler yakın temasın en çok olduğu, aynı yere birden fazla kişinin secde ettiği, hastalığın bulaşma riskinin en çok olduğu mekânlardır. Bu şartlarda okullar tatil edildi ama camilerimizde Cuma namazı kılındı. Hem de salgının en ağır yaşandığı iki ülke İran ve İtalya tecrübelerine rağmen.
İran’da Koronavirüs ilk olarak 19 Şubat’ta Kum kentinde tespit edilmiş, ardından tüm eyaletlere yayılmıştı. Çünkü kutsal sayılan Kum kenti ziyaretlere kapatılmamıştı.
Salgının en ağır zarar verdiği ülke İtalya’da ise Papa’nın yaptığı ayinin iptal edilmemesi salgının boyutunu ciddi bir şekilde artırmıştı.
Bu tür kararlar için krizi yöneten merkezin tek yetkili olması gerektiğini düşünüyorum.
Konferanslar, seminerler, siyasi partilerin il ve ilçe kongrelerinin iptal edilmesi yetkisini, programları düzenleyen kurumların kullanıyor olması da yanlıştır.
Ak Parti il ve ilçe kongrelerini iptal ederken, İYİ Parti’nin, CHP’nin veya diğerlerinin kongrelerini iptal etmemesi yanlıştır. Bu kongreler idari bir kararla iptal edilmelidir.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu da “dini ve siyasi toplantılar dâhil, hayati olmayan her türlü toplantının iptal edilmesi gerektiğini” söylüyor.
*********************************
Krizin Diğer Boyutları
Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) sorunu daha yeni başladı. Alınan ve alınacak tedbirlerin ekonomiden siyasete, sağlıktan turizme, eğitimden dış politikaya kadar etkileri zamanla hissedilecek.
Mal ve hizmet üretimleri aksadıkça, seyahat kısıtlamaları işleri etkiledikçe ekonomik, sosyal ve psikolojik davranışlarımız kaçınılmaz olarak değişecek. Daha şimdiden öncelikle turizm sektöründen başlamak üzere bazı şirketler ödeme güçlükleri yaşamaya başladılar.
Üstelik “virüs” henüz kontrol altına alınmadı. Bütün ümitler mevsim etkisiyle sıcakların artması ve virüsün yayılma hızının düşmesinde. Bir de bulunacak aşı veya ilacın küresel ölçekte üretilip satılmasında.
Tedbirler sokağa çıkma yasağı uygulanması safhasına kadar artırılırsa ve uzun süreli olursa öncelikle küçük esnaf ve KOBİ’ler ve daha sonra büyük şirketlerin ciddi daralmaya gitmesi ve işten çıkarmaların artması gündeme gelebilir.
Benzer olumsuzluklar gelişmiş ülkelerde de yaşanacak. Ama onlar zengin. ABD 1,5 trilyon dolar’lık ve Almanya 500 milyar Euro’luk çok büyük fonlar ayırdılar. Bizim kaynaklarımız sınırlı.
Elbette, “her işin başı sağlık” ama diğer etkiler için de akıl ve bilimi esas alan ciddi tedbirlere ihtiyacımız var.
Burada da “siyasi kurnazlık” yerine akıl ve bilim esaslı ve herkese güven veren bir kriz yönetimi yapabilirsek, Türkiye bu krizden güçlenerek çıkma fırsatını yakalar.