İSPANYA DEMOKRASİYE 1982’DE GEÇTİ. İspanya 1936-1939 İç Savaşı’nın ardından Franco yönetimi otoriter ve baskıcı bir rejim kurdu. Franco Dönemi (1939–1975) içinde siyasi partiler yasaklandı, basın özgürlüğü kısıtlandı, bölgesel kimlikler (örneğin Katalan ve Bask) bastırıldı. Ekonomik olarak otarşik, dışa kapalı ve devletçi bir model benimsendi.
Franco’nun 1975’te ölümünden sonra yaşanan geçiş döneminde 1978 Anayasası kabul edildi: Demokratik parlamenter sistem, siyasi partilerin serbestliği, yerinden yönetim (özerk bölgeler) gibi ilkeler getirildi.1981’de başarısız bir darbe girişimi yaşandı, ama 1982’de demokrasiye geçiş gerçekleşti.
Bu kadar taze bir demokrasisi olan ülke, demokrasi ile geçen 43 yıl içinde çok önemli değişimler yaşadı:
Piyasa ekonomisine geçildi. Özelleştirmeler yapıldı.1986’da Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET, şimdiki AB) tam üye olunması, yatırımları ve dış ticareti artırdı. AB fonları altyapı, tarım ve bölgesel kalkınmada büyük rol oynadı. 1990’lar ve 2000’lerde hızlı büyüme ve finansal liberalleşme görüldü.
Franco döneminde otoriter tek parti ile yönetilen İspanya’da şimdi parlamenter demokrasi var. Ancak krallık sınırlı yetkilerle devam ediyor. Yani “anayasal monarşi” veya “meşrutiyet” denilen rejim geçerli.
Devletçi içe kapalı ekonomiden piyasa temelli dışa açık ekonomiye geçildi. 1986’dan beri AB üyesi olan İspanya’da artık eğitime erişim sınırlı değil, yaygın ve evrensel. Baskıcı rejimden sonra gelen demokrasi döneminde vatandaşlara geniş kapsamlı haklar verildi.
Demokrasi döneminde İspanya’da siyasal ve ekonomik istikrar sağlandı, enflasyon 1990’lardan itibaren düşük seviyelerde.
**************************************
İspanya’nın Özerk Bölgeleri
İspanya’da 1975’te rejim değişince, etnik kimlikler öne çıkarıldı. 1978 Anayasası ile “İspanyol halkı içinde farklı milliyetlerin ve bölgelerin” varlığı resmen tanındı.
İspanya’da 1980’li yıllarda 17 Özerk Topluluk ve 2 özerk şehir oluşturuldu.
İspanya bu haliyle bir federasyon olmayıp merkezî olmayan üniter bir devlettir. Bazı akademisyenler, ortaya çıkan sistemi “federalizm olmayan bir federasyon” olarak tanımlamakta.
Her topluluğun, Kendi parlamentosu, Yürütme organı (hükûmet), Resmî dili (Castilla dışındaki bölgelerde), Eğitim, sağlık, kültür vb. alanlarda yetkileri vardır.
Ancak bu özerklikler her bölgede aynı değil, “Asimetrik Özerklik” söz konusu. Özellikle Katalonya, Galiçya ve Bask bölgesi gibi tarihi milliyetlere sahip alanlar, eğitim, sağlık, kültür, yerel polis ve hatta (Bask Bölgesinde) vergi toplama ve harcama yetkisi gibi konularda büyük oranda bağımsız hareket edebilmektedir. Altı özerk toplulukta, İspanyolca diğer dillerle birlikte eş-resmi dildir. Diğer özerk toplulukta ise İspanyolca tek resmi dildir.
****
BASK ve Katalonya’da Özerkliğin Boyutu: Katalanca/ Baskça resmî dil. Kendi bayrak ve marşları, bölgesel parlamentoları var. Eğitim sistemlerinde merkezden bağımsız, müfredatları farklı. Özerk polis teşkilatları görev yapıyor.
Özerk bölgeler uygulaması, ilk bakışta, ayrışma potansiyeli olan bölgelerde çatışmayı önlemiş ve farklı kimliklere saygı gösterilmesi toplumsal huzuru artırmış gözüküyor.
Ancak bu yapı merkezi otoriteyi zayıflatıcı etki yapmıştır. Özerklik sisteminin en tartışmalı sonucu, bazı bölgelerde bağımsızlık taleplerinin canlı kalması oldu. Özellikle Katalonya, 2017 yılında anayasaya aykırı biçimde bir bağımsızlık referandumu düzenleyerek merkezi hükümetle büyük bir krize girdi. Madrid yönetimi, Katalonya hükümetini görevden aldı, bazı yöneticiler hapsedildi veya yurtdışına kaçtı.
Bask bölgesinde ise daha farklı bir süreç yaşandı. 1960’lardan itibaren şiddetli bir ayrılıkçı terör hareketi yürüten ETA, özerklik sistemi ve siyasi çözüm süreci sayesinde 2011’de silahlı mücadeleye son verdi. Ancak bölgesel milliyetçilik siyasi yollarla yaşamaya devam ediyor. Her seçimde Bask’ın bağımsızlığını savunan partiler kazanıyor.
****
İspanya’nın, “özerk topluluklar” sistemi bazı çevrelerce barışçıl bir çözüm olarak sunuluyor. Fakat ortak tarih ve kimlik anlayışı zayıflıyor. Bağımsızlık talepleri anayasal düzene meydan okuyor. Ortak “İspanyol milleti” anlayışı geri plana itiliyor. Devletin otoritesi ve milli birlik hissi, yerini kimlik eksenli ayrışmalara bırakıyor.
İspanya’nın uzun vadede toprak ve millet bütünlüğü açısından ciddi risklerle karşı karşıya kalmasına yol açıyor.
İspanya modeli zaman zaman Türkiye’deki tartışmalarda da örnek gösterilir. Oysa gerçek şu ki: İspanya modeli sürdürülebilirliği sorgulanan kırılgan bir dengeyi temsil etmektedir. Bu denge toplumda zenginlik ve refah sürdüğünde ve adil bir yönetim devam ettirebildiği taktirde sürdürülebilir.
******************************
İspanya’daki Özerklik Şartları Türkiye’de Yok!
Özerklik ve federasyon gibi devlet yapıları, tarihsel köken itibariyle daha önce bağımsız devlet olarak yaşamış bölgeleri bir arada tutmak için uygulanan modellerdir.
İspanya’daki Katalonya ve Bask gibi bölgelerindeki özerklik talepleri ile Türkiye’de bazı Kürt gruplarının özerklik ya da bağımsızlık talepleri arasında tarihsel, siyasal ve sosyolojik açıdan temel farklılıklar söz konusudur.
Katalonya ve Bask’ta:
- Daha önce bağımsız kontluk, krallık ve yönetimler vardı. (Barselona Kontluğu, Navarra Krallığı). Devlet gelenekleri, kendi meclisi, hukuku, parası olan yapılar var olmuştu.
- Katalanca ve Baskça standartlaştırılmış, eğitim dili haline gelmiştir.
- İspanya’da Katalonya ve Bask bölgeleri %80-90 oranında kendi etnik grubundan oluşur.
- Katalonya ve Bask İspanya’nın en gelişmiş ve zengin bölgeleridir. Burada Katalon ve Basklar diğer etnik grupların yükünü çekmek istememektedir.
Türkiye’deki Kürt Bölgelerinde ise;
- Hiçbir zaman bağımsız bir Kürt devleti var olmamıştır. Dolayısıyla Kürt devlet geleneği yoktur.
- Osmanlı döneminde Kürtler birçok bölgede aşiret yapısı içinde Osmanlı idaresinde yaşamıştır.
- Kürtçenin lehçeleri çok çeşitli, yazı dili birliği zayıftır. (Kurmanci, Zazaca, Sorani farklıdır.)
- Nüfus olarak Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu karma yapıya sahiptir: Türk, Kürt, Arap, Zaza, Süryani vs. birlikte yaşar.
- Kürt nüfusun büyük kısmı Batıdaki büyük şehirlerde yaşar. İspanya’daki Katalonya ve Bask’ın tam tersine Türkiye’nin Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı bölgeler nispeten geri kalmış bölgelerimizdendir.
Katalonya ve Bask örnekleri, tarihsel olarak kurumlaşmış özerk yapılara sahip bölgelerin, modern ulus devlet içinde kimliklerini sürdürme çabasının bir devamı sayılabilir.
Türkiye’deki Kürt özerklik talepleri ise, önceden var olmuş bağımsız bir siyasal yapının iadesi değildir. Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç olmasını istemeyen devletlerin desteklediği, kimlik siyaseti üzerinden yapılandırılan narko-terör örgütünün (PKK) kullanıldığı bir projenin eseridir. Bask ve Katalanların 20. yüzyıl başında yaşadığı dışlanma süreçlerine benzemez.
Kürt vatandaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren eşit vatandaştır, Kürt oldukları için erişemedikleri hiçbir evrensel ve anayasal hak yoktur. Ayrılıkçı Kürt hareketi BOP ve Büyük İsrail Projesinin bir parçasıdır. İspanya örneği Türkiye’de özerklik/ federasyon /bağımsız Kürt devleti talepleri için emsal olamaz.