“ İslami Düşüncenin Yeniden İnşası ”

146

Orhan Pamuk‘un yanılmıyorsam ‘Benim Adım Kırmızı‘ romanının tanıtım repliğiydi “Bir kitap okudum, hayatım değişti”.  30-40 sayfa okumaya çalıştım, tansiyonum el vermedi. Tıpkı Yaşar Kemal romanlarının başlangıcında aldığım çiğnenmiş saman tadını aldım.

Fakat R.İhsan Eliaçık‘ın ‘Bana Dinden Bahset‘ kitabını aldığımda elimden bırakamadım ve reklam kokan o söz kendiliğinden kitabın takdimi mahiyetinde “Gelin, kitabı okuyun da şu monoton hayatınızı değiştirmeyi deneyin” demek geldi Müslüman halkımıza.

Bayağı bir rahatladım, hatta sanki sorumluluğum azaldı. Temel Emice gibi dersek “Pen tedum tedum; inanmadunuz. Şini ne poh yiyecesunuz”.  Yada imamların cami cemaatini ikna için “Ben demiyorum; kitap diyor, Allah diyor” klişesini kullanırsak “Ben demiyorum, ilahiyatçı – yazar ve Milli Görüş / Akıncı geleneğinden gelen İhsan Eliaçık söylüyor”.

1 Mayıs ve evvel akşam Onun öncülüğündeki Antikapitalist Müslüman Gençlik hareketinin coşkusu, heyecanı demek ki yazılı metinlerden feyz alınıyormuş. İzlenimlerimi soranlara söylediğim şekilde; ‘Vakti Gelen Fikrin‘ önünde durulamadığı gibi bir coşkunun önünde de 10-15 yıl içinde durulamayacak hale gelinecek. Ve inşallah Recep İhsan Eliaçık erken bir kazaya uğramaz.

Filibeli Ahmet Hilmi‘nin Osmanlı‘nın son döneminde İstanbul‘da ‘Türklerde Dini Hayat‘ üzerine gözlemleri bile pazar yerinin ortasında patlatılmış bir bomba hükmündedir. Hem de Türkiye Cumhuriyeti‘nin niteliğinden yavaş yavaş Osmanlı Cumhuriyeti‘nin o dışı başka, içi başka yamacına topluca zihnimizi rampalamışken. Buyurun kitaptan cenaze namazına:  

“Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır…

Türklerde namaz günlük vazifelerdendir. Kendiliğinden anlaşılır ki bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek yeme ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunulsun ve her ne kadar ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır.

Bir şahıs az nazik bir hikâye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Hikâye anlatan hikâyeyi keser, namazını kılar, sonra hikâyesine kaldığı yerden devam eder…

Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder…

Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşguldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder.

Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez ve hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…”