Mübarek Ramazan ayında İsrail Devleti’nin Gazze’ye yapmakta olduğu kara harekâtında çok sayıda ölen ve yaralanan Müslüman var. Filistin’de yaşanan bu vahşete dünya sessiz, Türkiye etkisiz. İsrail tam bir pervasızlıkla cinayetlerini işlemeye devam ederken, ne Birleşmiş Milletler umurunda ve ne de “Türkiye ne der?” gibi bir endişe içinde.
Erdoğan iç politikaya oynuyor. Mitinglerde hamasi nutuklarda çaresizliğini gizlemeye çalışmakta.
Müslümanın Müslümanı kırdığı, iç çatışmaların yaşandığı Mısır’la ve Suriye ile ilişkileri kesmekte tereddüt etmeyen Tayyip Erdoğan İsrail ile ilişkileri kesmekten bahsetmiyor.
İsrail’in bu pervasız harekâtının zamanlamasında Irak ve Suriye’yi üçer parçaya bölecek gelişmelerin etkisi büyük. Bu gelişmelerin olmasına TC hükümetinin yanlış politikası katkı sağladı.
Cengiz Çandar‘ın Hürriyet’te yazdığı gibi, “Türkiye’nin Ortadoğu politikası ‘iflas’. Bu görüntüyü Türkiye içinde seçimler öncesi yasaklar getirerek, her gün yüksek perdeden atılan hamasi nutuklarla bir süre için belki karartabilirsiniz ama dış dünyayı yanıltamazsınız.
Ne derseniz deyin, Türkiye dış politikada uluslararası ve bölgesel ağırlığını kaybetmiştir. Bunun ceremesini çekenlerin başında, maalesef, Gazze’deki Filistin halkı geliyor.”
*****
BAŞBAKANIN KALBİ ALİ, DİLİ MUAVİYE SÖYLÜYOR
Cumhurbaşkanı Adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu‘nun NTV’de Oğuz Haksever’in programında söylediği sözler önemli: “1961 yılında kurulan OECD’ye İsrail Türk vetosunun sayesinde girmemiştir. 2010 senesinde Türkiye vetoyu kaldırdı ve İsrail girmiş oldu. Hâlbuki Mavi Marmara’dan sonra Türkiye bunu kaldırıyor. Neden, niye kaldırdı?”
Aynı gerçeği bugün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da Has Parti Genel Başkanı olduğu dönemde şu cümlelerle dile getirmekteydi:
“İsrail en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı.
Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda İsrail’in nükleer kapasitesi var mı, yok mu oylamasında Türk delegasyonu çekimser kaldı.
Geçtiğimiz sene 2010 Mayısında da Türkiye İsrail’in OECD üyeliğini onayladı, veto ettiğimiz takdirde üye olması mümkün değildi. Daha önce birçok ülke veto etmişti. Otel lobisinde değil, Birleşmiş Milletlerde, OECD salonlarında ‘one minute’ demek marifettir.
Sayın Başbakanın kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor.”
Bu eleştiriyi İzmit’te yapılan son Has Parti Mitinginde Numan Kurtulmuş’tan bizzat işitmiş bir vatandaş olarak merak ediyorum. Acaba Başbakan’ın dili ile kalbi hala farklı söylemeye devam ediyor mu?
Öyleyse mitinglerde İsrail’e posta koyan, bağırıp çağıran Erdoğan’a inanmamız için bir sebep yok demektir.
*****
VİCDANLARI KANATAN SADECE GAZZE Mİ?
Yeniçağ Gazetesinde Selcan Taşçı Gazze katliamı sonrası yandaş medyanın manşetlerini atanlara seslenişi ile onların İslami ve insani maskelerini sıyırıp atmakta ve riyakârlıklarını açığa çıkarmakta.
“Sanırsın gökten ‘vicdan’ indi… Birinci sayfalar ‘Allah şahit ki’ manşetleriyle bezendi ‘Hem ahlaksız, hem vicdansız…’ ‘Bebek katilleri…‘ ‘Soykırım…‘ ‘Katiller devleti…’ ‘Şeytanyahu…‘ ‘Ortadoğu vampiri…‘
Ki yalan değil hiçbiri; gerçekten de ‘katliam’ İsrail’in Gazze’de giriştiği. Ancak…
Sen, PKK’nın kanla şarj olan ölüm makinelerine her türlü bakım-onarım; ‘servis’ hizmetini verip, onları ‘topluma’ hazırlarken,
Bir elin İsrail’in ‘bebek katili’ne lafta posta koyarken bak diğer elin hâlâ İmralı’daki ‘bebek katili’nin avucunun içinde!
Ve Habur’un ötesinde çölde açlık, susuzluk, akrepler, IŞİD psikopatlarıyla tek başına bıraktığın Türkmenlere ‘cellatlarına aşk’ı öğütlerken, ‘direnemesinler’ diye can sularının yolunu keserken, zehirlenen çocuklardan ‘panzehir’ i esirgerken,
(Telafer’den kaçan 200 bin Türkmen aç, susuz ve açıkta iken, Türkmeneli’ne yardım elini uzatmazken,)
‘Katil’ diyemiyorsan ‘katil’e; dokuz değil on dokuz sütuna manşet atsan kâr etmez…
***********************************************************************
EKMELEDDİN İHSANOĞLU KOCAELİ’DE İDİ
Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu Cumartesi günü İzmit’te idi. Kendisini iftar öncesi konuşma yaptığı salonda ve binlerce kişilik iftar sonrası yaptığı konuşmaları dinledim.
Tayyip Erdoğan’ın büyük masraflarla yapılan, büyük ve disiplinli mitingleri gibi değildi. Konuşmacı da bağırıp, çağıran, öfke ve gerilim üreten, ayrıştıran, “biz ve ötekiler” diyen bir hatip değildi.
Halkın samimi ve içten benimsemesinin sebebi de galiba bu idi. İnsanlarımız her gün birkaç öğün TV kanallarından dinlemek zorunda kaldığı muktedirin sert ve mağrur üslubundan bıkmış.
Biraz sükûnet, biraz sağduyu, biraz hoşgörü beklemekte.
İşte İhsanoğlu tam bu beklentinin karşılığı gibi. Sakin, huzur veren, hoşgörülü, bilge bir kişilik. Koruma duvarlarının arkasında değil, vatandaşın içinde. Dokunabildiği, konuşabildiği, sorabildiği, eleştirebildiği biri. Dünyaca tanınmış, kendisinden daha bilgili, daha tecrübeli fakat ortak değerlerini paylaştığı bir aday.
“Çankaya Köşkü’nde sorun yaratacak değil, sorun çözecek biri.”
Bence Ekmel Bey’i kazandıracak olan özellikleri de bu.
Kampanyasını yürüten kurmay heyetinden Mehmet Suha Uçar ile tanışıp, epeyce sohbet etme imkânı buldum. Ekmel Bey’in doğru kişilerle ve iyi bir ekiple çalıştığı kanaatini edindim.
İhsanoğlu, Tayyip Bey’in tuzağına düşmüyor. Polemiklerine cevap vermiyor. Türkiye’nin ana meselelerine temas ediyor.
Ekmel Bey, 5-6 senedir kişi başına düşen milli gelirimizin 10 bin doları aşamamasını dert ediniyor. Son 12 senede dünyada gelişmişlik sıralamasında 18. sıradan 19. sıraya düşmemizi sorguluyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliğe ve “ciğerin büyük parçasını kapan şişko kedilere” dikkat çekiyor.
Hukuka saygılı olacağı, yetki aşımı yapmayacağı, kurumlar arası gerilim yaratmayacağı izlenimi veriyor.
Türkiye gemisine kaptan seçilirse, “hem gemiyi ve hem suları tanıyan biri olarak gemiyi derin sularda başarıyla yüzdüreceğini” ifade ediyor. Ortadoğu’da içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmasını ve Türkiye’nin daha etkin ve sorun çözücü bir pozisyona getirebileceğini vaat ediyor.
Toplantılara İhsanoğlu’nu destekleyen 9 partiden, CHP’li, MHP’li, DP’li, DSP’li, BBP’li ve her kanattan insanımız katılmıştı. AKP’ye oy verdiğini bildiğim vatandaşlarımız da vardı. Bu Kocaeli’de bir ilkti.
Görebildiğim kadarıyla, TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Eski bakanlardan Enis Öksüz ve Yaşar Okuyan, MHP ve CHP kanadından milletvekilleri Lütfü Türkkan, Hurşit Güneş, Haydar Akar; eski milletvekilleri Kemal Köse, Cumali Durmuş, Hikmet Erenkaya, Sefa Sirmen gibi önemli isimler oradaydı.
Bir araya gelemez zannedilenleri buluşturan Ekmel Bey, AKP kanadına da yabancı değil. Bu sebeple kazanırsa kutuplaşmış ve ayrışmış Türkiye’nin yeniden bütünleşmesi için bir şans olabilir.