İslâmiyet, Barış ve Güvendir

99

     İslâmiyet, selm /
barış ve esenlik ve müsalemet / emniyet ve güven içinde yaşamaktır.

     Dahilde / yurt
içinde, niza / çekişme ve husûmet / düşmanlık istemez.   

     Ey Âlem-i İslâmî /
Ey İslâm Dünyası! Hayatın ittihatta / birlik ve beraberlikte.

     Ger / eğer ittihat
/ birlik istersen; düsturun / prensip ve kuralın bu olmalı:

    “Hüve’l-Hakku.” /
“Hak sadece O’dur.” yerine “Hüve Hakkun.” / “O da bir haktır.” olmalı.

    “Hüve’l-Hasenü.” /
“Sadece o güzeldir.” yerine

    “Hüve’l-Ahsenü.” /
“Sadece en güzel O’dur.” olmalı. 

     Yani, her Müslüman
kendi meslek ve mezhebine demeli: “İşte bu haktır; başkasına ilişmem.

     Başkaları güzelse,
benimki en güzelidir.”

     “Budur hak;
başkaları battal / gerçek dışıdır.

     Yalnız benimkidir
güzeli; başkaları yanlıştır, hem çikindir.” Dememeli.

     İnhisar /
tekelcilik zihniyeti / yalnız bana ait anlayışı,

     Hubb-u nefisten /
nefsini sevmekten geliyor.

     Sonra maraz /
hastalık oluyor; niza / çekişme ondan çıkıyor.

     Dertlere göre
derman ve ilaçların sayısız olması haktır.

     Hak da birden
fazla olabilir.

     Hacat / ihtiyaç ve
gıdaların türlü türlü olması haktır.

     Hak da çeşit
çeşittir.

     İstidat, kabiliyet
ve yeteneklere göre;

     Terbiye, eğitim
metot ve usûllerinin çok olması hak olur.

     Hak da tekessür
eder / hakkın da sayısı artabilir.

     Tek bir madde,
yerine göre hem zehir, hem de panzehir olur.

     İki mizaca göre,
fer’î mesailde / esasta olmayan teferruata / ayrıntılara ait meselelerde

     Hakikat sabit
değil; 

     İzafî / göreceli,
değişken ve mürekkeptir / birden fazla şeylerden oluşur.

     İslâmiyeti yaşamakla mükellef / yükümlü
olanların mizaçları da, bir hisse verirler.

     Böylece bütün
bunlardan mürekkep / meydana gelen bir şey tahakkuk eder.

     Her mezheb sahibi;
görüşlerini bağlayıcı bir anlayışla değil,

     Mutlak olarak / sınırlamaya
girmeden ortaya koyar. 

     Mezhebinin
hududunun tayinini, mizaçların temayülüne / meyline bırakır.

     Böylece mizaçlar,
kendilerine uygun gelen mezhebi seçebilirler.

     Mezhep taassubu,
tâmime, yani uysa da uymasa da her mizacın;

     O mezhebi kabulü
şartmış gibi genellemeye sebep olur.

     Tamimi iltizam,
yani mezhebi herkese yaymaya çalışmak; nizaa / çekişmeye sebep olur.

     İslâmiyetten evvel
/ önce, tabakat-ı beşerde / insan tabaka ve toplumları arasındaki

     Derin uçurumlar,
hem aralarındaki acib tebaud / büyük uzaklık,

     Bir vakitte enbiya
/ nebilerin taaddüdünü / birkaç peygamberin olmasını gerektirdi.

     Şerayi /
şeriatlerin, dinlerin tenevvüü / çeşitli olması, müteaddit / birden fazla
mezheplerin

     Bulunmasını icap
ettirdi.

     İslâmiyet, beşerde
/ insanlıkta bir inkılâp / değişim ve dönüşüm yaptırdı.

     Beşer / insanlık
tekarüp etti / birbirine yaklaştı.

     Şer’/ şeriat,
kanun ve din ittihat etti / bir oldu. 

     Vahit / bir tek
oldu peygamber.

     Ama seviye /
düzey, mertebe ve derece bir olmadı;

     Allahın razı
olduğu yolları sistemleştiren mezhepler taaddüt etti / sayıları arttı.

    Terbiye-i vahide /
herkesin aynı seviyede eğitim alması

    Kâfi geldiği /
yettiği zaman ise,

    İttihat eder /
birleşir mezhepler.

Önceki İçerikKocaelispor’a Başkan Önerim.
Sonraki İçerikİnsanlıktan Nasiplenmemiş Olanlara Karşı Sonuna Kadar Diren Türkiye…
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.