İtiraf Ediyorum Meğerse Kürtmüşüm!

170

“Günümüzde yaşanan ‘Yeni Anayasa’ tartışmalarına bakınca nasıl ki, Cumhuriyet öncesi Türk topraklarını ve milli kimliğimizi koruyamamışsak bugünde Türkiye’yi ve Türk kimliğini korumakta inanılmaz bir şekilde zorlandığımızı görüyorum. Ben bunu Türk’ün ruhsal genetiğindeki arızalı yapıya bağlıyorum. Bu arada kendi davalarından vazgeçmeyen Kürtleri de kutluyorum..”

Bundan yaklaşık 13 yıl önce bir resim sergisinin açılışında kalabalık bir grupla sohbet ederken, bana yöneltilen ne olduğum sorusuna o günkü kızgınlığımla “ben bir Rumeli Kürdüyüm” diye cevap vermiştim. Aslında vurgu yapmak istediğim husus, Türk milletinin asimilasyona karşı olan zafiyetini ortaya koymaktı. Bu ısrarımı biraz sürdürünce, beş dakika sonra soruyu soran kişi kendisinin de “Rumeli kürdü” olabileceğini söyleyince, konuşmayı bitirip arkamı dönerek uzaklaşıp gittim. Ancak o zamandan bu yana bütün sohbetlerimde, yarın Balkanlar üzerinde bir kürt meselesinin gündeme getirilebileceğini söyleyip durdum. Herkes bana gülüp geçti.

Ancak ben Türk olan aslını unutup, Arnavutlaşan, Boşnaklaşan, Pomaklaşan, Goralı ve Torbeş diye kendini tanımlayan ve aslında Türk olup artık karşımızda Bulgar, Yunan, Makedon, Sırp, Hırvat olan o kadar çok insan biliyorum ki; mutlaka “ben Balkan Kürdüyüm” diye de karşımıza çıkacak olan(lar)ı bekliyordum.

Yanılmadım ve malum güç odakları “Balkan Yarımadasında Kürtler” diye uyduruk bir inceleme kitabını kafamıza Kü(r)t! diye çarptılar. Aslında bu kitap, Balkanlarda Kürt varlığını anlatmaya çalışırken bütün Kürtlerin, Türk ve Turanî bir kavim olduğunu ispatlamış. Eğer aksi olsa buradan ilan ediyorum: ne kadar Balkan Türkü, Arnavut, Boşnak, Torbeş, Pomak, Goralı, Bulgar, Yunan, Makedon, Sırp, Hırvat varsa hepsi Kürt’tür…

Türk milleti, içinden “Kürt” diye bir millet çıkarma çabası ile bölünmek istenmektedir. Bu gün Kürt aşireti denilen, aşiretlerin neredeyse tamamına yakını Türk aşiretidir. Ama bu kolay asimile olma belası yüzünden kendilerini farklı görme yanlışına düşmüşlerdir. Bunu sadece kendine Kürt diyen Türklerde değil Araplaşan, Arnavutlaşan, Boşnaklaşan, Bulgarlaşan, Makedonlaşan, Sırplaşan, Hırvatlaşan, Rumlaşan, Pomaklaşan, Goralılaşan vs. tüm Türklerde görmek mümkündür.

Bu saydığımız toplulukların; arkeolojik ve etnografik yapılarını, kültür, örf, adet ve sanatlarını inceleseniz hemen hepsinin ortak bir milletin çocukları olduğunu görürsünüz. İşte batının bu milleti yani Türkleri un ufak etme projesi burada devreye girer ve ortak kimliğin yani Türk isminin kullanılması, milletimizin içinde değişik ve farklı isimde topluluklar çıkarmak suretiyle engellenir.

Aynı oyunun son perdesi de Türklerin en büyük kalesi olan, Türkiye Cumhuriyeti’nde de oynanmak üzere sahneye konulmuştur.

Son günlerdeki iddialar, Osmanlı – Türk İmparatorluğu döneminde, devletin hakim olduğu topraklarda büyük bir Türkleştirme politikası izlendiği yönündedir. Hatta Kürtlerin ve diğer grupların Türkleştirildiği gibi Sırp ve Slav kökenlilerinde Türkleştirildiği konusunda televizyonda konuşan paraları peşin ödenmiş satılıklar vardır.

Yani birilerinin iddiasına göre Balkanlarda büyük bir Kürt varlığı vardır kimine göre de Türk’üm diyenlerin çoğunluğu Slav ırkından gelen Sırplardır. Ey Balkan Türkleri soruma cevap verin: Kürt müsünüz, Sırp mısınız? Ve bu durum Osmanlı’ya özlem duyan ve “Yeni Osmanlıcılık” akımı peşinde koşanlar için büyük bir çelişkidir. Eğer Osmanlı, bir Türkleştirme politikası izlediyse, Türk karşıtlarının Osmanlı arzusu izah edilemez bir durumdur.

Ben bir Balkan Türküyüm. Anne tarafım Kuman Türklerindendir. Sarışın ve mavi gözlüyüzdür. Balkan topraklarına gelen Peçenek, Kıpçak, Çepni, Oğuz gibi Türk boyları ile iç içe geçmişizdir.

Şimdi birileri kalkmış Balkanlarda Kürt varlığını ispat edeceğim diye Kuman Türklerini Kürt yapmış, Balkan adının Kürtçeden geldiğini söylemiş, Sarı Saltuk menkıbelerinin Kürt destanları olduğunu belirtmiş ve bütün Kuman Türklerinin aslında asimile olmuş Kürtler olduğunu anlatmış.

Balkanlara Kürt geçişinin nedeni olarak da “Kürt toplulukları yer ve yurt bulma endişesiyle hareket ederek hep batıya doğru yayıldılar. Balkan yarımadasına girişin amacı da orayı kendilerine vatan edinmekti” diye belirtmişler. Ne yazık ki; daha da ileri giderek Balkanların insanlık tarihinin ilk yıllarından bu yana bir Kürt vatanı olduğunu ilan etmişlerdir.

Şimdi böyle bir çalışma yapılmasını yani “Türk” diye bir milletin olmadığı ve Kürt diye bir milletin olduğu ve Türk topraklarının aslında Kürt vatanı olduğu veya bu başarılamazsa Türkler hakkında, Balkan Türkleri örneğinde olduğu gibi Slav ırkından gelen bir Sırp olduklarına dair uyduruk tezlerin seslendirilmesinin nedenini, o zaman Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan Albay Hasan Atilla Uğur’un 1999’daki hain Abdullah Öcalan’ın sorgusunu anlattığı kitapta, Öcalan’ın verdiği cevaptan anlıyoruz.

H. Atilla Uğur sorar “Sen Türkiye Cumhuriyeti ülkesinden toprak koparabileceğine gerçekten inandın mı?” Bölücübaşı cevap verir: “Asla benim böyle bir düşüncem ve idealim olmamıştır… Çünkü biz bütün Türkiye’ye talibiz…”

Şimdi Balkanlarda Kürt varlığını ispata kalktıklarına göre bundan anlıyoruz ki; bütün Türk Dünyasına talip olmayı düşünmeye başlamışlar.

Neremle güldüğümü yazarsam ayıp olur ama Türk milletinin zafiyetlerini de göz önünde tutarak, bu çalışmaları ciddi bulduğumu da ifade etmek isterim.

Eğer Türk milleti ve milletimizin değerli evlatları; soyumuza, sopumuza, kültürümüze, tarihimize ve inancımıza ilmi çalışmalarla ve bütün dünyanın kafasına vura vura sahip çıkmazsa, bu gülüp geçtiğimiz şeylerin ete kemiğe bürünüp (TBMM’deki Yeni Anayasa konusundaki konuşmalara bir bakın!) gerçekleştiğini gelecek nesillerimiz görebilir.

Aslını terk etmişlerin varlığı bizim gözümüzü açması gereken en önemli delillerden biridir. Bakalım şimdi Balkan Türkleri, Balkan yarımadasındaki Kürt varlığına ne diyecek? (Hala bir şey demediler!)

Benim ise cevabım şimdiden belli “Elhamdülillah Türkoğlu Türküm”

Şimdi bir de buna ülkemizi işgal eden sığınmacılar eklendi böylece Türklüğün eriyişi hızlandı ve Türk yine “sus pus”… Bakalım Türk dört bir koldan yapılan bu saldırıya dört kolluya binmeden uyanacak mı?