İşsizlik Yokmuş, İş Beğenmeme Varmış

101

Yandaşların,
iktidarı ne pahasına olursa olsun, savunma refleksi çok yüksek. Bu
alışkanlıkları yüzünden yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek işsizlik
ortamında çok tepki çeken
, tuhaf savunma mekanizmaları geliştiriyorlar.

Mesela,
iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye Gazetesi, “8 bin TL maaşla çalışacak
işçi yok”
manşetiyle çıktı.

Gazetenin
birinci sayfasında, manşetten ve çok büyük puntolarla verilen haberin
içeriğinde “Türkiye’nin yıllardır çözemediği ‘iş beğenmeme’
problemi artık üretime de ket vurmaya başladı. Anadolu’da birçok sektör ve
işletme maaşları 8 bin TL’ye kadar yükseltti. Ancak yine de çalışacak eleman
bulamıyorlar.
Böylece üretim ve gelir azalıyor. Yeni siparişler de
alınamıyor!” denildi.

Baksanıza
meğer üretimin aksamasının, gelirlerin azalmasının sebebi iş beğenmeyen, tembel
ve nankör işsizlermiş. İktidarımız her türlü sorunu çözmüş ama bu “iş
beğenmeme sorununu”
çözememiş.

Habere
konu edilen Tersan Tersanesi kurumsal iletişimi, söz konusu ajansa böyle
bir röportaj vermediklerini ve haberde bahsi geçen rakamların da doğru olmadığını
açıkladı. Yani haber yalan çıktı.

Diyelim
ki haber doğru. Türkiye Gazetesi’nin verdiği haberde aranan işçilerin vasıfları
da belirtilmiş: “Paslanmaz ve argon kaynak bilen, kaynak konusunda uzmanlaşmış
personele ihtiyacımız var. Mobilya ve panel montajlarında da yetişmiş eleman
lazım” denilmiş. Bu vasıftaki işçilere 8 bin TL veriliyor olmasına rağmen
işyeri bu tür işçiler bulamıyorsa sebebi “iş beğenmeme” değildir.
Bu konularda uzman, nitelikli usta bulmakta yaşanan bir sıkıntı varsa, okullarımızdan
sanayinin istediği özelliklerde, belli alanlarda ustalaşmış kişiler yetişmediği
içindir.

RTE 81
ilimize yayılmış üniversitelerin sayılarını 207’ye çıkartmış olmakla
övünür. Yine çok övdüğü İmam Hatip Lisesi sayısını 2015-2016 eğitim
yılında 1149 iken, 5 yılda 1651’e çıkarttı.

Ama
bahsi geçen haber doğru olmasa da kendi gözlemlerimizden de biliyoruz ki eğitim
sistemimiz sanayicilerimizin aradığı vasıfta bilgi ve beceriye sahip eleman
yetiştiremiyor.

Bunun
da ayıbı ve kusuru, vasıfsız oldukları için iş bulamayan milyonlarca işsizin
değil, devleti yönetenlerindir.

Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK), 2020 yılı verilerine göre, Türkiye’de 15,2 milyon kayıtlı
çalışanın yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin çok az üstünde
olanları da dahil ettiğinizde her 3 çalışandan 2’si asgari ücret civarında
ücret alıyor.
Kayıtsız olanların ise çoğunun asgari ücretin de altında
ücret aldığı malum.

Yine
TÜİK’in rakamlarına göre bile, Genç işsizlik oranı yüzde 23. Geniş
tanımlı işsizlik olarak da nitelendirilen “âtıl iş gücü” oranı
ise yüzde 27,5 mertebesinde.

Bu
ortamda “8 bin TL maaşla çalışacak işçi yok” diye manşet atmak,
gazetecilik bakımından da ahlaki açıdan da utanç vericidir.

*************************************

Akp Politikalarının Getirdiği Yer

AKP’liler
yıllarca uyguladıkları “yüksek borç, düşük kur, yüksek faiz”
politikasının yarattığı yalancı cennetle övündüler. Geldiğimiz nokta ise
“yüksek borç, yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik.”

AKP
iktidarları, dünyada para bolluğunun yaşandığı, dışarıdan uygun şartlarda bol
döviz girişinin olduğu ve AB çıpasının etkisiyle dış yatırımcının geldiği bir dönemi
heba etti.

Bu
dönemde israf, yolsuzluklar ve usulsüzlüklerle belli kesimleri zengin
ettiler. Seçim kazanmak için çok verimsiz ve önceliği olmayan gösterişli
yatırımlar
yaptılar. Bunların da çoğunu Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) veya
Yap- İşlet- Devret modeliyle
yaparak yükünü gelecek nesillerin üstüne
yıktılar.

Dışarıdan
para gelmeye devam ettikçe sürdürülebilecek bir saadet zinciri idi. Para
gelişi durunca zincir artık koptu. Yüksek faizle bile dış borç
bulamıyorlar.

19
senede öyle bir sanayi yapısı oluşturdular ki, ihraç edebilmek için
yüksek oranda ithalat yapmak zorundayız. Tarımda kendi kendine yeten
ülkeydik. Yanlış politikalar yüzünden çiftçi tarlasını ekmez oldu. Köylü
ücretli veya emekli olarak şehire yerleşti. Marmara Bölgesi kadar bir arazimizi
boş bıraktık. En fazla tarım ve hayvancılık ürünleri ithal edenlerden biri
olduk.

Şimdi parası en fazla değer kaybeden, en yüksek faiz uygulayan, en
yüksek enflasyon ve işsizlik oranına sahip olan bir ülkeyiz.

*************************************

“Reis’in Bir Bildiği Vardır!”

Bir
gazeteci, AKP’li eski Belediye Başkanı olan (ve halen Büyükşehir’de kendisine
bir görev verilmiş olan) bir arkadaşımın beyanlarını yazdı:

“Sayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir bildiği var. O bildiğini yapacaktır.
Bir yöntem deniyor ve oradan bir istikrar çıkarmaya çalışacaktır. Yoksa
doların yükseleceğini bilmiyor olamaz. Biraz sabredelim. Bu işin sonu iyi
olacak.”

Okudum ve utandım.
Çünkü bu arkadaşımız geçmişte başarılı ve dürüst bir Belediye Başkanı olduğu
için sevdiğimiz bir insan. O, Reis’in yanlış politikaları yüzünden ülkemizin
neler kaybettiğini bilebilecek donanımdadır. “Şu gerekçelerle Reis’in yaptığı
doğrudur” deseydi saygı duyardım.

Buna
rağmen “Reis’in bir bildiği vardır” gibi tuhaf bir gerekçeyle savunma
mekanizması oluşturması beni çok üzdü.

AKP’de
“aklını, iradesini ve vicdanını bir başkasına teslim etme” anlamına
gelen “biat kültürü” çok yaygındır. Nikah törenlerine şahitlik için
davet edilen bütün AKP’li yetkililerin eşlere tavsiye olarak “biat et, rahat
et!”
tavsiyesinde bulunması bu kültürün bir yansıması olsa gerektir.
Arkadaşımın, partisindeki yerleşik kültürün tesiri altında kalmış olduğunu
görmekten üzüldüm.

“Aklını, iradesini ve vicdanını bir başkasına teslim eden” Fetö müritlerinin yarattığı tehlikeyi
tecrübeyle yaşadık. Koca koca generaller “Hocaefendi’nin bir bildiği vardır”
diye darbeye kalkıştılar, insanlarımızı öldürttüler. Bu tecrübeye rağmen, bir
kısım müritler hala “Hocaefendi” dedikleri kişinin 15 Temmuz darbe
teşebbüsünde dahli olmadığına inanıyor ve savunuyorlar.

AKP’li müritlerin aynı
biat kültürünü, “Reis” kültü üzerinden, devam ettirmesinin bekamız
açısından ciddi bir risk oluşturduğunu görüyor ve endişe ediyorum.

Önceki İçerikŞehrimizin Bir Değerine Vefa
Sonraki İçerikMüslümcünün Çilesi
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.