Tevekkül, sözlükte “vekil kılmak, başkasına havale etmek, dayanmak ve güvenmek” manalarına gelmektedir. Dinî anlamı ise; “her hususta Allah’a güvenmek, dayanmak, O’na teslim olmak ve işlerini Allah’a havale etmek” demektir.
Allah’a tevekkül; Cenab-ı Allah’ın en büyük yardımcı olduğuna, emeklerimizi boşa çıkarmayacağına, sevabımızı, ücretimizi tam vereceğine, duaları kabul edeceğine, âdil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir. Tevekkül, çalışmadan, sebeplere sarılmadan işi Allah’a havale etmek değildir. İnsan her ne iş yapıyorsa yapsın, o işini kurallarına uygun olarak yapacak, çalışacak, sabredecek, Allah’tan başarısı için yardım isteyecek ve Allah’ın kendisini muvaffak kılacağına itimat edecektir. Bu husus, Ankebût sûresinin 58-59. ayetlerinde açıkça ifade edilmiştir. “Çalışanların ücreti ne güzeldir. Onlar ki sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler.” Buna göre, çalışma, sabır ve tevekkül birlikte olmalıdır. (Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yay. S. 658)
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Allah’a tevekkülün olgun mü’minin niteliklerinden olduğunu bildirmektedir: “Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (Enfâl, 8/2) Peygamber Efendimiz (s.a.s.), yetmiş bin kişinin hesap vermeden ve azap görmeden cennete gireceğini haber vermiş, bunların arasında Rablerine tevekkül edenlerin de bulunduğunu bildirmiştir. (Müslim, İman, 94)
Yüce Allah, “(Ey Muhammed) bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et (O’na dayanıp, güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever” (Âl-i İmrân, 3/159) buyurarak Hz. Peygamber (s.a.s.)’e her zaman Allah’a dayanıp güvenmesini emretmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) her zaman Allah’a hakkıyla tevekkül etmiştir. Hayatı boyunca birçok sıkıntı ve musibete uğramış, müşriklerin sayısız saldırısına maruz kalmış, ama hiçbir zaman zerre miktarı korkuya, endişe ve ümitsizliğe kapılmamıştır. Hicret esnasında sığındıkları Sevr Mağarasında, müşriklerin yaklaşması üzerine yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir (r.a.) endişelenir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) büyük bir tevekkül ve teslimiyet örneği göstererek, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir” (Tevbe, 9/40) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) evinden çıkarken her defasında şöyle dua etmiştir: “Allah’ın ismine sığınıyor ve Allah’a tevekkül ediyorum. Allahım! Doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kaymaktan ve kaydırılmış olmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırım.” (Tirmizî, Daavât, 35)
Tevekkül konusu bazen yanlış anlaşılmakta, kendi üzerimize düşen vazifeleri yapmadan ve hiçbir emek sarfetmeden her şeye kolayca sahip olacağımızı sanmaktayız. Halbuki Kur’an-ı Kerim, insanın kendisine düşen görevleri yaptıktan yani önce istişarede bulunup gerekli tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah’a bırakmasını ve O’na inanıp güvenmesini istemektedir. Hiçbir şey yapmadan, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeden işleri Allah’a havale etmek doğru değildir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) tevekkül konusunda kuşları örnek vererek şöyle buyuruyor: “Sizler Allah’a gereği gibi tevekkül etseydiniz (sabahleyin yuvasından) aç olarak gidip (akşamleyin) tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi Allah sizi de rızıklandırırdı.” (Tirmizî, Zühd, 33)
Allah’a karşı tam bir iman ve güven duygusuna sahip olan bir mü’min başına gelen bela ve musibetlerden dolayı hiç bir zaman endişeye kapılmaz, ümitsizliğe düşmez. Çünkü Müslüman, “De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler” (Tevbe, 9/51) ayetinde buyrulduğu gibi başına gelenlerden Yüce Allah’ın haberdar olduğuna inanır ve Ona güvenir. Yine o, bir sıkıntıya maruz kaldığında, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” (Âl-i İmrân 3/173) buyrulduğu gibi Allah’a dayanıp güvenmekle huzur bulur.
Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin Allah’a tevekkül etmeleri emredilmiş ve tevekkül etmenin imanın bir gereği olduğu belirtilmiştir: “Mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et” (Şu’arâ, 26/217), “…Eğer mü’minler iseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” (Mâide, 5/23) Öyleyse biz Müslümanlar, üzerimize düşen görevlerle ilgili çok çalışmalı; ancak bizi yaratan, yaşatan, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Allah’a güvenmeli, O’na tevekkül etmeliyiz.