İslam’ın Diriliş Çağrısı

99

İslam hak dindir; İnsanlık için bir diriliş çağrısıdır. Bu çağrıya icabet eden, gaflet ve cehalet karanlıklarını izale eder, tembellik ve miskinlik illetlerinden kurtulur.

Örnek bir ayetle konuya giriş yapalım (Enfal, 8/24): ‘’Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resulüne uyun. Ve bilin ki Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.

*

Bir örnekle konuyu açıklamaya çalışalım:

Anne karnındaki bir çocuğun ağzı, gözü, kulağı, eli, ayağı vardır. Hâlbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır.

Şimdi bu çocuk:

– Ya Rabbi! Şu hortum bana yetmektedir. Peki, şu ağza, şu göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum vardı, Hiçbir işime yaramamaktadırlar dese,

Bu durumda ALLAH’TAN şöyle bir cevap alacak:*

– Acele etme kulum, aklının almadığı şeye de müdahale etme. Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki;

Burada en kıymetlim ve ‘her şeyim’ dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak.

Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeyler de en lüzumlu cihaz durumuna geçecek.

O çocuk bu gerçeklere inanmasa ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse, hakikaten hortumun işe yaramadığını, ebenin onu kesip kaldırıp attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi cihazların devreye girdiğini, onlarsız olunmayacağını görse utanır mı, utanmaz mı? İnanmadığı için dizlerini döver mi, dövmez mi?

*

Şu anda biz de, tıpkı o çocuk gibi bir ananın karnındayız.

9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı “AHİRET”.

Biz şu anda dünya anamıza maddi hortumlarla, midemiz ile bağlı durumdayız.

Eğer biz:

-İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, oruca, hacca, zekâta, dine, imana, İslâm’a ibadete, haya’ya.. ne lüzum var? Dersek Rabbimizden şöyle bir cevap alacağımız muhakkak!

– Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan çıkacaksınız. Öyle bir âleme götürüleceksiniz ki orada ‘her şeyim’ dediğiniz bu maddi hortumlarınız hiçbir işe yaramayacak.

Lüzumsuz sandığınız namaz gibi, zekât gibi, hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna geçecek.

*

Orada insanlara arabasına, parasına, rütbesine, güzelliklerine, gücüne, servetine ve suretine göre değil; kalbine, ameline ve ibadetine,  göre değer verilecek.

Yani farz kılınmış icra ettiğiniz ibadetleriniz, hayırınız, ahirette sizin için her şey olacak. El, ayak, dil, dudak, villa, havuz, senet, berat, uçak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak.

Keşke inansaydık; keşke namazımızı kılsaydık; orucumuzu tutsaydık; zekâtımızı tam verseydik; ALLAH için yaşasaydık; eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed ‘in yolunda yürüseydik demez miyiz?

*

Hazreti Peygamberin, ‘ Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref (makam, mevki,  itibar) hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir’ (Tirmizi)    hadisinde uyardığı gibi oturduğu makamı korumak veya daha üst bir makama gelebilmek için sürüye dalan bir kurt gibi etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan, dişinin geçmediği hiçbir makam, dilinin değmediği hiçbir dünyalık bırakmak istemeyen koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?

Hazreti Peygamberin açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanabilen, İslam’ın ana prensiplerini ve hatta kaderi bile inkâr edebilecek cesarette olmasına rağmen haramlarla, faizle, haksızlıklarla adaletsizliklerle ilgili gıkını bile çıkaramayan, statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek adına kendini bile kaybeden bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek?

Hazreti Peygamber; kılınan namazda rükün ve secdeye varışın aslında her türlü sömürüye karşı bir başkaldırı olduğunu vurgulayarak ; ‘Sizden öncekileri mal sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti. Kestiler. Cimriliği emretti. Cimrileştiler. Günahı emretti. Girdiler. Zulmü emretti. Yaptılar. En sonunda da helak oldular’ uyarısının neresindeniz?

*

İnanan kişi / Müslüman her davranışında adaleti önceleyen; seven, sevindiren, güzel görüp güzel gösteren, bardağın dolu tarafına odaklanan, her şartta üreten, etrafına pozitif enerji saçan, zorlaştırıcı her türlü tutumdan uzak duran, ötekileştirici ve hedef gösterici bir dil kullanmadan, kuşatıcı olmaya özen gösteren kimsedir.