İşte Kıbrıs Konusunun Bilinmeyenleri…(Rahmetli Denktaş’ın anlatımıyla…) Yazı Dizisi:

44

BÖLÜM-1

Kıbrıs konusunda ne kadar çok şey söylendi, anlatıldı ve yazıldı. Ülkemizin dış siyasetinin son 50 yılına damgasını vuran, bölgesel milli menfaatlerimiz uğruna savaştığımız adı Kıbrıs olan o stratejik ada hala gündemimizde, hala uluslararası arenada çözüm bekleyen en önemli konu, hala en hassas bölgeler arasında.

Kıbrıs konusunun çözümsüzlük nedeni aslında çok açık!

Çünkü adanın yarı buçuğunu elinde bulunduran Rumlar; adanın tamamının yanı sıra, yönetimini de istiyor! 1974 yılında Rum’un zulmünden kurtulup hürriyetine kavuşan, 1983 yılından bugüne kendi kurmuş olduğu KKTC’de hür ve bağımsız yaşayan Kıbrıs Türk Halkına ise adada sadece azınlık olarak yaşayabilirsin diyor da başka bir şey demiyorlar!

Hemen şunu ifade etmeliyim ki, Kıbrıs meselesi bir alacak verecek davası değildir. Kıbrıs meselesi denildiğinde; Akdeniz’deki konumu nedeniyle Türkiye’nin ön cephesi olan Kıbrıs adasının stratejik önemi akla gelir.

Kıbrıs konusu dendiğinde; Türkiye’nin tarih sayfalarından süzülüp gelen ada üzerindeki 307 yıllık hâkimiyeti, uluslararası anlaşmaların ülkemize tanıdığı yasal hakları ve hukuku akla gelir.

Kıbrıs adası bizlere atalarımızdan yadigâr vatan toprağımızdır. Tarihin hiçbir döneminde ne Rum’a, ne de Yunan’a ait olmamıştır.

Kıbrıs meselesini kitaplarına konu alan pek çok akademisyen, konunun uzmanları, olayların içinde yer alan siyasiler olmuş, makaleler yazılmış, konferanslar verilmiştir. Ben de Kıbrıs Milli davamızla ilgili bugüne değin pek çok kitap kaleme aldım, konferanslar verdim, binlerce makale yazdım.

Ama bu defa; Kıbrıs konusunun bilinmeyenlerini bu meselenin bayraktarı, Kıbrıs Türk’ünün bu konuyla ilgili haklı davasını tarih sayfalarına kazıyan KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın anlatımıyla yazmak istedim.

İşte, bu yazı dizisinde, konunun pek çok anlatılmayanı okuyacak, Kıbrıs meselesinin gerçekleriyle tanışacaksınız.

Rahmetli Denktaş’ın anlatımı olan bu gerçekler; 2010 yılında yazmış olduğum, ”Tarihten Gelen Çığlık” isimli kitabımda da yer almıştır. Okuyacağınız her bölüm Kıbrıs meselesinin Türkiye ve Kıbrıs Tür Halkı için neden çok önemli olduğunu da gözler önün sermektedir.

Şimdi, neredeyse ömrünün tamamını doğduğu vatan toprakları Kıbrıs’ta halkının müreffeh geleceğine adayan, sonunda bu onurlu mücadeleyi kazanarak, kurmuş olduğu KKTC devleti ile taçlandıran; doğru tespitleriyle, fikirleriyle hala konuyla ilgili siyasetçilere yol gösteren, büyük devlet adamı rahmetli Denktaş’a sözü bırakalım.

O bilge kişiliği ile Kıbrıs konusunun bilinmeyenlerini tarihe yazdığı gerçekleriyle anlatsın bizlere;

“1950’li yılların en önemli olayı, Rumların gerçekleştirmiş olduğu, Enosis plebisitidir. Kilisede defter açtılar, papazlar kiliseye normal olarak ibadete gelenlerin imzasını aldı Enosis ister misin diye? Kiliseye gelmeyen insanların evlerine gittiler teker, teker! Biz biliyoruz, siz fazla dindar değilsiniz ama bugün milli meseledir. Gelip şu defteri imzalayın, gelmezseniz kilise tarafından aforoz edileceksiniz diyerek insanlarına baskı yaptılar! Onun için herkes gitti ve imzaladı. Onun sonucu olarak da bütün dünyaya sanki Kıbrıs’ın, % 95’i Rum çoğunluğudur, tek halk vardır ve Enosis ister diye duyurdular! Yani o günden itibaren, tek halk mı? Çift halk mı? Tartışmaları başladı…

Bunun üzerine Doktor Küçüğün etrafında toplanmış olan insanlar, Rumlar bu duyurularını nereye gönderdilerse; bu duyuru Rumların bir oyunudur, Kıbrıs’ta iki halk vardır diyerek, oralara protesto metinleri gönderdiler. Aynı yıl bu plebisiti yapan ihtiyar Başpiskopos ölür ve yerine herkesin Makarios diye bildiği, 3’ncü Makarios geçer. Makarios kilisede Başpiskoposluk yemini yaptıktan sonra, devam ederek bir de milli kutsal yemin yapar ve derki:

‘Hayatım boyunca Enosisi elde edinceye kadar çalışacağım…” 1950-1952 yıllarından sonra öğreniyoruz, Yunanistan’a gidiyor, Yunanistan’ı bu konuda teşvik etmeye çalışıyor, artık koloniler ayakta her yerde isyan halindedir, biz de isyan edelim diyor, ancak kendisini yatıştırıyorlardı ama Grivas ile temaslarını da o dönemde başlatmış oluyordu!

 

 

Önceki İçerikSiyaset Psikolojisi – I
Sonraki İçerikOsmanlı-2
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.