Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini” söylediği sözleri epeyce ses getirdi.
Türkiye o kadar hızlı gündem değiştiriyor ki bu konu da kısa sürede tedavülden kalkabilir.
Oysaki “İslam’ın güncellenmesi” çok boyutlu ve hayati bir mesele. Siyasi gündemin kısır konuları gibi birkaç günde tüketilmesi doğru değil. Enine boyuna tartışılması gerekir.
Ne Dedi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Dünya Kadınlar Günü toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hocaefendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın.”
“Birisi bakıyorsunuz sünneti, öbürü bakıyorsun icmaı tartışıyor. Ya bırak bu işleri, aslolan mukaddes kitabımız Kuran’dır. Kuran’a ters değilse mesele bitmiştir.”
***************************
Gündem Değiştirmek İçin mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan gündem belirleme ustasıdır. İşine gelmeyen konular tartışılmaya başlandığında bir olta atar, çoğunlukla da herkes bu zokayı yutar.
“İslam’ın güncellenmesi” meselesi de böyle bir gündem değiştirme konusu olabilir.
Fakat bu konular hassastır ve çok netamelidir. Öncelikle İslam’ın yorumlarının güncellenmesi değil de “İslam’ın güncellenmesi” derseniz, mayınlı araziye girmişsiniz demektir.
Ancak bu mayınlı araziye girene göre değişen bir tehlikedir.
***
Ya Başkası Söyleseydi…
Eğer bu sözü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerine bir başkası olsaydı, Erdoğan’ın mahallesindeki “dindar” kesim bu sözü söyleyeni anasından doğduğuna pişman ederdi.
Hele hele bu sözü söyleyen CHP veya İYİ Parti Genel Başkanları olsaydı, onları “kâfir” ilan etmekte hiç tereddüt etmezlerdi.
Hatırlayınız. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk büyük cesaretle yüzyıllar öncesinin fıkıhçılarının yorumları yerine, önce “Kur’an’daki İslam‘ın” esas alınması gerektiğini söylüyordu. Hadislerin sahih olup olmadığını değerlendirmek için rivayet zincirinin sağlamlığı kriterinin yeterli olmadığı, Kur’an hükümleri ile uyumlu olup olmadığına bakılması gerektiğine dair görüşlerini anlatıyordu.
Bunların üzerine Yaşar Nuri Hoca’ya ve benzer görüşte olan ilahiyatçılara cemaat ve tarikat mensuplarından yapılan saldırılar, haksız ve seviyesiz iftiralar akıllardadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız; böyle bir şey yok.”
“Birisi bakıyorsunuz sünneti, öbürü bakıyorsun icmaı tartışıyor. Ya bırak bu işleri, aslolan mukaddes kitabımız Kuran’dır. Kuran’a ters değilse mesele bitmiştir” sözleri Yaşar Nuri Hoca’nın sözünden daha radikal değil mi?
Hazreti Ali, “söyleyene değil, söylenen söze bak” demiş.
Bizim dinidarlar bu sözü de ters anlamış olmalı. Söylenene değil, söyleyene bakıyorlar.
******************************
Güncelleme, Reform, Tecdit
İslam’ın güncellenmesi yeni bir kavram. Yeni olduğu için de İslam’ın “tecdit” veya Hıristiyanlığın “reform” kavramlarıyla eş anlamlı sayılmaya müsait.
Rasim Özdenören‘in cümleleriyle izah edelim: “İslam’ın tecdit hareketi Hristiyanlığın reform hareketinden farklıdır.
Reform yeniden biçimlendirme anlamına geliyor. Dinin yeniden biçimlendirilmesi onun hükümlerine müdahale etmeyi gerektirir.
Oysa İslam’da tecdit (yenileme) hareketi reformdan tümüyle ayrı bir anlam taşır. İslami hükümlerin çeşitli görüş açılarıyla yorumlanması çeşitli içtihatların, dolayısıyla mezhep farklılıklarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. İçtihadın (yorum) önü daima açıktır.
Yorumların kendisinin herhangi bir kutsallığı söz konusu değil… Kutsal olan Kur’an’da ve Sünnet’te mevcut olan kurallardır. Onların değiştirilmesi söz konusu olmaz. Onların yeniden yorumlanmasının önü ise açıktır…
Reform, dine karışmış olan bidatleri dinde içselleştirme maksadına yöneliktir.
(Mesela dinde haram olan bir eylem yaygınlaşmışsa dinin kuralını değiştirip haram olmaktan çıkarmak reformdur. Bu bana “fiili durumu hukukileştirmek” ifadesini hatırlatıyor. RS)
İslam, dinin hükmüne göre insanın kendini değiştirmesini öngörüyor, yoksa dinin hükmünü kendine göre değiştirmeyi değil…”
Cumhurbaşkanı da, sözcüsü de Mecelle’nin “Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz” maddesini gerekçe gösterdiler.
Ben Cumhurbaşkanının sözünü İSLAM’IN KAVRAMLARININ VE YORUMLARININ GÜNCELLENMESİ talebi olarak değerlendirmek istiyorum. Bu anlamı ile cümleyi doğru buluyorum.
******************************
Endişem
Anayasa kurallarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymayan bir kişinin hukuki durumu fiili duruma uydurma alışkanlığını, din kuralları konusunda da yapmasından endişe etmiyor değilim.
Bu endişemi besleyen gerekçelerim de var:
Partisi içindeki “Bakara-makara” geyiği ile Kur’an ayetiyle alay edenlere bir yaptırım uygulamadığı gibi bir tek kelime uyarısı dahi olmadı.
Kendisini “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan” diye tanımlayan Ak Partili milletvekiline de, ‘Siyasi liderimize dokunmak ibadet etmek yerine geçer’ diyen siyaset arkadaşına da bir tepkisi olmadı.
Nasılsa Diyanet İşleri Başkanları bile bir başka artık. Kendisine tahsis edilen 1 milyonluk makam aracı için “İbret-i âlem olsun diye o aracı iade edeceğiz” diyen Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanı aksini talimat verince sus pus oluyor. Üstüne bir de 4 milyonluk araç tahsisini kabul ediyor.
Her türlü hukuksuzluk olduğunda hukuk fakültelerinden, dinin en yanlış yorumlarına karşı İlahiyat Fakültelerinden bir ses çıkmıyor.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye yolsuzlukları sevimlileştiren, vakıflar üzerinden yürütülen rüşvet mekanizmasına kılıf fetvaları üreten hocalar bulabiliyor.
Bunların yapacağı bir güncellemenin “İslam’da reformu” bile aratacağından, dinimizi hepten yozlaştıracağından endişe ediyorum.